Bugün, (2 Şubat 2016) saat 11.00’da Konfederasyonumuz merkezinde sendikalarımızın ve konfederasyonumuzun MYK üyelerinin katılımıyla 2016 yılı bütçesi hakkında basın toplantısı gerçekleştirilerek taleplerimizi ve değerlendirmemizi kamuoyuyla paylaştık. Basın açıklamasını Eş Genel Başkanımız Şaziye Köse okudu. Basın açıklaması metni aşağıdadır. “2016 Merkezi Yönetim Bütçe Tasarısı”değerlendirmemiz için tıklayınız
2016 Bütçesi Sermaye, Savaş ve “Darbe” Bütçesidir!
Hepinizin takip ettiği gibi Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda 2016 yılı bütçe kanun tasarısı kabul edilerek Genel Kurul’a sevk edildi. Fiili rejim değişikliğine giden Saray’ın emriyle Meclis 8 Şubat’a kadar tatil edilmiş olsa da muhtemelen bu ay içerisinde 2016 yılı bütçesi hızla geçirilerek yasallaştırılacaktır.
2016 yılı Merkezi Yönetim Bütçesi daha öncekiler gibi, demokratik katılımcılığı esas almadan, toplumun en geniş kesimlerinin müzakere ve onayına başvurulmadan antidemokratik bir anlayışla hazırlanmıştır. Her alanda olduğu gibi bütçe süreçlerinde de kayıt dışılık esas alınmaktadır. Sayıştay raporlarında bazı bakanlıkların kayıt dışı banka hesaplarının olduğu tespiti bu durumu doğrulamaktadır.
Bırakalım örgütlü kesimlerin sürece dâhil edilmesini muhalefet partilerinin de devre dışı bırakıldığı, dikkate alınmadığı 2016 bütçesi tam anlamıyla bir savaş, talan ve yoksulluk bütçesi olduğundan kamuoyunun da tartışması istenmemektedir. Yine harcaması yapılıp sonra minareye kılıf hazırlama misali bütçe hazırlanması AKP’de giderek bir temel yönelim halini almıştır.
2015 yılı bütçesine ilişkin söylediklerimiz ve itirazlarımız arşivlerinizde ve sitemizde durmaktadır. Ne söylediysek bir bir gerçekleşti. Bunu ne kadar öngörülü olduğumuz anlamında belirtmiyoruz. Kaldı ki, bir göz atımı ile bile bütçenin bir savaş, sefalet ve talan bütçesi olduğu anlaşılmaktaydı. Nitekim korkunç bir silahlanma ve savaş harcaması ile kaynaklar çatışmalara ayrıldı, zam üstüne zamlarla bütçe açığı kapatılmaya çalışıldı. Yandaş Konfederasyonun satış sözleşmesiyle kamu emekçilerine ayrılması gereken pay da AKP’nin ve Saray’ın önceliklerine, savaş politikalarına ve tek başına iktidar olması için kullanıldı.
Korkarız ki, 2016 Merkezi Yönetim Bütçesi sefalet ve yoksulluk boyutuyla 2015 yılı bütçesini de aşan karakteriyle tüm ülkenin üzerine bir kabus gibi çökecektir. Referanduma götürülmesi planlanan AKP Anayasası ve Başkanlık rejimi için yer yer bazı kesimlere bir parmak bal sunulsa da kepçe ile geri alacaklarını bütçede belirtmişlerdir.
Dolaysıyla 2016 yılı bütçesi bir avuç sermaye dışında toplumun tüm kesimleri için yeni vergiler ve zamlar demektir.
2016 bütçesi bir taraftan emekçilere ağır vergi yükü getirirken diğer yandan savunma ve güvenlik harcamalarına ayrılan devasa kaynaklarla tüm ülkede baskıcı, otoriter ve faşizan yönetim anlayışının kalıcılaştırılması hedeflenmektedir. 2015 yılı bütçesinde Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlığa bağlı örtülü ödenekler, iç ve dış güvenliğe ilişkin bazı kalemler ve kayıtlara geçmeyen harcamalar dışında 52 milyar TL savunma ve güvenlik harcamalarına ayrılmış idi. Bu yıl tam da savaş bütçesi dememizi haklı kılacak şekilde bu rakam 61 milyar TL’ye çıkarılmıştır. Kimi uluslararası araştırmalar da ülkemizin adım adım içte ve dışta savaşa göre kendini dizayn ettiğini göstermektedir. Örneğin Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) verilerine göre Türkiye 2014 yılında gözle görülür bir artışla silahlanmaya ayırdığı 22,6 milyar dolarlık askeri harcamasıyla diğer ülkeler arasında 15. sırada yer almıştır.
Yine AKP ve Saray Cumhuriyet tarihinde görülmedik biçimde harcadıkları örtülü ödenekleri de güvenlik konsepti doğrultusunda kullanmaktadırlar. 2015 yılı bütçesinde artışa rağmen kendilerine ayrılan örtülü ödenek miktarlarının çok üzerinde harcama yapan her iki makamdan 2016’da Başbakanlık için 1 milyar 295 milyon lira, Cumhurbaşkanlığı 434 milyon TL ayrılmıştır.
Savunma ve güvenlik harcamaları bilinen oranıyla bütçenin en az %11’ini oluşturmaktadır.
2016 yılında emekçileri çok daha kötü günlerin beklediğini bütçeden de görebiliyoruz. Nitekim 2016 yılının daha ilk ayında çığ gibi büyüyen zamlarla birlikte esnek ve güvencesiz çalışmayı amaçlayan torba yasa Meclisten geçirilmiş, hemen ardından modern kölelik anlamına gelen kiralık işçi bürolarını düzenleyen tasarı gündemleştirilmiştir. Şimdi de kıdem tazminatlarını talan etmeyi, adım adım ortadan kaldırmayı hedefleyen tasarı için kamuoyu oluşturulmaya çalışılıyor. Her gün bir Hükümet yetkilisi muhalif kamu emekçilerinin işine son verileceği tehdidinde bulunuyor. Hükümete diyet borcu olan yandaş sendikaların da bu çalışmaların içinde olması emekçilerin nasıl bir kumpas içine alınmak istendiğini göstermektedir.
2016 bütçesinin emek karşıtı karakteri istihdamın esnek ve güvencesiz bir içerikte yeniden yapılandırılmasına uygun bir içerikte hazırlanmasının yanı sıra Çalışma Bakanlığı bütçesinin 30,6 milyar TL’den 28 milyar 431 milyon TL’ye düşürülmesi ile de kendini belli etmektedir. Bunun anlamı yeni iş cinayetleri, daha fazla taşeronlaşma ve sendikal hak ihlalleridir.
Eğitim ve sağlık gibi temel sosyal alanlarda yaşanan ticarileştirme ve piyasalaştırma uygulamaları, vergi adaletsizliği, gelir dağılımının daha da bozulması ve bölüşüm politikalarının 2016’da emekçiler aleyhinde oluşturulmak istendiğinin de ilanı niteliğindedir.
2016 Bütçesinde özel sektöre yönelik kaynak transferleri, sağlık ve sosyal güvenlik sistemlerindeki tasfiye sürecinin hızlanması ile 2002 yılından bu yana istikrarlı bir şekilde sürdürülen sermayeye dost, emekçiye düşman çizgi, daha da belirgin hale gelmiştir.
2016 bütçesi ile açık ve gizli zamlar, KDV, ÖTV gibi dolaylı vergi artışları otomatiğe bağlanmış, bütçe gelirleri vergiler aracılığıyla bir kez daha emekçilerin sırtına yüklenmiştir. Vergi gelirleri içinde ilk üç sırayı dahilde ve ithalde alınan KDV (138 milyar TL], Özel Tüketim Vergisi (116 milyar TL) ve Gelir Vergisi (99 milyar TL) oluşturmaktadır.
Eğitim ve sağlık bütçeleri rakamsal olarak artıyor gibi gösterilmesi ise AKP’nin klasik aldatmacalarındandır. Çünkü eğitim bütçesinin yüzde 80’i personel harcamalarına giderken eğitimde ve sağlıkta halkın cebinden yaptığı harcamalar her geçen yıl katlanarak artıyor. TÜİK verilerine göre 2014’te cepten yapılan sağlık harcamaları miktarı 17,8 milyar TL’ye ulaşmıştır. Bunun anlamı vergilerle ve zamlarla sefalet sınırlarında yaşayan vatandaşlarımızın sağlık harcamasının yüzde 18’ini cebinden yapmaya mecbur bırakılmasıdır.
2016 bütçesinde ısrarla talep etmemize rağmen; satış sözleşmesinden kaynaklı kayıplarımız telafi edilmemiş, ek ödemelerin emekliliğe yansıtılması için düzenleme yapılmamıştır.
Dolaylı vergiler azaltılmamış, vergi oranları yüzde 15’te sabitlenmemiş, “artan oranlı vergi dilimi” uygulaması aynen devam ettirilmiştir. Asgari ücret tamamen vergi dışı bırakılmamış, emekçilerin borç faizleri silinmemiştir. Asgari ücrette yapılan kısmi artışın faturası sermayeye değil yine emekçilere yüklenmiştir.
Kamu emekçilerinin iş güvencesine dokunulmayacağı, kıdem tazminatını talan etmeyi amaçlayan fon uygulamasına geçilmeyeceği, taşeron çalıştırmanın yasaklanacağı, modern kölelik olan istihdam büroları uygulamasının ortadan kaldırılacağına dair herhangi bir güvence getirilmemiş, aksine çalışma yaşamında yeni saldırı yasaları, özelleştirmeler ve taşeron çalışmanın yaygınlaştırılması düzenlemelerinin işareti verilmiştir.
Yine bütçede iş cinayetlerini durdurmaya yönelik tedbirlerden, işyeri denetimlerinin artırılmasından, kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınmasından, güvencesiz istihdama son verilmesinden eser yoktur.
Satış sözleşmesi ile sefalet ücretine mahkûm edilen kamu emekçilerine verilen enflasyon oranındaki artışlar 2016 yılının daha ilk haftasında iğneden ipliğe yapılan zamlarla erimiş, yok olmuştur.
Dolaysıyla ek zam talebimiz bütçede mutlaka karşılanmalıdır.
2016 bütçesi sermayenin, yerli ve yabancı tekellerin ve savaş lobisinin çıkarları doğrultusunda değil, bütçenin asıl kaynağı olan işçi ve emekçilerin ekonomik ve sosyal ihtiyaçları gözetecek şekilde düzenlenmelidir.
Tüm ek ödemeler temel ücrete eklenerek emeklilik hesaplamasına dâhil edilmeli, gelir vergisinde işçiler ve kamu emekçileri için artan oranlı vergi dilimi uygulamasına son verilmelidir.
Temel tüketim mallarından hiç vergi alınmamalı, dolaylı vergiler azaltılarak, yüksek gelir elde edenlerden belli bir oranda “servet vergisi” alınmalıdır.
Kamu kaynakları yerli ve yabancı sermaye çevreleri için değil, halkın, emekçilerin ihtiyaçları doğrultusunda kullanılmalıdır.
Özellikle eğitim, sağlık ve çalışma bakanlığı bütçeleri en az iki kat arttırılmalıdır.
Temel tüketim mallarına yapılan zamlar geri alınmalıdır. Ağır borç yükü altındaki ücretli emekçilerin borç faizleri tamamen silinmeli, işçi ve emekçilere borç ödeme kolaylığı getirilmelidir.
Asgari ücret bir ailenin geçimini sağlayacak şekilde belirlenmeli ve tamamen vergi dışı bırakılmalıdır.
Güvenceli istihdamın korunması ve geliştirilmesi temel yaklaşım olmalı, bunun için öncelikle taşeron ve geçici çalışma kaldırılmalıdır.
Esnek ve güvencesiz çalışma biçimlerini yaygınlaştırmak yerine tam istihdamlı güvenceli çalışmanın sağlandığı, grevli toplu sözleşme hakkının hayata geçirildiği yasal düzenlemeler bir an önce hayata geçirilmeli, kadın emekçilerin insana yaraşır çalışma koşullarına kavuşmasının önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.
Bütçe savaş için değil, eşit-özgür, demokratik bir yaşama yönelik hazırlanmalıdır! Onlarca sivil vatandaşımızın yaşamını yitirmesine neden olan başta sokağa çıkma yasakları olmak üzere darbe uygulamalarına son verilmelidir.
Kürt sorununda bir kez daha güvenlik ve çatışma politikalarına dönülmesiyle birlikte savaş harcamaları sürekli büyümektedir. Toplumsal bir barış sürecinin hayata geçirilebilmesinin zorunlu bir parçası olarak, savaşa ayrılan kaynakların azaltılmalı, bütçeden bu kurumlara ayrılan ödenekler eğitim ve sağlık başta olmak üzere kamu hizmetlerine ayrılmalıdır.