Son iki gündür yaşananlar tek başına iktidar olamayan AKP’nin başlattığı çatışmalı sürecin artık yeni bir evresinde olduğumuzu göstermektedir.
7-8 Eylül’de bir merkezden ve planlı şekilde iç savaşın fitili ateşlenmiştir. Saldırıyı planlayanlar açık ki, saldırıya uğrayanların da karşılık vermesini istemiş, beklemiştir.
Son iki günde “barajı aşarsa çözüm süreci kalmaz” dedikleri HDP’nin Genel Merkez binası dahil yüzlerce binası, kimi yerlerde içindeki insanlarla birlikte, yakılmış, eşyaları talan edilmiş, CHP Sincan ilçe binasına, Çanakkale Halkevleri binasına, DBP Genel Merkez binasına saldırılmış, bazı şehirlerde Kürt vatandaşlarımızın bulunduğu mahalleler kuşatılmış, esnafların işyerleri yakılmış, içlerinde yolcu olan otobüsler taşlanmış, insanlar bıçaklanmış, linç edilmiştir.
7-8 Eylül’de ülkenin her yanı Çorum’a, Maraş’a, Madımak’a çevrilmek istenmiştir. AKP milletvekilinin öncülüğünde yüzlerce kişi Hürriyet Gazetesini basmış, binayı tahrip etmiş, yakmak istemiştir. İstanbul’da cem evi kuşatılmış, saldırılmak istenmiştir.
Saldırıları şiddetle kınıyor, protesto ediyoruz. Saldırıları seyreden Hükümet yapılan her saldırının suç ortağı olacaktır. Bu nedenle derhal gerekli tedbirler alınmalıdır.
Irak Ve Suriye’de Yaşanan Etnik Ve Mezhepsel Çatışma Ülkemize Taşırılmak İstenmektedir!
Bu denli kapsamlı ve yaygın saldırıları “duygusallık” ya da “şehitlere sahip çıkma” ile açıklamaya çalışmak açık ki gerçek organizatörleri gizlemeye yönelik bir algı operasyonudur. Saldırıları önlemekle görevli olanların bizzat işin içinde olduğunu kamufle etmeye yönelik bir çabadır. Tüm illerde atılan “Operasyon değil katliam istiyoruz” sloganını ve “çocuk, kadın, hamile demeden katletmek gerekir” söylemlerini masumlaştırma, sıradanlaştırma girişimidir.
Yaşananlar kesinlikle toplumsal refleks ya da spontane değildir. 7-8 Eylül öncesinde asker aileleri başta olmak üzere toplumun çok büyük bir kesimi çatışmaların gerçek nedenini sorgulayıp 400 vekil çıkarılmamasının sonucu olarak görmekte iken düğmeye basılmış gibi tüm şehirlerde insanlar sokağa salınmıştır. Şimdi ise haklı olarak gidişattan duyulan kaygılar öne çıkmış durumdadır! Algı mühendisleri gündem değiştirmek için gerektiğinde ülkeyi ateş topuna çevirmeyi bile göze almıştır.
Tüm saldırıların amacı savaş karşıtlarının, demokratik güçlerin susturulmasıdır. AKP muhaliflerinin etkisizleştirilmesidir. Bazı kontra kalemşörler bunu “yok etmekten”, “ortadan kaldırmaktan” bahsetmeye kadar işi çığırından çıkardılar. Yandaş medya kan kokuyor, öfke kusuyor, savaş borazanlığı yapıyor. Muhalif yazarların hala yaşıyor olmalarını “merhametli” olmalarına bağlıyorlar!
Şu Anda Ülkeyi Kimin Yönettiği Belli Değil!
Ülkeyi sözde bir seçim hükümeti yönetiyor ve huzurlu, adil bir seçim ortamı hazırlamakla yükümlüdür! Ancak Seçimlere 50 gün kala bırakalım huzuru ve adil seçim ortamını kimsenin can ve mal güvenliği bile yok. Bakanların ne yetkisi ne de etkisi var. Başbakan’ın yetkisi de Cumhurbaşkanının çizdiği sınır çerçevesinde!
7 Haziran Genel seçimleri atmosferine girdiğimizden bu yana ve özellikle sonuçlar ortaya çıktığından beri adım adım çatışmalı ortama zemin hazırlayan Cumhurbaşkanı ve Başbakan uçurumun eşiğinde olduğumuz şu günlerde dahi toplumsal gerilimi azaltacak bir adım atmak bir yana tek bir sözcük bile sarf etmiyorlar. Etmedikleri gibi barış ve demokrasi çağrısı yapanları tehdit edip hedef gösteriyorlar. Siyasi liderden çok birer polis şefi, apoletsiz general gibi hareket ediyorlar.
Bunca telaş ve kirli politikalar ancak ve ancak ne kadar suçlu olduklarını kanıtlamaktadır. Faşizm hükümranlığını toplumsal korku, kutuplaşma, öfke ve umutsuzluk üzerine inşa eder. Korkmayacağız, öfkeye kapılıp birarada kardeşçe yaşama arzumuzu ve irademizi yitirmeyeceğiz ve asla umutsuzluğa kapılmayacağız.
Ne Yaparlarsa Yapsınlar Halklarımız Oynanan Oyunları Bozacak Ve Sağduyulu Davranacaktır!
Emekçiler, ezilenler ve savaşın acısını, bedelini en çok ödeyen kadınlar dayatılan savaşı durduracak, barış seslerini inadına daha da yükselteceklerdir.
Gün sessiz kalıp olanları izleme günü değil inadına barışa sahip çıkma, barış için mücadele etme günüdür!
Gün “Çocuklarımız Ölmesin, Barış Hemen Şimdi” şiarını daha da yüksek bir sesle söyleme günüdür!
Gün faşizme geçit vermeme, faşizme karşı topyekün omuz omuza olma günüdür!
YÜRÜTME KURULU