KESK Genel Başkanı Sami Evren yaptığı basın toplantısı ile Hükümetin Kamu çalışanlarının Tis ve Grev hakkına yönelik yapacağı çalıştay’a katılmayacağını açıkladı.
Açıklama şöyle:
Değerli Basın Emekçileri,
AKP Hükümeti, Kürt, Alevi, Roman çalıştaylarından sonra yarından itibaren üç gün sürecek, kamu emekçilerinin TİS ve grev hakkının tartışılacağı bir çalıştay düzenlemektedir.
Kamu Emekçileri Konfederasyonu olarak yaklaşık yirmi yıllık tarihimiz süresince sendikal hak ve özgürlükler mücadelesini yürütüyoruz. Türkiye’de kamu emekçilerinin ilk sendikal örgütlenmesini gerçekleştiren konfederasyonuz. Konfederasyonumuz başından beri, sendika hakkının doğal uzantısı ve ayrılmaz parçası olan toplu sözleşme ve grev hakkını savunmuş, bu doğrultuda bilimsel toplantılar yapmış, ulusal ve uluslararası hukuk mücadelesinin yansıra 25 Kasım 2009, 4 Şubat 2010 tarihinde gerçekleştirdiğimiz grevlerde olduğu gibi bu hakkını kullanmıştır.
Değerli Basın Emekçileri,
Tarihi, TİS ve Grev hakkı mücadelesi ile yazılmış olan konfederasyonumuz bu konuda yapılacak bir toplantıya katılımı ilk başta önemsemiş, bu platformda başta AİHM kararları olmak üzere kazanımlarımızı ve hakkımızın engellenme durumunu ortaya koymayı hedeflemiştir.Kamu emekçilerinin toplu sözleşme ve grev hakkının ele alınacağı bu çalıştayda konuya ilişkin temel görüşlerimizi ifade etmek isterdik. Ancak çalıştay programı oluşturulurken TİS ve Grev hakkına ilişkin bugüne değin engelleme dışında hiç bir şey yapmamış olan AKP temsilcileri ile bürokrasiye yoğun ve etkili bir rol verildiği görülmüştür. Emekçilerin son derece sınırlı temsilciyle katılımının amaçlanması hükümetin TİS ve grev hakkımızı kullanmamız önünde oluşturduğu engelleme tutumunun devamını göstermesi bakımından kabul edilemez. Programda iki kez revizyon yapılmasına ve konfederasyonumuzun konuya ilişkin duyarlılığını bildirmesine karşın en temel haklarının görüşüleceği masada emek örgütlerinin temsilini kısıtlamak hükümetin yaklaşımını ortaya koymuştur.
Değerli Basın Emekçileri,
Bu toplantı hükümetin uzun süredir devam eden emek örgütleri arasında ayrımcılık yapma, yandaş sendikalar oluşturma tutumunu bir kez daha gözler önüne sermiştir. Yapılacak olan çalıştay Ankara’da yandaş bir konfederasyon tarafından düzenlenen Uluslar arası Demokrasi Kongresi’nin devamı niteliğinde olacaktır. Kürt çalıştayı, Alevi çalıştayı, Roman çalıştayı gibi benzerlerinden farklı olmayarak her hangi bir sonuca ulaşmayacaktır. Hükümet bugüne değin sürdürdüğü politikalarına bir dayanak aramaktadır. Hükümetin kamu emekçileri ile ilgili politikası bellidir: Kamu Emekçilerinin TİS ve grev hakkı önündeki engelleri kaldırmak bir yana iş güvencesini tartışmaya açarak kamu emekçilerinin gelecek güvencesini ortadan kaldırmayı hedeflemektedir.
Şu çok açıktır ki; emeği ilgilendiren herhangi bir konuda yapılacak bir düzenlemenin, alınacak bir kararın, emek örgütlerinin demokratik katılımı sağlanmadan meşru bir temeli olamaz. Bu çalıştayın organizasyonu ve planlama aşamaları da göstermiştir ki, yapılmak istenen emek örgütlerinin demokratik katılımı ile bir tartışma yürütmek, diyalog yürütmek değil, emekçiler ve kamuoyu nezdinde ideolojik hegemonya kurmaktır. TEKEL işçilerine reva görülen zulüm ve çalışma yaşamındaki anti demokratik uygulamaların yoğunlaştığı bir süreçte bu çalıştay ile AKP sempati toplamak istemektedir. Verilecek göstermelik haklar karşılığında emekçilerin iş güvencesi kazanımlarının tartışmaya açılması sağlanmak istenmektedir.
Konfederasyonumuz bu amacın gerçekleşmesine izin vermeyecektir. Konfederasyonumuz gerek daha önceki çalıştayların sonuçları, gerek AKP’nin başta TEKEL işçilerine yönelik olmak üzere emek karşıtı politikaları ve gerekse de bu çalıştay programı hazırlanırken izlenen tek yanlı yaklaşım nedeniyle yapılacak çalıştaya katılmayacaktır.
Değerli Basın Emekçileri,
TİS ve grev hakkımız vardır, gereğini yapmayan AKP hükümetidir. TİS ve grev hakkımız uluslararası sözleşmelerle ortaya konduğu gibi, Anayasanın 90. maddesinin gereği olarak iç hukukta da güvence altına alınmıştır. Avrupa Gözden Geçirilmiş Sosyal Şartı’nın 5. ve 6. maddesine koydukları çekinceyi kaldırmalıdırlar. ILO toplantıları öncesinde ya da AB ile görüşme sürecinde ellerini güçlendirmeye yönelik taktiklerden artık vazgeçmelidirler. 25 Kasım’da gerçekleştirdiğimiz uyarı grevinin temel talebi grev ve toplu sözleşme hakkıdır. Bu eylemin içinde olmayan grev ve toplu sözleşme hakkını savunamaz, Hükümet’ten de talep edemez. İş güvencesi ellerinden alınan Tekel işçileriyle dayanışma grevine katılmayanlar iş güvencesini savunamaz; olsa olsa Hükümetin politikalarına meşruiyet kazandırır. Bedeller ödeyerek, ödemeye devam ederek kazanılan haklarımızı, iş güvencemizi kimseyle tartıştırmayız, öyle bir tartışmanın içinde olmayız.
Eğer Hükümet gerçekten hakkımızı kullanmamız önünde anayasal ya da yasal engeller olduğu yönündeki iddiasının gereği olarak bu engelleri kaldırmak istiyorsa emek örgütleri bunu engellemiyor. Buyursunlar yapsınlar! Bunun için bir çalıştaya gerek yoktur.
TİS masasının uygulamada nasıl olması gerektiğine ilişkin konfederasyonumuzun 20 yıllık birikimi vardır. Yüzlerce belediye ile yaptığımız toplu sözleşme örnekleri ortadadır. Burada toplu sözleşme hakkının kullanımı konusunda yaklaşımımızın temel ilkelerini ortaya koymak istiyoruz.
Öncelikle toplu sözleşme hakkı çalışma yasalarındaki anti-demokratik hükümlerin ortadan kaldırılması ile gerçek anlamda etkin bir şekilde kullanılabilir. Toplu sözleşmeler işkolu ve işyeri temelinde gerçekleşmeli ve toplu sözleşme metni ayrıca hiçbir kurumun onayına sunulmamalı, sözleşme masada bağlanmalıdır. Her işkolunda en büyük 3 sendika masaya oturmalıdır.Toplu sözleşme masasına taraflar eşit konumda oturmalı, tarafların iradelerini masaya tam yansıtması sağlanmalı ve ve masadaki temsilciler imzaya tam ve tek yetkili olmalıdır.
Konfederasyonumuz TİS ve grev hakkımızı kullanmamız önündeki engeller kaldırılıncaya kadar fiili, meşru ve hukuki mücadelesini sürdürecektir.
KESK BASIN BÜROSU