Anasayfa / HABERLER / 8 Mart'ta Hizmet Üretmiyoruz!

8 Mart'ta Hizmet Üretmiyoruz!

8 Mart Kadınların Birlik Dayanışma ve Mücadele Günü etkinliklerimizi ve mücadele programımızı kamu oyu ile paylaşmak üzere KESK Kadın Birimimizce (27.02.2012) bir basın toplantısı gerçekleştirildi.

Basın Toplantısı Metni Aşağıdadır.

8 Mart Kadınların Birlik, Dayanışma ve Mücadele Günü’nün yıldönümüne yaklaştığımız şu günlerde ilk 8 Mart kutlamalarının üzerinden 100 yılı aşkın bir zaman geçti. Buna karşın, biz kadınlar açısından toplumsal konumumuzdan, çalışma koşullarımıza, yaşama hakkından eğitim hakkımıza kadar birçok alanda baskı ve kısıtlamalar devam etmektedir.

Bu yüzden bu yıl 8 Mart ta güvencesiz yaşama karşı güveli gelecek, baskı sürgün gözaltı ve tutuklamalara karşı demokratik özgür yaşam, savaşa karşı barış, kadın cinayetlerine karşı yaşam hakkımızı savunmak için her yer 8 Mart her yer direniş diyoruz. Çünkü 8 Mart kadınların insanca yaşam ve eşit yurttaşlık için direndikleri ve bu uğurda yanarak bedel ödedikleri bir gündür.

Kadınların kurtuluş mücadelesinin simgesi olan 8 Mart, sanıldığının aksine belirli bir tarihsel olayın anılmasından öte, mücadele tarihinin çeşitli uğraklarının toplamının bir kazanımı olarak yaygınlaşmış ve kalıcılaşmıştır. Fransız Devriminden itibaren oy hakkı, çalışma hakkı ve eğitim hakkı çerçevesinde başlayan kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesi, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren kadınların kitlesel bir biçimde ücretli emek olarak işgücü piyasasına katılmalarıyla sınıfsal bir içerik de kazanarak kendisini kitlesel grev ve ayaklanmalarla görünür kıldı. Kötü koşullarda ve düşük ücretle çalıştırılmaya, dayanılmaz boyutlara varan sömürüye, şiddet ve ayrımcılığa karşı özellikle ABD’de kadınların büyük eylem ve grevler yaptığı bilinmektedir. 

 1910’da Kopenhag’da toplanan II. Enternasyonal Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı, Clara Zetkin’in önerisiyle her yıl bir günün, Uluslararası Kadınlar Günü olarak kutlanmasını karar altına aldı. II. Enternasyonal’in davetine icabet eden Avusturya, Danimarka, Almanya ve İsviçre’den bir milyonu aşkın kişi, 1911 yılının 19 Mart’ında ilk kez Uluslararası Kadınlar Gününü kutladı.  8 Mart, ilk kutlanışından yaklaşık 60 yıl sonra ikinci kuşak kadın hareketinin yükseliş içinde olduğu 1975’te BM tarafından da resmen tanındı.

Biz kamu emekçisi kadınlar, kamu hizmetlerinin özelleştirildiği, esnek-kuralsız, güvencesiz, performansa dayalı çalışmanın yaygınlaştığı, iş yükümüzün her geçen gün arttığı bir ortamda, torba yasa, SSGSS ve KHK’lar ile düşük ücretle çalışmaya zorlanmakta ve işsizliğe mahkûm edilmek istenmekteyiz. Kadın olduğumuz için çalıştığımız işyerlerinde bir taraftan yükselme ve terfilerde ayrımcılığa maruz kalırken diğer taraftan tacize, şiddete ve mobbinge uğramaktayız. Bütün bunların yanında, sosyal devletin sorumluluğu olan ve toplumsallaşması gereken ev işleri, çocuk, yaşlı ve hasta bakımı vb. sadece kadınların yapması gereken işler haline gelmiş durumdadır. AKP Hükümetinin bir yanı ile piyasacı diğer yanı ile muhafazakâr politikaları biz kadınları toplumsal yaşamdan dışlayarak eve hapsetmeyi hedeflemektedir. Bir taraftan sosyal haklarımız kısıtlanırken diğer taraftan işyerlerinde ücretsiz kreşlerin olmadığı koşullarda, bizlere yapılan “en az üç çocuk doğurun” telkinleri sosyal rolümüzü ev-çocuk-yaşlı bakımı üçgeni olarak tanımlamaktadır.

Kadınların özel ve toplumsal yaşamda yükselttikleri hemen her itiraz, karşı duruş erkek- devlet-polis şiddeti ile bastırılmaya çalışılmaktadır. Kadınların insanlık dışı yöntemlerle, vahşice, toplumun, devletin gözü önünde öldürülmesi ve son beş yılda kadın cinayetlerinin  %1400 artması, bu cinayetlerin faillerinin yargı eli ile tahrik adı altında indirimlerle serbest bırakması kadınları öldürenleri cesaretlendirmekte, kadın cinayetlerini körüklemektedir.  Kadınlar yaşamın her alanında baskı-şiddete maruz kalmakta ve kadınlara bunun kader olarak kabul edilmesi gerektiği vaaz edilmektedir. 

Hükümetin ürettiği tüm politikalar ve buna bağlı olarak çıkarılan yasaların tamamının fikri alt yapısını “ kadın erkek eşit değildir ve kadının asıl yeri aile içidir, evidir” anlayışı oluşturmaktadır. Son olarak Kadın adının bakanlıktan kaldırılarak yerine Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın kurulması aynı yaklaşımın sonucudur. 

Ülkede ve Ortadoğu’da yürütülen savaş ve silahlanma politikaları kadınlara kan-gözyaşı-acı-tecavüz-göç olarak yansımaktadır. Ülkemizde 30 yıldır süren çatışmalı dönemin en fazla mağdur olan kesimi çocuklarını, eşlerini bu savaşa kurban veren, ana dilini konuşamayan, kültürünü yaşayamayan kadınlar oluşturmaktadır. Savaş kadınları yoksullaştırmakta, şiddeti arttırmaktadır. Bununla beraber kadınların, barış için söyleyecek sözü, çözümü geliştirecek gücü her zaman vardır. 

Konfederasyonumuz KESK’in ve bağlı sendikaların mücadele ivmesini artırdığı bu günlerde, AKP iktidarının baskı politikaları da hız kesmeden sürmektedir. Hemen belirtmek gerekir ki toplumu ve muhalif kesimlerini hedefine alan bu politikalar AKP’nin, emekçilerin giderek genişleyen fiili meşru mücadelesinden duyduğu korkunun bir uzantısıdır. Baskı ve yıldırma politikalarının hedefinde, tek tip sendika yasasına karşı KESK’in yürüttüğü mücadele gelmektedir. 13 Ocak’ta konfederasyonumuzun bir çalışanının gözaltına alınmasından tam bir ay sonra 13 Şubat’ta KESK Kadın Sekreteri Canan Çalağan, KESK eski Kadın Sekreteri Songül Morsümbül, SES Merkez Kadın Sekreteri Bedriye Yorgun ve Tüm Bel Sen Merkez Kadın Sekreteri Güler Elveren başta olmak üzere sendikalarımızın diğer kadın yönetici ve üyelerinin gözaltına alınıp, çoğunun tutuklanmasının altında 28-29 Ocak 2012 tarihinde KESK Kadın Meclisi’nin kadınları 8 Mart birlik mücadele ve dayanışma gününde AKP dayatmalarına, savaş politikalarına ve oldubittilerine karşı duruşa çağırdığı kararlar gelmektedir. Bunların başında da  8 Mart’ın resmi tatil ilan edilmesi için hizmet üretmeyerek alanlara çıkma kararımız gelmektedir.  Kadın Meclisimiz; 8 Mart’ın tatil ilan edilmesi talebinin ısrarlı takipçisi olacağını ve 8 Mart resmi tatil ilan edilene kadar mücadele etme kararlılığındadır.

Bugün Rusya, Çin, Uganda, Zambiya Moldovya ve Tacikistan’ın da aralarında bulunduğu 21 ülkede 8 Mart resmi tatildir. Bu ülkenin kadınları olarak bizler de 8 Mart’ın resmi tatil edilmesini istiyoruz.

KESK’li kadınlar, tüm baskı ve yıldırma politikalarına rağmen, AKP tarafından 10 yıldır adım adım yaşama geçirilmeye çalışılan gerici, piyasacı, erkek egemen uygulamalara karşı çıkmıştır, çıkacaktır. Kadın Meclisimizin önerileri doğrultusunda, KESK Kadın Sekreterliği olarak hazırlanan eylem programı tüm engellemelere rağmen kitlesel bir biçimde hayata geçirilecektir. Bu doğrultuda;

8 Mart’ın resmi tatil ilan edilmesi ve tutuklu arkadaşlarımızın serbest bırakılması taleplerimizi iletmek üzere Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, CHP ve BDP’den grup başkan vekili kadın milletvekilleri ile görüşeceğiz. Söz konusu görüşmelere bugün saat 15.30’da BDP’den Pervin Buldan ve grubuyla başlayacağız. 1 Mart günü saat 10.30’da CHP’den Emine Ülker Tarhan’la görüşmelerimize devam edeceğiz. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’ndan bu saate kadar geri bildirim gelmemiştir.

29 Şubat Çarşamba günü tüm illerde  “8 Mart Resmi Tatil İlan Edilsin” talebiyle basın açıklamaları yapılacak; şubelerimiz Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile illerinden seçilen kadın milletvekillerine faks ve mail göndereceklerdir.

2 Mart Cuma günü, “kadına yönelik şiddet, kadın cinayetleri ve tutuklamalara” karşı tepkimizi ve şiddetin durdurulması talebimizi ifade eden meşaleli yürüyüşler ve kitlesel basın açıklamaları yapılacaktır. Aynı gün KESK’li kadın tutuklulara kart gönderilecektir.

6 Mart Salı günü, cezaevlerindeki KESK’li kadın tutuklularla dayanışma, baskı ve tutuklamaların son bulması için, cezaevleri önünde basın açıklamaları yapılacak, üzerlerinde dayanışma ve özgürlük mesajlarımızın yazılı olduğu balonlar uçurulacaktır

8 Mart Perşembe günü,   resmi tatil talebimizi de fiilen hayata geçirmek için hizmet üretmeyerek sokaklara, alanlara çıkacağız.  Kadınların Birlik Mücadele Ve Dayanışma Günü 8 Mart’ı anlamına uygun coşku ve kitlesellikle kutlayacağız.

10 Mart Cumartesi günü, KESK Kadın Sekreterliği, bağlı sendikalarımızın kadın sekreterleri, kadın birimi ve İzmir şubelerimizden kadın üyelerimiz ile birlikte, dayanışma amacıyla direnişteki Billur Tuz işçilerini ziyaret edeceğiz.  

Biz kadınlar dünyadaki işlerin yüzde doksanını yapan ancak gelirlerin yalnızca yüzde onuna sahip olanlar, hayatın her alanında ayrımcılığa uğrayanlar olarak;

Gelir adaletsizliğine, savaşa, baskı ve tutuklamalara, kadın cinayetlerine karşı tüm kadınları 8 Mart’ta bizimle beraber evde ve işyerlerinde hizmet üretmemeye çağırıyoruz

YAŞASIN 8 MART!

YAŞASIN KADIN DAYANIŞMASI! 

YAŞASIN EMEĞİMİZ; BEDENİMİZ VE KİMLİĞİMİZ İÇİN VERDİĞİMİZ MÜCADELE!

YAŞASIN KESK!

Print Friendly, PDF & Email


İLİŞKİLİ YAZILAR

TÜRKİYE SPOR YAZARLARI DERNEĞİ’NE KAYYUM ATANMASINI ANTİDEMOKRATİK

Gazetecilik toplumun doğru bilgiyle donanabilmesi ve demokrasimizin denge içinde işleyebilmesi için vazgeçilmezdir. Gazetecilerin, bu önemli ...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

18 − three =

Örnek Resim