TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, kadrolaşmanın önünü açmak ve kamu hizmeti yayıncısı TRT’yi, yürütme’nin propaganda aracına dönüştürmek için 2008 yılında bir yasa değişikliği hazırladı. Hükümet bunu TBMM’ye sundu ve değişiklik yasalaştı.
Anayasa Mahkemesi’nin 30 Mart 2011 Çarşamba günü TRT yasasına ilişkin aldığı kararla, kazanılmış hakların gasp edilmesi anayasal bir dayanağa kavuştu. TRT’nin özerklik ve tarafsızlığına temel oluşturan, Anayasa’nın 133. maddesinin de bir hükmü kalmadı.
Konuya İlişkin Genel Merkezimizin Yaptığı Basın Metni Aşağıdadır.
BASINA VE KAMUOYUNA
ANAYASA MAHKEMESİ KENDİSİNİ İNKÂR ETTİ
Anayasa Mahkemesi’nin 30 Mart 2011 Çarşamba günü TRT yasasına ilişkin aldığı kararla, kazanılmış hakların gasp edilmesi anayasal bir dayanağa kavuştu. TRT’nin özerklik ve tarafsızlığına temel oluşturan, Anayasa’nın 133. maddesinin de bir hükmü kalmadı.
TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, kadrolaşmanın önünü açmak ve kamu hizmeti yayıncısı TRT’yi, yürütme’nin propaganda aracına dönüştürmek için 2008 yılında bir yasa değişikliği hazırladı. Hükümet bunu TBMM’ye sundu ve değişiklik yasalaştı. Ve bu değişiklikle;
• TRT’nin yönetimi tamamen Bakanlar Kurulu’nun kontrolüne girdi.
• Anayasanın 133. maddesinde ve 2954 sayılı yasanın 1. Maddesi’nde açıkça belirtilen, TRT’nin özerk ve tarafsız olduğu hükmü ortadan kaldırıldı.
• 5767 sayılı yasa ile TRT’deki yöneticilerin büyük bir bölümü, yayın denetleme kurulu üyeleri ve uzmanların çoğunluğu, maaşları dondurularak, ‘Araştırmacı’ kadrosuna atandı.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), bu iki değişikliğin Anayasa’ya aykırı olduğu iddiasıyla, 15 Temmuz 2008 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.
Anayasa Mahkemesi bu başvurudan 2 buçuk yıl sonra, TRT yasasının başvuruya konu olan iki maddesinin Anayasa’ya aykırı olmadığına karar verdi.
Anayasa Mahkemesi’nin anayasaya ve hukuka uygun olduğunu iddia ettiği yasa maddeleri TRT’de nasıl uygulandı bir bakalım;
• 11.06.2008 tarih ve 5767 sayılı Kanun, 26.06.2008 tarih ve 26918 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.
• 2954 sayılı TRT yasasına eklenen Geçici 11. maddeye göre; 24 Eylül 2008 tarihi itibariyle, kaldırılan, birleştirilen, ismi veya yapısı değiştirilen birimlerde unvanlı/unvansız olmak üzere; Daire Başkanı, Başkan, Üye, Başkan Yardımcısı, Bölge Müdürü, Bölge Müdür Yardımcısı, Müdür, Şube Müdürü, Müdür Yardımcısı, Genel Sekreter, Genel Sekreter Yardımcısı, Savunma Sekreteri, Başuzman ve Uzman (Teknik Hizmetler Sınıfı Hariç) kadrolarında bulunanlar Araştırmacı unvanlı kadrolara atandılar.
• Bu atama işlemi yapılırken, personelin Eylül 2008’de aldığı maaş ve diğer mali hakları yerine yasada belirtilen 15 Ocak 2008 tarihi esas alındı.
• Oysa söz konusu personel 2008 yılı Temmuz ayında memur maaşlarına yapılan yüzde 2.8’lik zamdan yararlanmış ve Temmuz, Ağustos ve Eylül 2008 maaşlarını Ocak ayına göre zamlı almışlardı.
Bu uygulama sonucunda söz konusu personelin Araştırmacı kadrosuna atanırken sadece maaşları dondurulmamış, atama yapılırken Ocak 2008’de aldığı ücret esas alınarak, kazanılmış hak haline gelen Temmuz 2008 zammı geri alınmıştır.
Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı ile kazanılmış hakların gasp edilmesi anayasal bir dayanağa kavuşmuştur.
Bu karar, AKP’nin kendi kadrolarına yer açmak istediği diğer kurumlar için emsal olacaktır.
ÖZERKLİK VE TARAFSIZLIK LAFTA KALDI
Mahkemenin kararı ile Anayasanın 133. maddesindeki ÖZERKLİK ve TARAFSIZLIK ilkesi de anlamsızlaşmıştır.
Çünkü Mahkemenin Anayasaya aykırı görmediği düzenleme ile Kurumun en yüksek karar ve yönetim organı olan Yönetim Kurulu’na iki genel müdür yardımcısının üye olarak girmesine olanak tanınmıştır. Yönetim Kuruluna giren iki genel müdür yardımcısı Bakanlar Kurulu tarafından belirlenmektedir. Bu üyelerin, gerektiğinde Bakanlar Kurulu’nca değiştirilebileceği de hükme bağlanmıştır.
Siyasi iktidarın etkisinden uzak olması gereken TRT, Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı ile hükümetin bir organı haline gelmiştir.
Bu karar ile Anayasanın 133. maddesindeki “Devletçe kamu tüzelkişiliği olarak kurulan tek radyo ve televizyon kurumu ile kamu tüzelkişilerinden yardım gören haber ajanslarının ÖZERKliği ve yayınlarının TARAFSIZlığı esastır” düzenlemesi anlamını yitirmiştir.
Bu karar ile Anayasa Mahkemesi’nin 1968 / 46, 1990 / 2, 1990 / 8 sayılı kararları inkâr edilmiştir.
Bu kararlarda TRT’nin özerkliğinden ve tarafsızlığından anlaşılması gerekeni güçlü bir şekilde vurgulamıştır.
Anayasa Mahkemesi’nin 1990/2 sayılı kararı;
“ … Kurumun yönetim ve denetiminde, yönetim organlarının oluşturulmasında ve her türlü radyo ve televizyon yayınlarında tarafsızlık ilkesini gözetir.” biçimindeki hüküm ile kurumun kuruluşunda ve yayınlarında tarafsızlık ilkesinin sürekli gözetilmesi ve tüzelkişiliğin tarafsız olması esası getirilmiştir. Yansızlığın gerçekleştirilmesi ise, TRT’nin, gerek iktidar partisinden ve gerekse öteki yönlerden gelebilecek etkilerden korunacak yapıda olmasını gerektirir. Siyasal iktidarın baskısına maruz bırakıcı nitelikteki her önlem yansızlık ilkesine ters düşer.”
Anayasa Mahkemesi’nin 1990/ 8 sayılı kararı;
“Siyasal iktidarların müdahalelerine açık olan kurumlar, çalışmalarında başarılı olamaz ve hızlı bir bozulmaya uğrarlar. Hukuksal gereklerin yerini siyasal istemlerin alması durumunda bu sonuç kaçınılmazdır. Hukuk devletinde ise adaletin, hak ve özgürlüklerin gereklerine uyulması savsaklanamayacağı gibi yöneticilerin kişisel tutumlarına, gelişigüzel isteklerine bırakılamaz. Anayasa’nın radyo-televizyon yayınlarının çok yönlü etkinliği gereği sağladığı güvencenin anlamına ters düşen düzenlemeler uygun karşılanamaz. Temel erek, radyo-televizyon yönetiminin siyasal iktidarın etkisinden uzak tutulmasıdır. Dışlanan etki, yalnız siyasal iktidarla sınırlı olmayıp tüm yönetim makamlarının, siyasal partilerin, gerçek ve tüzelkişilerin de yansızlığı gölgeleyecek tutum ve davranışlarına kapalılığı anlatır. Yansızlığı olumsuz yönde etkileyecek sınırlama ve kayıtlamalar da yerinde görülemez. Demokratik bir toplum düzeninde karşılıklı etkileşimin oluşturduğu olumlu ortamın her tür olumsuz etkiden korunması gerekir”
Anayasa Mahkemesi’nin 1990 yılında aldığı iki kararında da TRT’nin siyasi iktidarın etkisinden, müdahalesinden uzak tutulması gerektiği güçlü bir şekilde vurgulanmıştır.
Üstelik bu kararlar alındığında Anayasa’nın 133’üncü maddesinde “özerklik” ile ilgili düzenleme yoktur.
Özerklik 1993 yılında yapılan değişiklikle 133’üncü maddeye eklenmiştir
ADALET TANRIÇASININ GÖZÜ AÇILDI, KARARI KARŞISINDAKİNİN KİM OLDUĞUNA GÖRE VERİYOR!
Adalet tanrıçasının elinde bir terazi vardır. Diğer elinde ise bir kılıç, gözleri de bağlanmıştır.
Adalet ve düzeni temsil eden tanrıça, bir elinde terazi öteki elinde kılıç tutan gözleri bağlı bir bakire olarak simgeleştirilmiştir. Elindeki terazi adaleti ve bunun dengeli şekilde dağıtılmasını, diğer elindeki kılıç ise adaletin keskinliğini simgelemektedir. Kadın ve bakire oluşu bağımsızlığını, gözlerinin bağlı olması ise tarafsızlığını simgeler.
Anayasa Mahkemesi’nin yeni binasının önüne dikilen adalet tanrıçası heykeli, gözleri açık olması nedeniyle tartışmalara yol açmıştı.
Mahkemenin aldığı son kararlar da gösteriyor ki, değişiklik sadece heykelde kalmamıştır… Adalet tanrıçası bütün özelliklerini kaybetmiştir; Kararı karşısındakinin kim olduğuna göre vermektedir, terazinin dengesi bozulmuştur ve yürütmenin bir organı gibi karar almaktadır.
28 Şubat 2012 tarihinde Anayasa Mahkemesi başkanı ve üyelerine bir mektup göndererek “Geciken adalet, adalet olmaz!” demiştik.
Geç kalan kararın adaletsiz olduğunu bir kez daha gördük.
Aynı mektupta Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın çeşitli dönemlerde yaptığı hukukun üstünlüğüne ve adalete ilişkin konuşmalarından da alıntılar yapmıştık.
Bu karar, sözü kalıcı kılanın eylem olduğunu, sözün uçup gittiğini bir kez daha ortaya koydu.
Adalete ve hukuka olan inancın zayıfladığı, güvenin kalmadığı toplumlarda neler yaşandığı tarih kaydetti.
Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı, toplumla, adalet ve hukuk arasına örülen duvara bir tuğla daha koydu.
Biz haklarımızı korumak için hukukun olanak tanıdığı her yolu deneme devam edeceğiz.
Bu hak gaspını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşıyacağız. Basına ve kamuoyuna duyurulur. 05.04.2011
HABER-SEN
MERKEZ YÖNETİM KURULU