Ülkede yaşanan ekonomik krizin faturasını ücretlilere yıkma, ücretli kesimlerin gelirlerinden yapılan kesintileri sermayeye kaynak olarak aktarma adımları sürüyor. Son olarak çalışanların kamusal sosyal güvenlik ve emeklilik hakkını tasfiye etmek için gündeme getirilen, zorunlu (otomatik) Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) yönetmeliğinde değişiklik yapılmıştır.
Dünkü Resmi Gazetede “Çalışanların İşverenleri Aracılığıyla Otomatik Olarak Emeklilik Planına Dahil Edilmesine İlişkin Esasları Belirleyen Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” adlı bir yönetmelik yayımlanmıştır. Söz konusu yönetmelik ile çalışanlar açısından iki temel değişiklik yapılmıştır.
1- Sisteme kendi isteği dışında katılmak zorunda bırakılanların kapsamı genişletilmiştir.
Buna göre:
a- Çalışan sıfatını haiz olmak (taşımak) kaydıyla 18 yaşını doldurmamış olanlar, yani 16-18 yaş aralığında olup SGK’ya tabi olanlar, (Madde 9 ile yönetmeliğin 8. Maddesine 8/A- (2) olarak eklenen düzenleme)
b- Bankaların, sigorta ve reasürans şirketlerinin, ticaret odalarının, sanayi odalarının, borsaların veya bunların teşkil ettikleri birlikler personelinin malullük, yaşlılık ve ölümlerinde yardım yapmak üzere tesis veya dernek olarak kurulmuş bulunan sandıkların iştirakçisi olan çalışanlar da eklenecektir. (Madde 2)
2- Cayma ve ayrılma hakkını kullanarak sistemden çıkanlar 3 yıl içinde tekrar kendi istekleri dışında sisteme dahil edilecektir.
Bir defalığına tekrar sisteme dahil edilecek süreyi Hazine ve Maliye Bakanlığı bir yıla kadar azaltabilecek veya 5 yıla kadar artırabilecektir. (Madde 9-“çalışanların emeklilik planına yeniden dahil edilmesi” başlıklı ekleme)
Yapılan söz konusu düzenlemelerin amacı 2017 yılı başından beri uygulanan zorunlu BES’te (Otomatik Katılım Sistemi-OKS) yaşanan tıkanmayı aşmaktır.
Emeklilik Gözetim Merkezi’nin (EGM) verilerine göre tüm zorlamalara, abartılı rakamlara dayalı hesaplamalara-reklam kampanyalarına rağmen 21 Aralık 2018 tarihi itibari ile OKS’de 5 milyon 15 bin 835 katılımcı kalmıştır. Buna göre bugüne kadar sisteme istekleri dışında katılan 12 milyon 194 bin 328 kişiden en az 7 milyon 178 bin 493 kişinin, yani sisteme zorla dahil edilenlerin en az %59’nun cayma ve ayrılma hakkını kullanarak sitemden çıktığı anlaşılmaktadır.
Yaşanan tıkanıklık cayma ve ayrılma hakkını kullanarak sistemden ayrılan 7 milyon 178 bin 493 bin çalışanı tekrar yine isteği dışında aynı sisteme dahil ederek aşılmak istenmektedir.
Bununla da kalınmamakta ekonomik kriz koşullarında zorunlu giderlerini karşılamakta zorlanan, büyük bölümü hayatını borçla çevirmek zorunda bırakılan dolayısıyla tasarruf edecek geliri olmayan ama tüm bunlara rağmen kendi isteği dışında zorla OKS kapsamına dahil edilenlerin sayısı artırılmak istenmektedir.
Öyle ki 16 yaşından büyük ama 18 yaşın altında olan, mevzuatımızda ‘genç işçi’ dense de aslında ülkemiz tarafından da onaylanan Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye göre çocuk kabul edilen işçilerin eline geçen üç beş kuruşa bile göz dikilmektedir.
Sisteme kendi isteği dışında dahil edilecek olan 16 yaşından büyük 18 yaşından küçük SGK’ ta tabi çocuk işçilerin sayısı tam olarak bilinmemektedir. Yine kendi isteği dışında dahil edilecek olan sandıkların iştirakçisi olan çalışanların sayısının ise150 bin civarında olduğu tahmin edilmektedir.
Öte yandan söz konusu yönetmelik değişikliğini ‘önceki düzenlemede cayanların ve ayrılanların tekrar sisteme dahil edilme süresi 2 yıldı, şimdi 3 yıla çıktı’ diyerek olumlu bulmak iyimser bir değerlendirmedir.
Bilindiği üzere 17 Aralık 2016 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Bireysel Emeklilik Sistemi Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin,“sistemden ayrılma ve emeklilik hakkının kullanılması” başlıklı 22/N maddesinin üçüncü fıkrasında, “Sistemden ayrılma işlemi gerçekleştiren çalışanlar Müsteşarlığın belirleyeceği esaslar dâhilinde 2 yılda bir tekrar otomatik olarak sisteme dâhil edilebilirler. Müsteşarlık bu süreyi 1 yıla kadar azaltmaya ve 3 yıla kadar artırmaya yetkilidir” denilmiştir.
Buna göre ‘2 yılda bir tekrar otomatik sisteme dahil edilebilirler’ cümlesi bir kesinlik değil, olasılık durumunu ifade etmektedir. Oysa yapılan değişiklik ile bu süre 3 yıla çıkarılsa ve bir defalığına olduğu ifade edilse de “emeklilik planına tekrar dahil edilir” denilerek kesinleştirilmiştir. Süreyi artırma ve azaltma yetkisi Hazine Müsteşarlığı Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kapatıldığı için Hazine ve Maliye Bakanlığı’na verilmiştir. Sürenin 1 yıla kadar azaltması bakımından bir değişiklik yapılamamıştır. Sürenin 5 yıla çıkarılması zaten ihtimal dahilinde olmadığı için sadece göz boyamaya yöneliktir.
Her şeyden önce BES ve OKS ‘ye ilişkin onlarca yasa ve yönetmelik değişikliği yapanların son yapılan düzenlemeleri de yarın değiştirmeyeceğinin hiçbir garantisi yoktur.
Bugün için kesin olan, dünkü Resmi Gazetede yayımlanan değişiklikler ile kendi istekleri dışında, zorla dahil edildikleri sistemden cayma ve ayrı hakkını kullanarak çıkan 7 Milyon 178 bin 493 çalışanın yine kendi istekleri, üç yıl içinde, sisteme dahil edilmesidir.
Buna göre 2017’de sistemden çıkanlar 2020’nin sonuna kadar, 2018’de çıkanlar ise 2021’nin sonuna kadar yeniden kendi istekleri dışında sisteme dahil edilecektir. Sisteme yeniden ‘otomatik’ dahil edilenler isterlerse yine cayma ve ayrılma haklarını kullanabilecektir.
Zorunlu BES’e-OKS’ye Son Verilmeli, Çalışanların İradesine Saygı Gösterilmelidir!
Bugün tüm çalışanları istekleri dışında zorunlu BES’e ya da OKS’ye katılmaya zorlayan, brüt ücretlerinden-prime esas kazançlarından %3 kesinti yapılmasını dayatan koşullar kamusal sosyal güvenlik ve emeklilik sisteminde yaratılan tahribatın ürünüdür.
Bilindiği üzere kamusal sosyal güvenlik ve emeklilik sitemimiz 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda çalışanların ve sendikalarının görüşleri alınmadan yapılan değişiklikler ile gittikçe çıkmaza sokulmuştur.
Ø Norm ve standart birliği sağlama hedefi ile yapıldığı söylenen sözde ‘reform’ ile yüzbinlerce çalışanın emekliliğinin hala haksız- hukuksuz bir şekilde geciktirilmeye devam edildiği Emeklilikte Yaşa Takılanlar mağduriyeti yaratılmıştır.
Ø Yıllar içinde yapılan değişikliklerle emeklilik yaşı ve prim gün sayısı kademeli olarak artırılırken aylık bağlama oranları ve aylıkların alt sınırı düşürülmüştür.
Ø Aylıkların hesaplanmasında güncelleme katsayısında daha önce milli gelirin yüzde 100’ü dikkate alınırken söz konusu oran yüzde 30’a düşürülmüştür.
Ø Tüm bunlar yetmezmiş gibi aylıklarında yapılacak artış TÜİK’in enflasyonuna endekslenen, milli gelirden pay verilmeyen emeklikler göz göre göre sefalete itilmiştir. Geldiğimiz noktada emeklilerin bir kısmının aylıkları bin TL’nin bile altına itilirken, önemli bir bölümünün aylığı ise asgari ücretin altına düşmüştür.
Ø Eline geçen aylık ile geçinemeyen her üç emekliden biri çalışmaya devam etmek zorunda bırakılmıştır.
Ø Ayrıca sigortalıların sağlık hizmetlerine yaptığı katkı paylarının artırılması, sağlık hizmetlerinin adım adım ticarileştirilmesi ile birlikte hastaların müşteri olarak görüldüğü bir sistem yaratılmıştır.
Ne yazık ki kamusal sosyal güvenlik ve emeklilik siteminde yaratılan bu tahribat Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) ile fırsata çevrilmek istenmektedir.
Çözüm Kamusal Sosyal Güvenlik Ve Emeklilik Sistemimizin Üçlendirilmesinden Geçmektedir
BES, Sosyal Güvenlik Kurum’undan alınan emekli maaşı ile hayatını sürdürmekte zorlanan milyonlarca yurttaşa ‘refah seviyesini artırmak için tamamlayıcı’ olarak sunulmuş, vatandaşların tasarruflarının reel getiri garantisi verilmeyen fonlara aktarmaya dayalı sistem abartılı hesaplamalarla “ikinci emeklilik” gibi gösterilmiştir.
Buna rağmen 2003 yılında hayata geçirilen ‘gönüllü’ BES’e katılım %25 devlet katkısına rağmen sınırlı bir seviyede kalmıştır. BES’te değerlendirilen tasarrufların getiri oranlarının düşük kalması, hatta dönem dönem reel olarak zarar edilmesi, en önemlisi Türkiye’de ücretlerin seviyesinin düşük olması hem katılımcı sayısının artışını sınırlandırmış hem de sistemde kalma sürelerini azaltmıştır.
“Gönüllü” BES’ten umduğunu bulmayanlar, 45 yaş altında olan tüm çalışanların kendi istekleri dışında, zorla sisteme dahil edilmesine dayalı zorunlu BES’i- OKS’yi gündeme getirmiştir.
17 Aralık 2016 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan “Bireysel Emeklilik Sistemi Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” ile 2017 yılı Ocak ayından itibaren 45 yaş altında olan tüm özel sektör çalışanlarının ve kamu çalışanlarının kendi istekleri dışında, aşamalı olarak, sisteme dahil edilmesine başlanmıştır. Buna göre sisteme kendi istekleri dışında dahil edilenlerin iki ay içinde cayma hakkını kullanabileceği düzenlenmiştir.
Sistemin ilk aşamasında bin ve üzeri çalışanın bulunduğu özel sektör işyerleri kapsama alınmıştır. Yerel yönetimlerde ve KİT’lerde çalışanlar dışında kalan tüm kamu çalışanları 01 Nisan 2017 tarihi itibari ile istekleri dışında sisteme dahil edilmiştir. Yerel yönetimlerde ve KİT’lerde çalışanlar ise istihdam şekline bakılmaksızın 1 Ocak 2019’dan itibaren yine kendi istekleri dışında sisteme katılacaktır.
Ancak yukarıda vurguladığımız üzere bugün geldiğimiz noktada zorunlu BES’in-OKS’nin de tıkanmıştır. Sisteme zorla dahil edilenlerin en az %59’u cayma ve ayrılma hakkını kullanarak sitemden çıkmıştır.
Hem sistemden çıkan milyonları hem de kapsamın genişletilmesi yolu ile yüz binleri kendi istekleri dışında OKS’ye zorla dahil edilme ısrarından vazgeçilmelidir.
Çözüm bireysel-zorunlu, getiri garantisi olmayan bir sistemin dayatılmasından değil, kamusal sosyal güvenlik ve emeklilik sistemimizde yaratılan tahribatın giderilmesinden, güçlendirilmesinden geçmektedir.
Adına ister ‘zorunlu BES’ isterse ‘OKS’ denilsin çalışanları kendi istekleri- iradeleri dışında kapsama almaya dayalı mevcut sistem hem Anayasa’nın sosyal hukuk devleti ilkesine hem de bireysel hak ve özgürlükler arasında yer alan sözleşme özgürlüğü ve mülkiyet hakkına aykırıdır.
Devlet hiç kimseyi getirisi belirsiz bir özel sigorta programına girmeye zorlayamaz. Kişiler tasarruflarını diledikleri gibi değerlendirebilirler. Devlet özel sigorta şirketlerinin değil, vatandaşlarının çıkarını savunmakla görevlidir.
Zorunlu olan kamusal sosyal güvenlik-emeklilik sistemidir. Devlet, Anayasamızın başta 60. Maddesi olmak üzere bağlayıcı düzenlemelerine, sosyal devlet ilkesine göre kamusal sosyal güvenlik ve emeklilik sistemini kurmak ve herkesi zorunlu olarak bu sistem kapsamına almak, tüm çalışanların emekliliğe ulaşımını kolaylaştırmak ve emekliklerin insanca yaşamasını sağlayacak önlemleri almakla yükümlüdür.
Çözüm bireysel-zorunlu, getiri garantisi olmayan bir sistemi değil, kamusal sosyal güvenlik-emeklilik sistemimizin güçlendirilmesinden, yıllardır yaratılan tahribatın giderilmesinden geçmektedir.
Bunun ilk adımı zaten ekonomik krizle, artan borçları ile cebelleşen çalışanlara yük getiren zorunlu BES’in-OKS’nin ipal edilmesi ile atılmalıdır. Çalışanların özgür iradesinin zorla ortadan kaldırılmasından, onların cebinden yapılan kesintilerin sermayeye kaynak olarak aktarılmasından artık vazgeçilmelidir.
Çalışanların tasarrufu ve emeklilikte refah düzeyi artırılmak isteniyorsa;
Ø Ücretli çalışanların reel gelirleri artırılmalı, asgari ücretten başlamak üzere olmak üzere tüm ücretler-maaşlar TÜİK’in resmi enflasyonu değil, hayatın gerçek enflasyonu temel alınarak insanca yaşamaya yetecek bir seviyeye çekilmelidir.
Ø Çalışanların maaşlarından-ücretlerinden kaynakta peşin kesilen gelir vergisi oranları düşürülmeli, asgari ücret tamamıyla vergi dışı bırakılmalıdır.
Ø Dolaylı vergiler aşağı çekilerek servetten alınan vergiler arttırılmalıdır.
Ø Kamu emekçilerinin ek ödemeleri emekli aylığına yansıtılmalıdır.