Konfederasyonumuz tarafından 1 Şubat’ta Ankara’da gerçekleştirilen “Biz Kadınlar Krizin Yükünü Taşımayacağız” Başlıklı Kadın Forumu’nun Sonuç deklerasyonu bugün Genel Merkez’imizde düzenlenen bir basın toplantısıyla kamuoyuyla paylaşıldı. KESK Kadın Sekreteri Songül MORSÜMBÜL tarafından açıklanan deklarasyon şöyle:
KESK tarafından düzenlenen ve KESK’e bağlı sendikaların şube ve il temsilciliklerinin kadın sekreterleri ile kadın birimlerinden, toplam 200 kişinin katıldığı “Kriz ve Kadın” forumu, 1 Şubat 2009 tarihinde Ankara’da gerçekleştirildi. Forumun bir gün öncesinde bağlı sendikalar, şube ve il temsilciliklerinden kadınların katılımıyla eğitim ve atölye çalışmaları düzenleyerek, krizin kendi iş kollarındaki kadınlar üzerindeki etkilerini tartıştılar ve önerilerini oluşturarak KESK forumuna sundular. 1 Şubat tarihinde Dr. Fevziye Sayılan’ın moderatörlüğünü yaptığı forumun ilk bölümünde, Yrd. Doç. Dr. Betül URHAN “Kriz, Kadın Emeği ve Kadın Örgütlenmesi”, Doç. Dr. Alev ÖZKAZANÇ “Kriz, Toplumsal Muhalefet ve Kadın Hareketi” başlıklı sunumları yaptılar. Forumun ikinci bölümünde ise KESK’e bağlı sendikaların bir gün önce kendi işkolları düzeyinde yaptıkları çalışmaları sundukları forumda, krizin kadın emekçiler üzerindeki etkileri değerlendirildi ve mücadele hattının örülmesine ilişkin kararlar alındı. Krizin kadın emekçiler üzerindeki etkilerine ilişkin değerlendirmeler ve yapılması gerekenlere dair kararlar aşağıda belirtilmiştir.
Kapitalizmin, yeni ve 1929’daki krize eşdeğer olduğu belirtilen büyük bir kriziyle karşı karşıyayız. Bu kriz dünya geneline yayılmış durumda olup, Türkiye’de de krizin etkileri kuvvetli bir biçimde hissedilmeye başlanmıştır. Türkiye’de yeni liberal ekonomi politikalarının hayata geçirilmesiyle birlikte, emekçilerin kazanılmış haklarını gasp etmeye, sosyal devleti küçültmeye, iş güvencesini ve sosyal güvenlik hakkını ortadan kaldırmaya yönelik düzenlemeler hayata geçirilmeye başlanmıştı. Krizin patlak vermesi ile birlikte bu tür hak gaspları meşrulaştırılmaya çalışılmaktadır. Emekçiler, işten çıkartılmamak adına ücretlerinde kesintiye gidilmesine, güvencesiz çalışmaya, kreşlerinin kapanmasına, servislerinin kaldırılmasına, yemeklerinin kesilmesine razı edilmek istenmektedir.
Önceki krizlerden biliyoruz ki, kapitalizm krizden yeniden yapılanarak çıkmaktadır. Geniş emekçi kitleleri hızla yoksullaşırken ve işini kaybederken, finans kapital, krizden çıkmak için her defasında kendini yeniden yapılandırmaktadır. Krizden kurtulma, sermayenin krizden kurtulması olarak algılanmakta ve bunun faturası emekçilere çıkartılmaktadır.Ø
Kadınları krizØ dönemlerinde eve ve çocuk doğurmaya yollanacak yedek iş gücü olarak gören sermaye zihniyetine;
Güvencesizleştirmeye;Ø
Ø Enformelleşmeye;
Sosyal hakların budanmasına;Ø
BakımØ hizmetlerinin ortadan kaldırılmasına karşı çıkıyoruz! an ediyoruz.
Hem krizin doğrudan sonuçları hem de kapitalizmin tarihi boyunca krizden kurtulma yöntemi olarak başvurduğu savaşlar, emekçiler açısından ayrıca yıkıcı sonuçlar doğurmuştur. Bugün de kriz derinleştikçe, dünya genelinde ırkçı, milliyetçi eğilimlerin yükselişini kaygıyla izlemekteyiz.
Bu tür süreçlerden en fazla etkilenenlerin kadınlar olduğu bilinmektedir. Emek piyasasının cinsiyetçi karakteri kriz sürecine de yansımakta, örneğin işten çıkarmalarda önce kadınların işine son verilmektedir. Nitekim Türkiye’de 2001 krizinin ardından işini kaybeden kadınların oranı erkeklerden yüksekti; çalışan kadınların üçte biri işsiz kalmıştı. Sistem, geleneksel aile ideolojisinden güç alarak, Evi asıl geçindirenler olarak görülen erkekler yerine kadınların işsiz kalmasını tercih etmektedir. Erkeklerin işten çıkarılmasının sosyal risklerinden korunmak isteyen egemenler, kadınları evlerine göndermeyi daha uygun görmektedirler. AKP’nin muhafazakar ideolojisi, Başbakanın kadınlardan en az üç çocuk doğurma talebinin altında yattığı nedenlerden olduğu gibi, kadınların eve gönderilmesini meşrulaştırmaktadır.
Krizin kadınlar üzerindeki etkisi işsizlikle sınırlı değildir. Yoksulluk arttıkça genel olarak artan gerilimden ve şiddetten en çok kadınlar etkilenecekler. Artan işsizlik, psikolojik problemleri, aile içi gerilimleri ve şiddeti arttıracaktır. Aynı zamanda İşsizlik ve yoksulluk dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi kadınları seks sektörünün hedef kitlesi haline getirmektedir.
İster ev dışında çalışsın ister çalışmasın, krizin eve, mutfağa yansıması, kadınların omuzlarındaki yükü ağırlaştırmaktadır. Ailenin geliri azaldıkça, hazır gıda, giyim ve çocuk, yaşlı, engelli bakım hizmetleri gibi dışarıdan satın alınan pek çok ürün ve hizmeti kadınlar evde sağlamak zorunda kalmaktadırlar. Eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik birer hak olmaktan çıkarılarak piyasalaştıkça, bu haklarını öncelikle kaybedenler yine kadınlar olacaktır.
Kamuda kadrolu çalışan emekçiler göreceli olarak güvenceli çalıştıkları için krizin yakıcı etkilerini henüz yeterince hissetmemiş olsalar da, krizin genel etkileri yoksullaşma şeklinde hissedilmeye başlamıştır. Kaldı ki eğitim, sağlık gibi güvencesiz istihdamın giderek arttığı işkollarında sözleşmeli, taşeron ücretli gibi güvencesiz çalışanlar bu etkileri şimdiden yaşamaya başlamış olup, işten çıkarmalar artmaktadır.
Biz KESK’li kadınlar sorumlusu olmadığımız krizin faturasını ödemek istemiyoruz! Bunun için;
Cinsiyetçi istihdam politikalarına;
Biz KESK’li kadınlar olarak önümüzdeki dönemde aşağıdaki talepler için mücadeleyi yükselteceğiz!
• Dış borçlar iptal edilsin, kaynakların yoksullar ve kadınlar için kullanılmasına yönelik istihdam ve destek politikaları uygulanmalıdır. .
• Sermaye hareketleri kontrol edilsin, servetten ve gelirden vergi alınmalıdır. Bu kaynaklar krizin yükünü çeken, işsiz, yoksul ve kadınlar için istihdam ve destek programlarında kullanılmalıdır.
• Kadınlara güvenceli, kayıtlı iş sağlayacak istihdam politikaları geliştirilsin ve hayata geçirilmelidir..
• Bakım hizmetleri toplumsallaştırılmalıdır.
• Başta eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik olmak üzere kamu hizmetlerinin ticarileştirilmesine ve özelleştirilmesine son verilmelidir.
• Kamu kesiminde istihdam yaratıcı politikalar oluşturulmalı; eğitim, sağlık, çocuk ve yaşlı bakımı gibi toplumsal hizmetler alanında kadınlara öncelik tanıyan istihdam politikaları geliştirilmeli. Ayrıca, yeşil enerji, tarım ve sosyal hizmetlerde istihdam yaratıcı yatırımlar yapılmalıdır.
• Kar eden özel işletmelerde işten çıkarmalar ve ücretsiz izinler yasaklanmalıdır..
• İflas eden fabrikalar kamulaştırılmalı; . taşeron sistemine son verilmeli, kayıt dışı çalıştırma yasaklanmalı; ; ücretler düşürülmeden çalışma saatleri kısaltılmalıdır.! Örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılmalı, , tüm çalışanların grevli toplu sözleşmeli sendika hakkı tanınmalıdır.
• TKY, Performans değerlendirmesine son verilmelidir.
• Fazla çalışma kaldırılmalıdır. .
• Temel ücretler yükseltilmeli ve ek ücretler emekli keseneğine dahil edilmelidir.
• Personel eksikliği kadrolu personel istihdamı ile giderilmelidir.
• Özelleştirmeler durdurulmalı, özelleştirilen kurumlar geri alınmalı.
• İşsizlik fonu ve hazine olanakları işsiz ve yoksuların desteklenmesi için kullanılmalıdır. .
• SSGSS yasası geri çekilmelidir.
• Tüm kamu kurumlarında, semtlerde ya da diğer ortak mekânlarda, kreş, gündüz bakım evleri ve emzirme odaları kurulmalıdır.
• Ebeveyn izni kabul edilmelidir..
• Yasada öngörüldüğü gibi nüfusu elli bini aşan yerleşim birimlerinde kadın sığınma evleri kurulmalıdır..
• Sözleşmeli personele eş durumu tayini hakkı verilmelidir..
• Anadili farklı olup Türkçeyi bilmedikleri için eğitim, sağlık, istihdam gibi hizmetlerden yararlanamayan kadınlar için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır..
Tüm bu taleplerimizin hayat bulmasının örgütlü gücümüze ve mücadelemize bağlı olduğunu biliyoruz. Bunun için;
Her şeyden önce örgütlü gücümüzü büyüterek, işyeri merkezli mücadelemizi yoğunlaştıracağız.
KESK’li kadınlar olarak yürüteceğimiz mücadelemizde kadın hareketi ile ortaklaşarak ortak mücadele hattını öreceğiz. Bu nedenle 8 Mart Kadınların Uluslar arası Birlik, dayanışma ve Mücadele gününü anmak için, o hafta bütün illerde çeşitli etkinlikler düzenleyeceğiz. 28 Şubat 2009 tarihinde Tüm illerde, akşam saatlerine denk gelecek şekilde kent meydanlarında “tacize ve tecavüze karşı geceleri de sokakları da istiyoruz” temalı meşaleli yürüyüş gerçekleştireceğiz, 4 Mart 2009 tarihinde mümkün olan illerimizde, uygun olan meydanlarında töre ve namus cinayetlerini protesto etmek için kadın halk mahkemeleri kuracağız, bu mahkemelerde töre ve namus cinayetlerinde katledilen kadınları anıp faillerini yargılayacağız. 6 Mart 2009 tarihinde “kreş ve ebeveyn izni” talebi ile AKP anlayışını ve muhafazakârlığını ön plana çıkaran bildirileri iş yerlerinde dağıtacağız ve basın açıklamaları gerçekleştireceğiz. 8 Mart 2009 tarihinde ise Kadın platformlarının olduğu illerde onlarla ilişkiye geçerek bu programda etrafında ortaklaşarak ortak bir miting gerçekleştireceğiz.
Ayrıca milliyetçiliğin, militarizmin ve ırkçılığın aynı zamanda eril ideolojiler olduğunun bilinciyle, barış kültürünün yaratılmasında etkin rol alacağız.
Burada yer verdiğimiz taleplerimize sahip çıkmayan yerel yönetim adaylarına KESK’li kadınlar olarak oy vermeyeceğimizi de il