Anayasa Mahkemesi önemli bir karara imza attı. Karar aynı zamanda benzer çok sayıda ihlal için de emsal niteliği taşımaktadır.
Davaya konu olan olayı kısaca özetlemek gerekirse;
Konfederasyonumuz, sendikalarımıza gönderdiği 25 Temmuz 2015 tarihli yazı ile 3/8/2015 tarihinde yapılacak toplu iş sözleşmesi görüşmelerine ilişkin basın açıklaması yapmak ve görüşmelere katılacak Konfederasyon heyeti ile birlikte Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına (ÇSGB) kadar yürüyüş gerçekleştirmek üzere KESK Genel Meclisi üyeleri, KESK’e bağlı sendikalarımızın şube ve temsilciliklerindeki yürütme, denetleme ve disiplin kurulu üyeleri başta olmak üzere üyelerimizi Ankara’ya çağırmıştır.
Bu çerçevede illerden gelen ve Ankara’da bulunan KESK’liler 3 Ağustos 2015 günü saat 09.00’da, Bakanlık yakınındaki, Mevlana Bulvarı (Konya yolu) Ankara Şehirlerarası Terminal İşletmesinin (AŞTI) karşısında bulunan pazar yerinde toplanmışlardır. Toplanan KESK’liler Bakanlık önüne yürümek istediğinde güvenlik güçleri barikat kurarak engellemiş ve hemen ardından gaz sıkarak, coplarla ve güç kullanarak müdahale etmiş, birçok KESK’liyi darp etmiştir. Müdahale sırasında sendikamız SES Eş Genel Başkanı ve SES MYK üyesi sıkılan gazdan dolayı hastaneye kaldırılmış, aralarında o dönem MYK üyemiz olan İlhan Yiğit’in de olduğu bazı KESK’liler gözaltına alınmıştı.
Toplantı ve gösteri hakkımızı kullanmamızı engelleyen bu hukuksuz ve keyfi uygulama nedeniyle MYK üyemiz İlhan Yiğit kendisine müdahale eden kolluk güçleri, amirleri, Ankara İl Emniyet Müdürü, Ankara Valisi ve İçişleri Bakanı hakkında “kasten yaralama ve görevi kötüye kullanma” talebiyle soruşturma başlatılması talebiyle savcılığa başvurmuş, Başsavcılık, iktidar politikası haline gelen kolluk kuvvetleri ve amirler hakkında “kovuşturmaya yer olmadığı” kararı vermişti. Bunun üzerine 2017’de AYM’ye başvurulmuştu.
Anayasa Mahkemesi 29 Aralık 2021 tarihinde oybirliğiyle aldığı kararını 23 Şubat 2022 tarihinde sitesinde yayınlamıştır.
Kararda özetle; “Somut olayda başvurucunun da yer aldığı grup, toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin yapılacağı yere kadar yaklaşık bir kilometre gösteri yürüyüşü yapmak istemiştir. Katılımcılar anılan yürüyüşü, ekonomik ve sosyal durumları ile çalışma şartlarının iyileştirilmesi amacıyla fikirlerini kolektif biçimde ifade etme, o sırada toplu iş görüşmelerini yapmak üzere ÇSGB binasında bulunan Hükûmet yetkililerine seslerini duyurmak amacıyla düzenlemiştir. O hâlde başvuru konusu yürüyüşün özellikle görüşmelerin yapıldığı tarihte gerçekleştirilmesinin katılımcılar yönünden özel bir önemi bulunduğunun kabulü gerekir. Anılan amaca yönelik gerçekleştirilmesi planlanan toplantı ve gösteri yürüyüşü, demokratik bir toplumda saygı ile karşılanmalıdır.
Bununla birlikte yürüyüş güzergâhının Ankara’nın işlek caddelerinden birinde olmadığı, aksine ÇSGB binasına giden çok sayıda oldukça dar ara sokaklardan birinin seçildiği tespit edilmiştir. Görüntü kaydı çözümüne ilişkin tutanakta yolun tamamen trafiğe kapatıldığı bilgisi dışında herhangi bir açıklamada bulunulmamıştır. Dolayısıyla göstericilerin toplantı esnasında trafiği ne ölçüde aksattıklarına, araçların ilerlemesi için alternatif yolların mevcut olmadığına, trafiğin aksadığı süre içinde kamu düzeni ile başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması çerçevesinde katlanılması zor veya imkânsız bir zarar ya da zarar tehlikesi ile karşılaşıldığına, yürüyüşün doğası gereği hoşgörü gösterilmesini gerektiren kabul edilebilir sınırı aşıp aşmadıklarına yönelik değerlendirme yapılmamıştır. Yürüyüş yapılması planlanan güzergâhın yaklaşık bir kilometrelik bir mesafe olduğu ve aynı bölgede çok sayıda ara sokak bulunduğu gözetildiğinde yürüyüşe engel olunmaması hâlinde trafiğin sadece kısa bir süre aksayacağı hususu gözetilmemiştir.
Somut olayda katılımcıların toplu hâlde yürümemeleri, pankart ve flama taşımamaları ve bireysel şekilde toplantı alanını terk etmeleri kaydıyla ilgili yerde basın açıklaması yapmalarına izin verilmiştir. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı, bireylerin ortak fikirlerini birlikte savunmak ve başkalarına duyurmak için kolektif bir şekilde kullanılan bir haktır. Başvuruya konu olayda anılan hakkın kolektif şekilde kullanılmasının -ekonomik ve sosyal haklar açısından- önemi de gözetilmemiştir.
Öte yandan bütünüyle barışçıl olmaktan çıktığı değerlendirilmeyen ve herhangi bir şiddet hareketi yaşandığı tespit edilemeyen gösteri yürüyüşünde katılımcıların haklarını kullanabilmelerine yönelik olarak idarenin daha fazla tolerans göstermemesi için makul hiçbir sebebin bulunmadığı değerlendirilmiştir.
Başvuruya yansıyan olgular dikkate alındığında barışçıl olduğu kabul edilen ve kamuya açık bir alanda yapılan bir gösteri yürüyüşünün engellenmesi, katılımcıların dağıtılması ve gözaltına alınması şeklindeki müdahale ile başvurucunun toplu şekilde gösteri yürüyüşü gerçekleştirme ve bu suretle fikirlerini ifade etme hakkından mahrum bırakılmasının zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamadığı, dolayısıyla müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığı değerlendirilmiştir.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.”
Kararın ek gerekçesinde toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı ihlalinin aynı zamanda anayasanın 51. Maddesi ile güvence altına alınan sendika hakkını da kapsadığına vurgu yapılmış olmasını isabetli ve önemli buluyoruz.
Her ne kadar iktidar bu ve benzeri kararların gereğini yapmamakta ısrar etse Konfederasyonumuz fiili ve meşru mücadelesinin yanı sıra hukuksal mücadeleyi de her şart altında sürdürmeye devam edecektir