EMEK İÇİN, BARIŞ İÇİN, DEMOKRASİ İÇİN
SÖMÜRÜYE, YOKSULLUĞA ve FAŞİZME KARŞI
BİRLİKTE MÜCADELE VE DAYANIŞMA ZAMANI!
Biz işçiler ve emekçiler, mimar-mühendisler, hekimler, kadınlar, gençler, yoksullar, ötekiler ve tüm ezilen halklar,
Biz bu ülkenin onurlu insanları, 1 Mayıs Birlik-Mücadele ve Dayanışma Gününe hazırlanıyoruz.
10 Ekim Ankara katliamı ile tırmanan baskı, sindirme ve susturma hamlelerine,
Savaş örtüsü altında köleleştirmeye, işçi haklarının bir bir yok edilmesine,
Güvencesizleştirmeye,
Doğanın ve yaşamın sermayeye teslim edilmesine,
Eğitimin ticarileştirilmesine ve dinselleştirilmesine, yeni kuşakların “köleliğe biat eden işgücü” olarak yoğrulmasına,
Adım adım kurumsallaştırılmakta olan faşizme karşı,
Yok sayılan, susturulmak ve güvencesiz-geleceksiz bir hayata mahkum edilmek istenen milyonlar olarak 1 Mayıs’ta söyleyecek sözümüz, büyütecek umudumuz var!
EMEK İÇİN 1 MAYIS ALANLARINA!
Ülke tarihinin emeğe dönük en ağır saldırılarını yaşıyoruz.
Tarihin en büyük insanlık suçlarından olan köle ticareti, 2016 Türkiye’sinde Özel İstihdam Büroları aracılığı ile yasal hale getirilmek isteniyor.
Bir yandan “kiralık çalışma” adı altında kölelik düzeni getirilirken, diğer yanda 657 sayılı kanundaki mevcut iş güvenceleri ortadan kaldırılmak isteniyor.
Seçimlerden önce “taşerona kadro” sözü verenler, sözlerinde durmuyor. İşçilerin mahkemelerde ve fiili mücadelelerde kazandıkları haklarını tanımıyor. İşçilere taşerondan da güvencesiz “sözleşmeli” statü dayatılıyor.
İş cinayetleri artık katliam boyutuna varmış durumda. Her yıl 1500’ün üzerinde işçi, iş cinayetlerinde katlediliyor. Katliamlara “kader” deyip geçen siyasi sorumlular ve bürokratları hesap vermiyor.
Evi yakılmış, ocağı sönmüş milyonlarca mülteci, ucuz iş gücü olarak sermayenin hizmetine sunuluyor.
Evden çalışma, tele çalışma ve esnek çalışma gibi adlar altında kadın emeği daha da değersiz hale getiriliyor. Kadınlar toplumsal yaşamdan uzaklaştırılıyor, eve hapis edilerek çalıştırılmak isteniyor.
“Türkiye büyüyor”, “ekonomi gelişiyor” masallarının büyüsü, açlık-yoksulluk sınırının altında ücretlerle, güvencesiz, sendikasız, ölesiye çalıştırılan emekçilerin gerçeğiyle bozuluyor.
Emeğe böyle bir hayat dayatılırken, biz hayatı üretenler, işçiler, emekçiler, mimarlar, mühendisler, hekimler, kadınlar, gençler, yoksullar insanca yaşama ve insanca çalışma koşulları için 1 Mayıs’ta alanlarda buluşuyoruz!
BARIŞ ve KARDEŞLİK İÇİN 1 MAYIS ALANLARINA!
“Türk tipi başkanlık sistemi” adı verilen totaliter ve otoriter yeni bir rejimin inşası yolunda ülkemiz giderek daha büyük bir kaosa doğru sürüklenirken baskı ve şiddet her geçen gün daha fazla artıyor.
İşçilerin, emekçilerin ve tüm halkın yararına kullanılması gereken kaynaklar, savaşlara harcanıyor.
Ortadoğu’da halklar arası düşmanlıkları kışkırtan çetelere silah yardımından tıbbi desteğe kadar pek çok kalemde gayet cömert olan iktidar, mesele işçiler, emekçiler olunca “mali disiplin” edebiyatına başvuruyor.
Savaşlarda işçiler, emekçiler ölüyor. İktidarın kendine güç devşirmek için kullanmak istediği tabutlar yalnızca yoksulların evine geliyor.
Yasadışı sokağa çıkma yasakları ile kuşatılmış, yakılmış yıkılmış kentlerde, açlığa, susuzluğa, mahkum edilmiş, eğitim ve sağlık hizmetlerinden yoksun yüz binlerce insan, evlerini ve topraklarını terk etmeye zorlanıyor.
İçte ve dışta yürütülen savaş politikalarına itiraz edenler, barış isteyenler her tarafta patlatılan canlı bombalarla savaşa biat etmeye zorlanıyor.
Ülkemizi ateşe atanlar, iktidarlarını kan ve gözyaşı ile inşa etmeye devam ediyor.
Ülkemizde ve bölgemizde, savaşın bedeli işçilere, emekçilere, yoksullara ödetiliyor. Savaşlara hayır demek için, barış için, kardeşlik için 1 Mayıs’ta alanlarda buluşuyoruz.
DEMOKRASİ İÇİN 1 MAYIS ALANLARINA!
Bir ülke düşünün ki, iktidardaki küçük bir elit dışında herkes “düşman” veya “potansiyel düşman” ilan edilsin.
Bir ülke düşünün ki iş güvencesi isteyen işçiler, “güvenceme dokunma” diyen kamu emekçileri “düşman”! Halkın sağlık hakkı için mücadele veren sağlık emekçileri, bilimin ve tekniğin imkanlarını halk yararına kullanan mühendisler “düşman”!
Bir ülke düşünün ki barış istediğini söyleyen bir metne imza atan akademisyenler, emeğine ve yaşamına sahip çıkan kadınlar “düşman”! Demokratik üniversite isteyen öğrenciler, savunma hakkına sahip çıkan avukatlar, iktidar talimatı dışında haber yapmaya kalkan gazeteciler “düşman”!
Bir ülke düşünün ki, sosyal medyada iktidarı eleştiren genç, “kral çıplak” diyen çocuk “düşman”, doğanın talanına hayır diyen halk “düşman”! Dili farklı, inancı farklı, kimliği farklı her bir yurttaş “düşman”!
Bir ülke düşünün ki tacize, tecavüze, çocuk istismarına “hayır” diyenler “düşman”!
Bir ülke düşünün ki iktidar gibi düşünmeyen, iktidara biat etmeyen tüm emek ve meslek örgütleri “düşman”!
Nüfusunun büyük bir çoğunluğu “düşman” veya “potansiyel düşman” ilan edilen, adalet sarayları büyürken hukukun ayaklar altına alındığı, ekmeğimiz küçülürken hapishanelerin büyüdüğü bir ülkede demokrasi için 1 Mayıs’ta alanlardayız!
1 MAYIS BİRLİK DEMEKTİR, DAYANIŞMA DEMEKTİR, MÜCADELE DEMEKTİR!
1 Mayıs bizim için “Birlik” demektir. Biz dört emek ve meslek örgütü olarak, geçmişte olduğu gibi bu sene de 1 Mayıs’ta kol kola omuz omuza olmamız gerektiğini ifade ediyoruz.
1 Mayıs bizim için “Dayanışma” demektir. Emeğin ortak sorunları ve talepleri etrafında 1 Mayıs meydanlarında buluşacağımızı ilan ediyor, tüm emek ve demokrasi güçlerini de bu dayanışmaya güç vermeye çağırıyoruz.
1 Mayıs bizim için “Mücadele” demektir. 1 Mayıs’ın tarihi dünyanın dört bir yanında ve ülkemizde işçi sınıfının ekmek ve hürriyet kavgasıyla yazılmıştır. 19’uncu yüzyılda ayağa kalkan Amerikalı işçilerden, 1977’de Taksim’de yitirdiğimiz kardeşlerimize kadar 1 Mayıs’ın tarihi bir mücadele tarihidir. Biz dört örgüt olarak bu tarihi alanlarda yaşattık ve yaşatmaya da devam edeceğiz.
Bugün burada 1 Mayıs 2016 kutlamaları kapsamında başta İstanbul Taksim olmak üzere, Türkiye’nin dört bir yanında alanlarda olacağımızı ilan ediyoruz.
Hepinizin bildiği gibi Taksim 1 Mayıs alanı konusunda uluslararası mahkemelerin kararlarını hükümet Anayasa’yı ihlal ederek tanımıyor ve 3 yıldır işçilere ve İstanbul halkına 1 Mayıs gününü zehir ediyor.
Ancak hükümetin ulusal ve uluslararası mahkeme kararlarını tanımadığı 2013-2014 ve 2015 1 Mayısları için de Taksim meydanında 1 Mayıs kutlamanın ve çağrı yapmanın suç olmadığına karar verildi.
Yasaklama için hiçbir hukuki gerekçesi olmayan hükümetten ve idareden beklentimiz, 1 Mayıs’ın coşkuyla kutlanabilmesi için Taksim meydanını hazırlamasıdır.
Bu konuda girişimler önümüzdeki günlerde yapılacaktır. Yine önümüzdeki günlerde 1 Mayıs’ın Birlik-Mücadele ve Dayanışma ruhuna inanan dost kurumlarla ve siyasi partilerle bir araya gelinecek bu süreç beraber ortak akılla, ortak emekle örgütlenecektir.
Bizim amacımız 2016 1 Mayıs’ını başta İstanbul Taksim meydanı olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanında özgürce ve kardeşçe kutlamaktır.
Türkiye’nin ihtiyacı 1 Mayıs’ın Birlik-Mücadele ve Dayanışma ruhudur!
Herkesi bu birliğe, mücadeleye ve dayanışmaya güç vermeye çağırıyoruz.
Yaşasın İşçilerin Birliği!
Yaşasın Halkların Kardeşliği!
Yaşasın Birlik-Mücadele Dayanışma!
Yaşasın 1 Mayıs!