AKP ve kapıkulu sendikacılıkta sınır tanımayan yandaş konfederasyon, kamu emekçilerinin onurlu mücadelesini engellemek, sınırlandırmak, çarpıtmak için her gün yeni bir saldırı yöntemini devreye sokuyor. Sürgün, disiplin cezaları, gözaltı ve tutuklamalar hiçbir dönemle kıyaslanmayacak şekilde artarken bu kez havuz medyası üzerinden kirli, asparagas ve manipülatif haberlerle Konfederasyonumuz karanlık odakların hedefi haline getirilmektedir. Bunun son örneği 24 Mart 2016 tarihinde yapılan KPDK toplantısı sırasında ve sonrasında yaşanmıştır.
KPDK toplantısı daha bitmeden tetikçi, yandaş medyanın internetteki haber portallarında “KESK yine PKK’ya toz kondurmadı” başlığı altında yer alan haberlerde “toplantıda yapılan operasyonları eleştirdiğimiz, basının sessiz protestosuyla karşılaştığımız, Genel Sekreterimizin sürekli “hendek siyaseti” yaptığı ve bunun üzerine bir bürokratın tepki gösterdiği vb.” ifade edilmiştir. Haber dayanağı olarak da -hiç de şaşırmadığımız şekilde- yandaş konfederasyon yöneticilerinin beyanlarına yer verilmiştir.
Baştan sona asılsız, yalan ve amaçlı yapılan bu haberlere yönelik hızla tekzip için savcılığa suç duyurusunda bulunulmuş olup ayrıca dava da açılacaktır.
KPDK toplantısına Konfederasyonumuz adına katılan Genel Sekreterimizin yaptığı konuşmanın metni aynı saatlerde tüm ulusal basına gönderilmiş, sitemizde de yayınlanmıştır. Kaldı ki, hem bizde hem de Bakanlık yetkililerinde toplantının ses kaydı bulunmaktadır, hukuki süreçte bu kayıtlar gerekli mercilere verilecektir.
Konuşma metninin odağında mevcut durumda ve mevcut haliyle TİS ve KPDK toplantılarıyla kamu emekçilerinin hak ve çıkarlarının korunamadığı, reel kayıpların yaşandığı, en son Hükümetin müjde olarak sunduğu kamuda taşeron çalışanların kadroya alınacağı açıklamasının yalan ve içi boş olduğu, son yıllarda ve aylarda adeta bir sivil darbe yaşandığı, konfederasyonumuzun Hükümetin baskı ve saldırılarının odağında olduğu, toplu bir tasfiye ile karşı karşıya kaldığımız konuları bulunmaktadır.
Genel Sekreterimiz TBMM’de görüşmeleri devam eden torba yasaya (YÖK ile ilgili gibi görünse de tüm kamu emekçilerini kapsayacak şekilde) eklenen bazı maddelerle sendikal eylem ve etkinliklerin tümden yasaklanma hususunu da dile getirmiş, bunun sendikaların fiilen kapatılması anlamına geleceğini söylemiştir.
Genel Sekreterimiz özellikle 2016/4 sayılı Başbakanlık genelgesine dikkat çekerek bunun 28 Şubat süreci andıç ve genelgeleri ile aynı olduğunu, uluslararası sözleşmelere, AİHM kararlarına ve mevcut anayasaya aykırılık taşıdığını, dolaysıyla Danıştay’a dava açtığımızı, ancak genelgeden sonra binlerce üyemize davalar açıldığını, sürgünler yaşandığını, memuriyetten çıkarmalar olduğunu belirtmiştir. Yine çatışmaların yoğunlaştığı illerde on binlerce öğrencinin eğitim ve öğrenim hakkından mahrum kaldığı, üyemiz olan binlerce öğretmenin istekleri dışında hizmet içi eğitime gönderildikleri, yaşlı yaralı bir kadına tıbbi müdahalede bulunan bir sağlık emekçisi üyemizin katledildiği, buna rağmen ÇSGB Sayın Süleyman Soylu’nun bir kez olsun Konfederasyonumuzu arayıp başsağlığı dileğinde bulunmadığını belirtmiştir.
Bunun üzerine Bakan genel bir değerlendirmede bulunarak, Genelgede bulunan hususların 657 sayılı yasada da bulunduğu, ancak zor bir süreçten geçildiği, hendeklerin kazıldığı, çatışmaların olduğu bir dönemde buna uygun düzenlemelerin yapıldığını söylemiştir. Bakan kararnamenin Anayasaya, uluslararası sözleşmelere, temel hak ve özgürlüklere aykırılığını ve Konfederasyonumuza başsağlığı dileğinde bulunmama hususuna açıklık getirmeyi es geçmiştir.
Tam bu sırada tetikçi yandaş konfederasyonun başkanı Bakanın imdadına yetişerek, üzerine vazife olmadığı halde, Konfederasyonumuzun niçin tüm katliamlar ve yaşamını yitirme olayları karşısında kınama yapmadığını sormuştur. Genel Sekreterimiz gerek alanlarda ve gerekse de sitemize koyduğumuz açıklamalarla gerçekleşen her katliamı kınadığımızı, bununla yetinmeyip katliamları protesto etmeye yönelik işyerlerinde çeşitli eylem ve etkinlikler yaptığımızı, katliamları kınamak için yaptığımız kimi eylem ve etkinliklerimize dahi güvenlik güçlerinin saldırdığını, katliamlar arasında bir ayrım yapmanın insanlıkla bağdaşmayacağını, buna rağmen Konfederasyonumuz aleyhine böylesine gerçek dışı bir iddiada bulunmanın vicdanen de ahlaken de doğru olmadığını ifade etmiştir.
Genel Sekreterimiz ilk kez Konfederasyonumuzun konuşma sırasında basının dışarı çıkartıldığını, bunun basının bir “sessiz protestosu” olmadığını aksine bunun örgütlenmiş bir durum olduğunu belirterek protesto etmek amacıyla toplantının kalan bölümüne dahil olmayacağımızı ifade etmiş ve salonu terk etmiştir.
KPDK toplantısında söz sırası Konfederasyonumuza geldiği sırada basının dışarı çıkması iddia edildiği gibi “sessiz protesto” olmayıp gözlemlerimiz ile de sabit olduğu üzere Bakanlık yetkilileri tarafından organize edilmiştir. AKP’nin muhalif kurum ve sesleri kirli yöntemlerle susturmaya ve hedef haline getirmeye çalışması geldiğimiz aşamanın vahametini göstermektedir.
Konfederasyonumuz geçmişte de çeşitli kara propaganda yöntemlerine maruz kalmış, yargıda hesabını sormuş ve böylesine pespaye haberlerle algı operasyonlarına teslim olmayacak kararlılıkta ve niteliktedir.
Kamu emekçileri ne photoshop’ta, yalan haberde master yapan yandaş medyanın çirkin tuzaklarına düşecek ne de AKP’nin Konfederasyonumuzu etkisizleştirme, sindirme, karalama politikalarına, baskılarına boyun eğecektir!
Fiili, meşru ve hukuki mücadelemizle tüm oyunları bozacak bir mücadele geleneğinden gelen Konfederasyonumuz bundan sonra da kamu emekçilerinin hak ve çıkarlarına yönelik her tür anti demokratik girişim ve baskıya karşı direnmeye devam edecek, saldırıları püskürtecektir.