Türkiye halklarının emperyalist işgale karşı bağımsızlık için ağır bedeller ödeyerek verdiği mücadeleyle kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı gün olan 23 Nisan, geleceğimiz olan çocuklara armağan edildi. Ancak bugün ne halk egemenliğinden ne de çocuk haklarından söz edebiliyoruz.
24 Haziran 2018’de gerçekleşen seçimle Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilmesiyle halka değil, Saray’a, tek adama sorumlu olan, halktan emanet aldığı kamu gücünü, emeğin haklarını geriletmek, zenginleşmek, bir avuç sermaye sahibinin karlarını garanti etmek için doğayı ve kamusal kaynakları talan etmek, rant elde etmek için kullanan “yetkililer” sistemi yaratıldı. Meclis tamamen işlevsiz hale getirildi. Her şeyin Saray’a bağlı kurullarca belirlendiği, göreve gelen bakanın “cumhurbaşkanını mahcup etmeyeceğim” diye yemin ettiği, istifa edenin cumhurbaşkanından özür dilediği anti-demokratik, faşizan bir tek adam rejimi yaratıldı.
Her defasında “milletim ne derse o” diyenler halkın seçtiği belediyelere kayyum atadı, başkanlarını hukuksuz bir biçimde tutukladı.
Pandemi koşullarında salgın riskini önlemek, azaltmak için, fiziksel mesafe günlerinde dayanışmayı yaşatmak için hizmet veren belediyelere sırf muhalefet partilerinin belediyeleri diye yasaklar getirdi, aş evlerini, sahra hastanelerini kapattı.
Başına “millet” ifadesi koyup açmaya çalıştığı bahçelerle kamusal alanları, doğayı yağmaya açtı, beton aşkı, rant tutkusu kamu yararının önüne geçti.
Ne zaman milletimiz rahat olsun deseler, halkın sırtına yeni vergiler, yükler bindi.
“Biz bize yeteriz” dediler, torba torba yasalar çıkardılar. Sermayeye 100 milyonluk teşvikler, vergi muafiyetleri, kurtarma paketleri çıkarken emekçilerin, halkın payına ücretsiz izin dayatması, sefalet ücreti, kölece, ölümüne çalışma, yoksulluk, kolonya ve maske düştü, canımıza yettiler.
Her 23 Nisan’da koltuklarını bıraktıkları çocuklara en çok onlar zarar verdiler.
Dünya genelinde 152 milyon, ülkemizde ise TÜİK istatistiklerine göre yaklaşık 2 milyon çocuk çocukluğundan koparılıp çalışmaya zorlandı.
Çocuğa yönelik cinsel istismar arttı. 9 yaşında çocuk evlenebilir fetvalarıyla destekledikleri amaçları için işlevsiz hale getirdikleri meclisten istismarcıları, tecavüzcüleri aklamak için yasa geçirmenin fırsatını arar oldular. Gazetelere 14 yaşında istismara uğrayan çocuk için “erken yaşta evlenen kadın, kocasının cezaevinden çıkacağı günü bekliyor” manşetleri attırdılar. Salgından istifade çıkardıkları infaz yasası ile kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz, çocuk istismarı faillerini saldılar. 9 yaşında bir çocuğun daha canına mal oldular.
Eğitimi gericileştirdiler, çocukların pırıl pırıl, sorgulayan zihinlerini hurafelerle doldurdular, geleceğe dair umutlarını, gönençlerini çaldılar. “Paran kadar eğitim” anlayışını yaygınlaştırdıkları okullaşma politikasıyla yoksul halk çocuklarını ya çocuk yaşta işçiliğe ya da çocuk yaşta zorla evlendirilmeye mahkum ettiler.
Pandemi koşulları nedeniyle devam eden uzaktan eğitim, gelir adaletsizliğinin, eşitsizliklerin ne kadar derinleştiğini gösterdi. İnterneti, bilgisayarı, telefonu olmayan binlerce hanede çocuklar bir kez daha eğitim hakkından mahrum kaldı.
AKP eliyle de körüklenen savaşlarda yaşamını yitirdi, evinden, yuvasından, ülkesinden ayrılmak zorunda kaldı çocuklar.
Çocuklarımıza Eşit, Özgür Ve Onurlu Bir Gelecek Bırakmak İçin Mücadelede Birleşelim
Bugün çok daha açık bir şekilde görülmüştür ki, tekçi, otoriter, baskıcı bir tek adam rejimi inşa eden AKP iktidarı, etnisite, inanç, cinsiyet, cinsel yönelim ayrımcılığına ve ötekileştirmeye dayanan, beyaz, Türk, sünni, erkek bir millet tanımıyla toplumun çok önemli bir kesimini insan olarak görmemekte, vatandaşlık haklarını tanımamaktadır. OHAL’den sonra şimdi de Covid-19’dan istifade, emekçilerin, kadınların, çocukların haklarına saldırmakta, olağanüstü bir dönem olan pandemi sürecini kendi iktidarını daha da otoriterleştirerek sürdürme yolunda bir fırsat olarak görmektedir.
Etnik köken, inanç, cinsiyet, cinsel yönelim, siyasi görüş ayrımı olmaksızın, herkesin farklılıklarıyla barış içinde yaşadığı, emekten yana, eşit yurttaşlığı esas alan demokratik bir cumhuriyet kurma mücadelesi bugün her zamankinden çok daha önemli ve acildir. Meşruiyetin ve egemenliğin kaynağı olan halkın kendi kendini yönetme hakkının korunması ve geliştirilmesi için katılımcı, şeffaf, halkın emeği, alın teriyle yaratılan değerlerin, kamusal kaynakların halkın ortak yararına kullanıldığı yeni bir toplumsal düzeni kurmak için gelin birlikte mücadele edelim.
Çocuklarımızın doyasıya güldüğü, oynadığı, o taze meraklarının peşinden gidebildiği, eleştirel düşünceye dayalı, bilimsel, nitelikli bir eğitim aldığı, çocuklarımızın gönencinin siyasi, ekonomik çıkarlara ve ranta kurban edilmediği, eşit, özgür, barış içinde, onurlu bir gelecek kurmak için gelin güçlerimizi birleştirelim.
Çocuklarımıza kutlanacak bir bayram ve yaşanacak bir dünya kuralım.
KESK Yürütme Kurulu