KESK Genel Sekreterinin Türkiye Kamu-Sen, TOBB, TÜSİAD, MÜSİAD, Türk-İş, Hak-İş, TESK, TİSK ve TİM, “Kriz varsa çare de var” adında başlattıkları kampanya hakkında Basın açıklaması yaptı.
açıklama aşağıdadır.
SENDİKALARIN İŞİ ULUFE PEŞİNDE KOŞMAK DEĞİL, KRİZ KARŞISINDA EMEKÇİLERİN ÇIKARLARINI SAVUNMAKTIR!
Türkiye Kamu-Sen, TOBB, TÜSİAD, MÜSİAD, Türk-İş, Hak-İş, TESK, TİSK ve TİM, “Kriz varsa çare de var” adında başlattıkları kampanya birçok yönüyle düşündürücüdür.
Öncelikle, kampanya bileşenleri açısından sorunludur. Kriz karşısında mağdur durumda olan emekçileri temsil etme iddiasına sahip sendikaların, bizzat krize yol açan mevcut iktisadi politikaların ilk elden savunucusu konumundaki sermaye kesimini temsil eden örgütlerle birlikteliği herkesin üzerinde dikkatle durması gereken bir skandaldır.
Farklı toplumsal çıkarları temsil eden bütün bu örgütleri bir araya getiren nedir? Sermaye kesimi ucuz emeğe ve güvencesiz istihdama dayalı politikalarını terk mi etmiştir? Ya da sendikal örgütlenme önündeki engellerin kaldırılması için bizim bilmediğimiz bir adım mı atmıştır? Eğer öyle değilse sendikaların daha birkaç ay önce asgari ücret tespit komisyonunda asgari ücreti 24 TL artmasına bile karşı çıkan, direnen sermaye örgütleri ile “yekvücut” bir kampanyada bir araya gelmesinin açıklaması nedir?
Üstelik “Eve Kapanma, Pazara Çık!” sloganıyla ifade edilen kampanya hükümetin kriz sürecinde ardı ardına çıkardığı ve hiçbir işe yaramayan önlem paketlerinin kötü bir kopyasından başka bir şey değildir. Tüketimin teşvik edilip, ‘piyasaların’ canlandırılmasına dayalı bir çerçeve öncelikle kriz hakkında yanlış teşhisin göstergesidir. Evet gerçekten de kriz sürecinde işini kaybeden 1 milyon emekçi evine kapanmamış ‘pazara çıkmıştır’; ama tüketmek için değil, limon satıp çocuklarına ekmek götürmek için.
Eğer sendikalar sadece tüketimi teşvik amacıyla ücretlilere verilecek “harcama çekleri” için bu kampanyaya katıldılarsa durum daha da vahimdir. Emek örgütleri ulufe peşinde koşarak emekçilerin onuruyla oynamamalıdırlar. Ayrıca kampanyada neden işsizlikle ilgili somut öneriler yer almamaktadır? Ya da elektrik, doğalgaz ve su giderlerinin ucuzlatılması talebine neden yer verilmemiştir?
Krizin yakıcı etkileri Türkiye’yi derinden etkilemeye devam ediyor. İşsizliğin her geçen ay yeni rekorlar kırdığı, üretimin durma noktasına geldiği koşullarda Siyasi iktidarın bir biri ardına açıkladığı önlem paketleri bir işe yaramıyor. Sendikaların görevi siyasi iktidarın sermayeyi kollayan paketlerine böyle bir kampanyayla payanda olmak değil, kriz karşısında emekçilerin taleplerinden oluşan bir “Emek Paketi” etrafında birliği sağlamaktır; 29 Kasım’da ve 15 Şubat’ta emekçilerin 100 Binlerle ortaya koyduğu tepkiyi genişleterek büyütmektir.
Evet, Kriz varsa çare de vardır: Çare emekçileri kriz karşısında koruyacak bir perspektifin geliştirilmesi ve bizzat krizin nedeni olan piyasacı çözümlerin terk edilmesidir.
Çare işsizliği yasaklamaktır,
Çare emekçilerin reel kayıplarının hemen karşılanmasıdır,
Çare açlık sınırı altında yaşayan yurttaşlarımıza yönelik “yurttaşlık ücreti” uygulamasının başlatılmasıdır,
Çare işsiz kalmış yurttaşlarımızın elektrik, doğalgaz, su giderlerinin ve sağlık harcamalarının devlet tarafından ödenmesidir,
Çare asgari ücretten vergi alınmamasıdır, emekçilerden alınan gelir vergisinin 10 puan düşürülmesidir…
Bu önlemler ekonomiyi kalıcı olarak canlandıracaktır.