Bugün Konfederasyonumuz merkezinde MYK üyelerimizin katılımıyla gerçekleştirdiğimiz basın toplantısı ile 1 Mayıs programını duyurduk.
Basın açıklamasında emekçilerin 1 Mayıs’ı gittikçe ağırlaşan sorunlarla karşıladığını ifade eden Eş Genel Başkanımız Şükran Kablan Yeşil, “Krizleri, savaşları biz yaratmadık, faturasını da biz ödemeyeceğiz. Vakit, yoksulluğa, sömürüye, güvencesizliğe ve savaşa karşı taleplerimize sahip çıkma, emeğin mücadelesini büyütme vaktidir. Buradan bir kez daha başta kamu emekçileri olmak üzere tüm emekçileri, halkı her yanından lime lime dökülen bu bozuk düzeni birlikte değiştirmeye, insanca bir yaşam, güvenceli bir iş, güvenli gelecek için 1 Mayıs’ta omuz omuza olmaya çağırıyoruz” dedi.
Açıklamamızın tamamı aşağıdadır:
Birlikte Değiştireceğiz! Birlikte 1 Mayıs’a!
Ülkemizde milyonlarca işçi, emekçi kendi bayramlarına, Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs’a gittikçe ağırlaşan sorunlarla giriyor.
Elbette ki kamu emekçileri ve emeklileri olarak bizlerin yaşadığı sorunlar 84 milyonluk nüfusun %99’nun yaşadığı sorunlardan bağımsız değildir.
Buradan hareketle KESK olarak 1 Mayıs şiarımızı “Yoksulluğa, Sömürüye, Güvencesizliğe Ve Savaşa Karşı Mücadeleyi Büyütmek İçin 1 Mayıs’ta Alanlardayız!, “Birlikte Değiştireceğiz, Birlikte 1 Mayıs’a” olarak belirledik.
Öncelikle iktidarın emek karşıtı politikalarından nemalanan bir avuç mutlu azınlığın dışında kalan herkesin her geçen gün daha fazla yoksullaştığı gerçeğinin altını kalın çizgilerle çiziyoruz. Yoksulluk, ailelerimiz ile birlikte toplumun 20 milyonluk bir kesimini oluşturan kamu emekçileri ve kamu emeklileri olarak bizim için de uzunca bir süredir en temel sorun olmaya devam etmektedir.
Bir ülkede refah durumunu görmenin en kolay yolu o ülkedeki yasal en düşük ücrete yani asgari ücrete ve diğer ücretlerin asgari ücret karşısındaki durumuna bakmaktan geçmektedir. Buna göre tüm ücret gelirleri son yirmi yılda asgari ücret seviyesine daha fazla yaklaşmıştır. Bugün neredeyse her iki çalışandan biri asgari ücretli haline gelmiş, dolayısıyla Türkiye tam anlamı ile bir asgari ücretliler ülkesine dönüşmüştür.
Geldiğimiz noktada uzun uzadıya analizler yapmaya gerek yoktur. Devletin resmi verilerini temel aldığımız “Kamu Emekçilerinin-Emeklilerin Yoksulluk Tablosu” bile tek başına altı milyon kamu emekçisi ve emeklisi olarak bizim maaşlarımız ile asgari ücret arasındaki makasın da kapandığını göstermeye, dolayısıyla yoksulluğumuzu net olarak gözler önüne sermeye yetmektedir.
KAMU EMEKÇİLERİNİN- EMEKLİLERİN YOKSULLUK TABLOSU
2002 Nisan | 2022 Nisan | |
Asgari Ücret | 163 TL | 4.253 TL |
Ortalama Kamu Emekçisi Maaşı | 570 TL | 6.623 TL |
Ortalama Kamu Emekçisi Emeklisi Maaşı | 490 TL | 4.674 TL |
Ortalama Kamu Emekçisi Maaşı /Asgari Ücret | 3.5 | 1.55 |
Ortalama Kamu Emekçisi Emeklisi Maaşı/Asgari Ücret | 3 | 1.1 |
Kamu Emekçilerinin-Emeklilerin Yoksulluk tablosu adlı tablodan görüleceği üzere;
Bundan tam 20 yıl önce asgari ücret 163 TL iken, ortalama kamu emekçisi maaşı 570 TL, ortalama kamu emekçisi emeklisi maaşı ise 490 TL’ydi. 20 yıl sonra bugün asgari ücret net 4.253 TL iken ortalama kamu emekçisi maaşı 6.623 TL, ortalama kamu emeklisi maaşı ise 4.674 TL’dir.
Buna göre:
- Yirmi yıl önce asgari ücretin 3,5 katı olan ortalama kamu emekçisi maaşı bugün asgari ücretin 1,5 katına inmiştir. Yirmi yıl önce asgari ücretin 3 katına denk gelen ortalama kamu emekçisi maaşı ise bugün 1,1 katına yani neredeyse asgari ücret seviyesine gerilemiştir.
Enerji alanında yaşadığımız zamlar, yani elektriğe, akaryakıt ürünlerine, doğalgaza yapılan zamlar suya atılan bir taşın oluşturduğu halkalar gibi her alana yansımaya devam etmektedir. Özellikle son bir yılda daha da derinleşen ekonomik kriz, hız kesmeden süren zam sağanağı kamu emekçilerini sefalete sürüklemiştir.
Araştırma birimimiz KESK-AR’ın TÜİK tüketim sepetini baz alarak yaptığı araştırmaya göre dört kişilik bir ailenin açlık sınırı Mart 2022 itibari ile 5 bin 119 TL’ye yoksulluk sınırı 16.674 TL’ye ulaşmıştır.
- Yaklaşık on milyon asgari ücretli çoktan açlık sınırının altında kalmıştır. 4 bin 674 TL olan ortalama kamu emekçisi emeklisi maaşı da açlık sınırı altında kalmıştır. 6 bin 623 TL olan ortalama kamu emekçisi maaşı ile açlık sınırı arasındaki makas kapanmıştır.
- Mart 2021 itibari ile 7,6 TL olan ortalama dolar kuru Mart 2022 itibari ile 14,6 TL’ye yükselmiştir. Buna göre en düşük kadrolu kamu emekçisi maaşı ile (15. Derecenin 1. Kademesinde Hizmetli olarak görev yapan bekar, 4/A kadrosundaki hizmetli) alınan dolar bir yıl içinde 127 dolar azalarak 391 dolara gerilemiştir.
Ülkede hiç kimsenin inanmadığı TÜİK verileri bile genel enflasyonun son bir yılda %61,14, gıda enflasyonun %70,33, ulaştırma enflasyonunun %99,2, son üç aylık enflasyonun %22,8 arttığını göstermektedir.
Oysa son bir yılda bizim maaşlarımızda yaşanan artış %45’te kalmıştır. 2022 yılı artışımız ise %2,5 “refah payı” aldatmacası dahil %7,5’de kalmıştır.
Bu durumda:
- Sadece son bir yıl içinde maaşlarımızda yaşadığımız reel kayıp TÜİK enflasyonu karşısında bile ortalama %20’ye ulaşmıştır.
- Ocak itibari ile 6.623 TL olan ortalama kamu emekçisi maaşının alım gücü Nisan ayı başı itibari ile 1.510 TL azalarak 5.113 TL’ye düşmüştür.
Değerli Basın Emekçileri,
1 Mayıs’a giderken çalışma yaşamının gittikçe daha güvencesiz hale getirilmesi tüm işçiler, emekçiler gibi bizim de en temel sorunumuz olmaya devam etmektedir. Kamuda istihdam parçalanmış, güvenceli-kadrolu istihdamın yerini süreli, süresiz, kadro karşılığı sözleşmeli, ücretli, vekil, gibi güvencesiz istihdam çeşitleri almıştır.
İstisnai bir istihdam olması gereken sözleşmeli istihdam eğitim ve sağlık alanı başta olmak üzere neredeyse tüm asli ve sürekli hizmetleri de kapsar hale gelmiştir.
KAMU EMEKÇİLERİNİN GÜVENCESİZLİK TABLOSU
Her 100 kamu emekçisinden 15’i sözleşmeli |
Milli Eğitim Bakanlığı: Her 8 öğretmenden 1’i sözleşmeli öğretmen |
Her 11 öğretmenden 1’i asgari ücretin altında bir tutarla çalışan ücretli öğretmen |
MEB’de öğretmen dışında istihdam edilen her 2 personelden 1’i on aylık süre ile geçici olarak istihdam edilen Toplum Yararına Çalışma (TYÇ) personeli |
Sağlık Bakanlığı: Her 5 sağlık emekçisinden 1’i sözleşmeli |
Adalet Bakanlığı: Her 4 kamu emekçisinden 1’i sözleşmeli |
Gençlik ve Spor Bakanlığı: her 3 kamu emekçisinden 1’i sözleşmeli |
Belediyeler: Her 5 kamu emekçisinden 1’i sözleşmeli |
KİT’LER: Her 2 kamu personelinden (işçi + kamu emekçisi) 1’i sözleşmeli |
Özel Kanununu Bulunan Kuruluşlar: her 4 kamu personelinden 3’ü sözleşmeli |
“Kamu Emekçilerinin Güvencesizlik Tablosu” adını verdiğimiz tablodan da görüleceği üzere bugün:
- Kamuda istihdam edilen her 100 kamu emekçisinden 15’i sözleşmeli personeldir. Son beş yıl içinde kamuda istihdam edilen kadrolu personel sayısı 120 bin kişi yani oransal olarak %4 artmıştır. Buna karşın aynı dönemde istihdam edilen sözleşmeli personel sayısı ise tam 350 bin kişi yani %250 artmıştır.
- Milli Eğitim Bakanlığı bünyesindeki her sekiz öğretmenden biri 3+1 modeline dayalı olarak kadro karşılığı istihdam edilen sözleşmeli öğretmendir.
- Ataması yapılmayan 700 bine yakın öğretmen varken ücretli öğretmen olarak çalıştırılanların sayısı 85 bini aşmıştır. Bugün her onbir öğretmenden biri asgari ücretin altında bir tutar karşılığında çalıştırılan ücretli öğretmendir.
- Milli Eğitim Bakanlığında öğretmen dışında kalan edilen her iki personelden birisi, 10 aylık süre ile geçici olarak istihdam edilen Toplum Yararına Çalışma (TYÇ) personelidir.
- Gençlik, Spor Bakanlığı bünyesinde çalışan her 3 kamu emekçisinden 1’i sözleşmelidir.
- Sağlık Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde çalışan her beş kamu emekçisinden birisi sözleşmelidir.
- Adalet Bakanlığı bünyesinde çalışan her dört kamu emekçisinden birisi sözleşmelidir.
- Belediyelerde istihdam edilen her beş kamu emekçisinden biri sözleşmelidir.
- KİT’lerde istihdam edilen işçi ve kamu emekçisi toplamı her iki kamu personelinden biri sözleşmeli personeldir.
- “Özel kanununu bulunan kuruluşlar” başlığı altında yer alan TRT, PTT, TÜTKSAT A.Ş., MKE A.Ş. gibi kamu kurumlarında işçi ve kamu emekçisi toplamı her dört kamu personelden üçü sözleşmelidir.
Tüm kamu alanında güvencesiz istihdam temelinde, düşük maaşlar-ücretler karşılığında, angarya çalışmaya dayalı yeni bir emek sömürüsü rejimi yaratılmıştır.
Başta kadınlar olmak on binlerce sözleşmeli emekçi tayin hakkından görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavlarına girme hakkına, kademe-derece ilerlemesi hakkından tazminatlardan ve ek ödemelerden eşit yararlanma hakkına kadar pek çok haktan mahrum bırakılmaktadır.
Bunlara ek olarak kamuda kariyer ve liyakat tamamen ayaklar altına alınmıştır. Hemen her kamu kurumuna alımda ve görevde yükselmede getirilen mülakat sistemi ile torpilin, kayırmanın, kadrolaşmanın kapısı sonuna kadar açılmıştır.
Tekrar altını çiziyoruz. Bugün tarihimizin en derin krizlerinden birisini yaşıyoruz. Türkiye dünyada en yüksek enflasyona sahip ülkeler sıralamasında sekizinci sıraya yerleşmiştir. Enflasyonu Türkiye’den yüksek olan ülkeler Venezuela, Sudan, Lübnan, Suriye gibi ya ambargo uygulanan ya da yıllardır savaş sahasına dönmüş ülkelerdir.
Buna rağmen mevcut iktidar halkın yaşadığı hayat pahalılığı engellemeye dönük hiçbir adım atmadığı gibi hepimizle dalga geçen açıklamalar yapmaya devam etmektedir.
Tüm bunlar da yetmezmiş gibi “TL korumalı mevduat sistemi” ve köprü, oto yol, hava limanı, şehir hastanelerine sağlanan hazine garantileri başta olmak üzere ile yoksul halkın, emekçilerin cebinden alıp zenginlere, yandaşlara, beşli çeteye kaynak transferi tam gaz sürdürülmektedir.
Öte yandan bugün ülkede sadece bir ekonomi alanında değil kriz değil, siyasi, ekonomik, sosyal alanda gün geçtikçe derinleşen çoklu bir kriz yaşanmaktadır
Biz KESK olarak en başından beri demokrasinin, adaletin, hukukun rafa kaldırıldığı bir ülkede emekçilerin ekonomik, sosyal, özlük haklarının da olamayacağına dikkat çeken bir Konfederasyonuz. Bu nedenle attığımız her adımda emek, demokrasi ve barış mücadelesinin arasındaki kopmaz bağları temel almaya gayret ettik.
Bugüne kadar yaşanan her krizde fatura yoksullaştırılan halka ve emekçilere kesilmiştir. Ülkeyi yönetenler her seferinde “faiz lobisi, dış güçler” gibi bahanelerin arkasına saklanmıştır.
Bugün ise Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesi ülkemizdeki ekonomik krizin bahanesi haline getirilmek istenmektedir. Rusya- Ukrayna savaşı öncesinde Türkiye’de her şey güllük gülistanlıkmış gibi açıklamalar yapılmakta, iki emperyalist blok arasında süren savaşı yeni zamların dayanağı haline getirilmek istenmektedir. Irak’a yönelik yeniden başlatılan askeri operasyonlarla kaynaklarımız bir kez daha halkın, emekçilerin acil ihtiyaçlarını karşılamak yerine güvenlikçi politikalara savaşa aktarılmaktadır.
Bunun için iktidar sözcüleri hemen her gün “Küresel ölçekte bir kriz var. Gelişmiş ülkelerde bile enflasyon rekor kırıyor” benzeri açıklamalara imza atmaya devam etmektedir.
Oysa bir ülkede yaşanan ekonomik krizin şiddetini belirleyen o ülkenin dışarıya bağımlı olma derecesidir. Ne yazık ki yıllardır siyasi iktidarın hayata geçirdiği sermaye yanlısı, emek ve doğa düşmanı politikalar soncunda ülkemiz hemen hemen her alanda dışarıya bağımlı hale getirilmiştir.
Bugün yaşadığımız her fahiş zammın arkasında özelleştirme talanı ile yaratılan bu bağımlılık yatmaktadır. PETKİM’den TÜPRAŞ’a, SEKA’dan TEKEL’e, TEDAŞ’dan SÜMERBANK’a, yem fabrikalarından, limanlara, şeker fabrikalarına kadar hepimizden alınan vergilerle kurulan tüm kamu işletmeleri özelleştirme adı altında, yok pahasına yabancı ve yerli sermayeye satılmıştır.
Geldiğimiz noktada ülkeyi ucuz emek cennetine çevirerek uluslararası mali sermayenin yağmasına açan, tamamen borçlanmaya, dış finansmana, ranta, spekülasyona, betonlaşmaya dayalı ekonomik model çökmüştür.
Bu ülkenin işçileri, emekçileri bugüne kadar fazlası ile fedakarlıkta bulunmuştur. Ama bu fedakarlığın karşılığı hep daha fazla açlık, yoksulluk ve daha fazla işsizlik, daha anti demokratik bir yönetim, daha fazla baskı olmuştur
Vakit, “Krizleri, savaşları biz yaratmadık, faturasını da biz ödemeyeceğiz” deme, yoksulluğa, sömürüye, güvencesizliğe ve savaşa karşı taleplerimize sahip çıkma, emeğin mücadelesini büyütme vaktidir.
Biz:
- Ekonomik krizlerin, salgınların faturasının emekçilere yıkılmadığı, kimsenin cinsiyetinden, kimliğinden, inancından dolayı ikinci sınıf yurttaş muamelesi görmediği bir ülke istiyoruz.
- Sendikal hak ve özgürlüklerin, hak arama yollarının önünün açıldığı, grevlerin yasaklanmadığı, haksız ve hukuksuz bir şekilde ihraç edilen KHK’lıların işine geri döndüğü bir demokratik bir çalışma yaşamı istiyoruz.
- Dünyanın neresinde olursa olsun emperyalistlerin çıkarları adına sürdürülen savaşlara, çatışmalara hayır diyoruz. Halkların kardeşliğini, emeğin birliğini sağlayacak adımların atıldığı, eşit yurttaşlığın, barış ve kardeşliğin hakim olduğu bir memleket ve dünya istiyoruz.
- Kadınlara yönelik şiddet, taciz ve tecavüzün son bulmasını, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırılmasını, İstanbul Sözleşmesinin feshinin iptal edilip 190 sayılı ILO sözleşmesinin imzalanmasını istiyoruz.
- Maaşlarımızın-ücretlerimizin insanca yaşamaya yetecek bir seviye yükseltilmesini, herkese güvenceli istihdam sağlanmasını, tüm güvencesiz çalıştırma biçimlerine son verilmesini istiyoruz.
- Tüm tüketim maddelerine yapılan zamların geri alınmasını istiyoruz.
- Tüm yükü emekçilerin sırtına yıkan vergi adaletsizliğine son verilmesini istiyoruz.
- Kamu Özel İş birliği Projelerinin, Döviz Garantili İhalelerin sonlandırılmasını istiyoruz.
Kısacası biz büyük halk ozanı Nazım Hikmetin dizelerindeki bir memleket, “Gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan” bir memleket istiyoruz.
Taleplerimiz için Edirne’den Kars’a, Sinop’tan Hatay’a tüm illerde alanlarda olacağız.
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Türk Dişhekimleri Birliği (TDB) başta olmak üzere tüm her ilde 1 Mayıs Bileşenleri ile birlikte yaptığımız çalışmalar tüm hızıyla sürüyor.
1 Mayıs afiş ve bildirilerimizi geçtiğimiz hafta illere göndermiş bulunuyoruz. Tüm illerde bir taraftan kendi bildirilerimizin yaygın dağıtımı, afişlerimizin asılması süreci diğer taraftan ortak 1 Mayıs bildirisinin 1 Mayıs bileşenleri ile birlikte meydanlarda, pazarlarda, kalabalık yerlerde yaygın dağıtımı sürüyor. 1 Mayıs’a katılım çağrılarımızı yine tüm illerde yerel basın üzerinden aralıksız sürdürüyoruz.
Konfederasyonumuzun Yürütme Kurulu Üyeleri ve sendikalarımızın Merkez Yürütme Kurulu Üyelerinden oluşan heyetlerimiz 1 Mayıs hazırlık sürecine katkı vermek üzere 25 Nisan’dan itibaren İstanbul’da, 27 Nisan’dan itibaren ise İzmir, Adana, Diyarbakır, Van ve Ankara’da çalışma yürütecektir.
Bu kapsamda 25 Nisan Pazartesi günü akşam saatlerinde 1 Mayıs Bileşenleri ile “Birlikte Değiştireceğiz, Birlikte 1 Mayıs’a” hasthag çalışması yapacağız.
Buradan bir kez daha başta kamu emekçileri olmak üzere tüm emekçileri, halkı her yanından lime lime dökülen bu bozuk düzeni “Birlikte Değiştirmeye”, insanca bir yaşam, güvenceli bir iş, güvenli gelecek için 1 Mayıs’ta omuz omuza olmaya çağırıyoruz.
YÜRÜTME KURULU