15 Temmuz 2016’da gerçekleşen darbe girişiminin ardından, AKP iktidarı, darbeyle mücadele etmek için Türkiye’nin daha demokratik, laik bir ülke olması yolunda adımlar atmak yerine 20 Temmuz 2017’de OHAL ilan etmiştir. OHAL’in ilan edildiği tarihten bugüne kadar çıkan 26 Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile, önemli bir bölümünün darbe girişimi ile ilgisi kurulmaksızın, hiçbir somut delile dayanmadan, adil yargılama süreçleri işletilmeden, hukuksuz biçimde yüz binin üzerinde kamu emekçisi işinden, geleceğinden, vatandaşlık haklarından edilmiştir. Bugün DİSK üyesi 2000’e yakın işçi, KESK üyesi 3942 kamu çalışanı, TMMOB üyesi 3000’in üzerinde mühendis, mimar ve şehir plancısı ve 3315 hekim ihraç edilmiş durumdadır.
Nuriye Gülmen ve Semih Özakça, KHK ile haksız hukuksuz biçimde atıldıkları işlerine geri dönmek için 10 Mart 2017 tarihinde açlık grevine başladılar. Bugün açlık grevinin 156. günündeler. Açlık grevi yapmaları nedeniyle 23 Mayıs 2017 tarihinde tutuklandılar ve bu tarihten itibaren açlık grevine cezaevi koşullarında devam etmektedirler.
Semih Özakça ve Nuriye Gülmen adına, avukatları, tutukluğun sona ermesi ve haksız hukuksuz işten atılmalarının durdurulması için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvuruda bulundular. AİHM yargıcının isteğine bağlı olarak, bağımsız bir hekim gözetiminde, gerek Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüs Hastanesi hekimleri, gerekse Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi hekimleri yaptıkları muayeneler sonucunda, açlık grevinde olan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın sağlık durumlarının hayati tehlike arz ettiğini, bakıma gereksinimleri olduğunu ve yardımsız yaşamlarını sürdüremeyeceğini ifade ettiler. Kararın devamında ise, muayene sonuçlarıyla çelişerek bu durumun tutukluluğun ertelenmesi için yeterli koşul oluşturmayacağı, kampüs hastanesinde refakatçi desteği ile takip ve tedavi edilebilecekleri belirtilmiştir.
AİHM yargıcı, muayeneye katılan bağımsız hekimin görüşünü ve hastane raporlarının sağlık durumuyla ilgili kısmını dikkate almadan, cezaevinde kalmanın, açlık grevi yapanların yaşamlarına onarılamaz bir zarar vermeye yönelik acil ve gerçek bir risk oluşturmadığı yönünde, tıbbi açıdan sakıncalı bir karar vermiştir. Ayrıca, AİHM, tutukluluk gibi, dava sürecinde delillerin karartılmaması için uygulanması gereken bir tedbiri hukuksal açıdan değerlendirmemiş; hükümlülere uygulanan sağlık nedeniyle ceza infazının ertelenmesi le ilgili düzenlemeyi henüz hiçbir duruşmaya çıkmamış Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’ya uygulayarak haklarında ceza hükmü almışlar gibi karar verme yolunu seçmiştir. AİHM yargıcının hukuk usullerine uymayan ve ciddi tıbbi sonuçlar doğurabilecek bu kararını kabul edilemez buluyoruz.
Buradan Adalet Bakanlığı’na, Sağlık Bakanlığı’na ve tüm hekimlere ve sağlık çalışanlarına bir kez daha hatırlatıyoruz. Açlık grevi bir hastalık değildir. Ancak, kişinin açlık grevini bırakması halinde uzamış açlığın oluşturduğu tıbbi sonuçlar tedavi edilebilir. Dünya Tabipler Birliği’nin Tokyo ve Malta bildirgeleri bu konuda yol göstericidir.
Dünya Tabipler Birliği Malta Bildirgesi’nde (1991-2006) şu ifadeye yer verilmiştir: “Açlık grevcileri zorla tedavi edilmeye çalışılmamalıdır. Geçerli ve bilgilendirilmiş ret söz konusu olduğu halde zorla besleme yersizdir.”
Avukatlarının verdiği bilgilere göre, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüs Hastanesinde bahçeye açılmayan, yukarıda demir parmaklıklı pencereleri olan bir odaya refakatçileri olmadan yerleştirilmişlerdir. Bu durum düzeltilmeli, yanlarına refakatçileri alınmalı ve bahçeye açılan havalandırmalı odalara alınmalıdırlar.
15 Temmuz darbe girişiminden sonra ilan edilen OHAL ilanıyla birlikte çıkarılan KHK’larla haksız hukuksuz biçimde işlerinden atılan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça işlerine dönmek için açlık grevi yapmaktadır. Ölmek değil işlerine geri dönmek istemektedirler. İşlerine geri dönmeleri için atılacak adımlar açlık grevini sonlandırmalarını sağlayabilecektir. Açlık grevi nedeniyle uzamış açlık durumunda ortaya çıkan doku yıkımı gün geçtikçe derinleşmekte ve açlık grevini bırakmaları durumunda organları ve vücut dokularının eski haline kavuşması imkansız hale gelmektedir. İşlerine geri dönmeleri bu nedenle yaşamsal önem taşımaktadır.
Açlık grevinin bedenlerinde yarattığı hassasiyet nedeniyle zorla taşıma, kelepçeli taşıma, tedaviye zorlama gibi etkenler, doku yıkımını artırarak hayati tehlikenin artmasına yol açacaktır. Cezaevleri sağlıklı bir insan için bile, kapalı ortam, ışıksızlık, yetersiz havalandırma, sınırlı fiziksel koşullar nedeniyle sağlığı bozucu etki yapmaktadır. Uzamış açlık durumundaki bir insanda bu etkenler ölümcül sonuçlara yol açabilecektir. Açlık grevi sürecinde yaşamı olumsuz etkiyen cezaevi koşullarından kurtulmaları için, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça acil olarak tahliye edilmelidirler.
OHAL kaldırılmalı, KHK’lar iptal edilmeli, haksız hukuksuz ihraç edilen Nuriye Gülmen, Semih Özakça ve kamu çalışanları görevlerine iade edilmelidir.
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK)
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK)
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB)
Türk Tabipleri Birliği (TTB)