Bir güne daha bir yolsuzluk ve vergi kaçırma skandalıyla başladık. Aktörler değişse de yaşanan değişmedi, bu kez aktörleri Başkentgaz – Kızılay – Ensar üçgeni… Ülkemizde skandalların, kamu kaynaklarının gerek yasalar çiğnenerek, gerek yasa kılıfında ya da yeni yasa yaparak sermayeye, aile efradına, gerici cemaat, vakıf ve derneklere aktarılmasının, yağma ve talan düzeninin tekil ama tipik bir örneği belgeleriyle ortaya konulmuştur.
Basına yansıdığı kadarıyla Ankara’da doğalgaz dağıtım işlerini gerçekleştiren Başkent Gaz adlı özel şirket, Kızılay’a 8 milyon dolar bağışlamıştır. Anlaşmaya 75 bin doları Kızılay’da kalmak suretiyle, 7 milyon 925 bin dolarının Ensar Vakfı’na verilmesini de şart konulmuştur. Kızılay’a bağışların tamamının vergiden düşülmesini sağlayan yasa maddesinden yararlanmak suretiyle açık bir vergi hırsızlığı yapılarak bu miktarın Ensar Vakfı’na aktarıldığını da Elazığ depreminin hemen sonrasında ilk yaptığı iş vatandaşlardan 10’ar lira bağışta bulunulmasını istemek olan Kızılay Başkanı’nın olayı doğrulamasından anlıyoruz. Büyük bir pişkinlikle “Vergi kaçırmak başkadır, vergiden kaçınmak başkadır” diyen Kızılay Başkanı’nın döneminde bu tür “bağış”larda devasa bir artış olması daha birçok benzer durumun yaşanmış olduğunu düşündürmektedir.
Kerem Kınık’ın Kızılay başkanlığına atanmasından önceki 3 yılda (2013-2014-2015 yılları) Kızılay toplam 214 milyon 145 bin TL bağış toplamış iken Kınık’ın başkan olduğu yıl olan 2016 ve sonrası 2017 ile 2018’i kapsayan 3 yılda toplanan bağış miktarının birden bire 32 katlık bir artışla 6 milyar 899 milyon TL’ye fırlamasındaki anormalliğin nedeni bu son belge ile çok daha net bir şekilde açığa çıkmıştır.
Umarız haberlere ve belgelere erişimi kısıtlayan yargı kararları alınmaz ve de yaşanan çürümenin, kokuşmuşluğun, gerici tarikat ve cemaatlere aktarılan kaynakların boyutları biraz daha gözler önüne serilir ve bu yolsuzluklara bulaşmış kim varsa yargılama konusu yapılır.
Çarkın bir ucunda yargı kararlarına rağmen devam eden MEB ile protokollerinden, çocuk istismarlarından, yurtlarında diri diri yanan çocuklarımızdan bildiğimiz Ensar Vakfı, diğer ucunda ise 10 işçinin iş cinayeti nedeniyle yaşamını yitirdiği Torunlar İnşaat’ın da sahibi olan, TOKİ ve AKP’li yetkililer eliyle ucuza kapattığı arsalar üzerine AVM’ler diken, özelleştirme sonucu Başkent Gaz’ın sahibi olan Torunlar Gıda AŞ! Çarkı yıllardır döndüren ise sıra emekçilere gelince “kaynak yok” diyen AKP iktidarı!
Demokrasinin tek bir kırıntısı dahi mevcut olsa onlarca kişinin istifasını ve yargılanmasını gerektiren bu son olayda da henüz yargıda tek bir girişimin olmaması ise çürümenin nasıl da devletin tüm bünyesini sardığını göstermektedir. Yolsuzluk, yoksulluk ve yasakları bitirme vaadiyle gelen AKP iktidarı bizzat yolsuzlukların, halkın her geçen gün yoksullaştırılmasının, tüm baskı ve yasakların kaynağı ve nedeni haline gelmiştir.
Bizler maaşlarımızın en az dörtte birini bu soğuk kış aylarında doğalgaza verip yine de ısınamaz iken, kabartılan faturaları ödeyemediği için saati mühürlenip soğuklarda kaderine terk edilen milyonlar var iken Başkentgaz emekçilerden, halktan aldığı paraları çocuklarımızın yurtlarında istismar edildiği, canlı canlı yandığı cemaatlere aktarmakta ve vergi kaçırmaktadır. Üstelik ödemekten “kaçındığı” vergiler KDV, ÖTV zamlarıyla, iğneden ipliğe tüm tüketim maddelerine yapılan zamlarla yine halkın sırtına yıkılmaktadır. Bu ülkenin vatandaşları olarak ödediğimiz vergilerin nerelere harcandığını sorguladığımızda ise hesap vermeye zaman olmadığını en yüksek ağızdan bir kez daha duyduk. İşsizlik fonu başta olmak üzere fonların, deprem yardımı için toplanan kaynakların nasıl harcandığını, bir avuç sermaye sahibinin, zenginin daha zenginleşmesi için nasıl seferber edildiğini çok iyi biliyoruz. Bugün “Harcanması gereken yerlere harcanmıştır” denilen kaynakların nereye harcandığının belgeleri tüm karartma çabalarına, “sır” adı altında gizlenmeye çalışılmasına rağmen ortaya çıkmıştır, çıkmaktadır.
Kızılay-Ensar Vakfı olayında bir kez daha açığa çıkmıştır ki; kamu piyasa mantığı doğrultusunda yeniden yapılandırılırken özelleştirmeler eliyle kamu kurum ve kuruluşlarının peşkeş çekilmesiyle, kamusal hizmetlerin piyasalaştırılmasıyla yandaş sermaye bizzat iktidar eliyle semirtilmiş, gericilik finanse edilmiş ve sırtını emekçilere, halka, yüzünü sermayeye dönen kirli düzenin devamı sağlanmaya çalışılmıştır.
Ensar Vakfı’nda çocuklarımızın maruz kaldığı istismarı “bir kereden bir şey olmaz”, “münferit bir olay” diye aklamaya girişip bu vakıfları vergi kaçırarak beslemeye devam edenlerin, kamu kaynaklarını sahip olduğu kamu gücünü kullanarak yağmalayıp kendi çıkarlarına kullananların asıl çaldığı başta çocuklarımız olmak üzere bu toplumun geleceğidir.
Elazığ depreminin ardından görüldü ki; toplanan yardımların dahi yerine ulaşacağına dair güveni kalmayan bir toplam yaratıldı. AKP iktidarı toplumun dayanışma duygularını istismar ederek birbirinin acılarına kayıtsız kalan, bencil, bireyci bir yapı oluşturmanın adımlarını atarken sahip olduğu kamu gücünü, kamusal kaynakları toplumun yararına, insanların ortak yararı için değil, bir avuç zengini daha da zengin etmek için kullanan, kendi çıkarını gerçekleştirmeye seferber eden bir iktidar düzeni yaratmıştır.
KESK olarak bir kez daha altını çizme gereği duyuyoruz. %99’dan toplanan, fakat %1’e peşkeş çekilen kaynaklar, bizlerin maaşlarından, ücretlerinden doğrudan kesilen, tükettiğimiz her şeyden alınan vergilerdir; emeğimizdir, alın terimizdir. Bu kaynaklar, eğitime, sağlığa, alt yapıya, üretime dayalı kamu yatırımlarına, depremlere karşı alınacak önlemlere harcanması gereken kaynaklardır.
Tüm emekçileri, işçileri, halkımızı emeğimizle yarattığımız kaynaklara, değerlere sahip çıkmaya, ödediğimiz her bir kuruş verginin hesabını sormaya, kamusal kaynakların kamu yararına kullanıldığı, eşit, özgür, adil, emekten yana, demokratik ve laik bir ülke, insanca bir yaşam mücadelesini yükseltmeye çağırıyoruz.
YÜRÜTME KURULU