Anasayfa / HABERLER / Kenan Evren Öldü Ama Fikri İktidarda!

Kenan Evren Öldü Ama Fikri İktidarda!

Emperyalist Kapitalist sistemin tüm araçlarıyla ülkeye hakim olması ve buna karşı çıkacak toplumsal muhalefetin bütünüyle tasfiye edilmesi amacıyla tezgâhlanan 12 Eylül Darbesi’nin görünen yüzü Kenan Evren görevini tamamladıktan sonra öldü.

Ancak kurulmasına aracılık ettiği düzen bütün kurumlarıyla sürüyor.

ABD’nin ‘bizim çocuklar başardı’, dönemin TİSK başkanı Halit Narin’in ise ‘gülme sırası bizde’ sözleriyle özetlenen 12 Eylül faşist darbesi arkasında sayfalara sığmayacak kadar uzun bir suç listesi bıraktı.

Cunta liderliğini Evren’in yaptığı bu dönemde 650 bin kişi gözaltına alındı.1 milyon 683 bin kişi fişlendi. 210 bin dava açıldı, 230 bin kişi yargılandı.7 bin kişi için idam cezası istendi. 517 kişiye idam cezası verildi, haklarında idam cezası verilenlerden 50’si idam edildi.   300 kişi faili meçhul bir şekilde ölürken, 171 kişinin “işkenceden öldüğü” belgelendi.  Cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi. Değiştirilen 1402 sayılı yasa ile 3 bin 854 öğretmenin,  120 öğretim üyesinin ve 47 hâkimin işine son verildi. Artan baskılar sonucunda kamuda çalışan yaklaşık yirmi bin kişi istifa etmek zorunda bırakıldı.

Ülkeyi emperyalist kapitalist sisteme ekleyen 24 Ocak kararlarını hayata geçirmek devlet güdümlü olmayan, bağımsız işçi, emekçi örgütlenmelerine adeta savaş açıldı.

Başta Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) ve eğitim çalışanlarının üçte ikisini çatısı altında toplayarak en büyük öğretmen örgütlenmesi olan Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği (TÖB-DER)  olmak üzere muhalif tüm sendikalar, dernekler kapatıldı.

1971 yılında çıkarılan 1402 sayılı yasanın ikinci maddesi sıkıyönetim komutanlığınca değiştirilerek, akademik personelden, devlet memuruna kadar kamuda çalışan birçok kişinin görevine son verildi.

12 Eylül faşist cuntasının altına imza attığı baskılar, işkenceler, katliamlar ne kadar anlatılırsa anlatılsın eksik kalacaktır.  

Diğer taraftan bizler 12 Eylül faşizmini ve Kenan Evren’i pusularda ve işkencelerde öldürülen 210 TÖB-DER’liden, “asamayalım da besleyelim mi” denilerek 17’sinde idam edilen Erdal Eren’in son bakışından, en karanlık ve kirli yüzünü Diyarbakır Cezaevi’nde sergilediği işkencelerinden, gözaltına alınıp kaybedilen oğlu için son nefesine kadar mücadele eden Berfo Ana’dan tanıyoruz, biliyoruz.

Bu nedenle Türkiye işçi sınıfına ve devrimci harekete büyük darbe vuran 12 Eylül’ün lideri Kenan Evren’in ölümü bizim için yeni değildir. Halklar tarafından lanetlenen bütün diktatörler gibi Evren’in de tarihin çöplüğündeki yerini almasının üzerinden uzun zaman geçti. Ancak yaklaşık 35 yıl önce Türkiye halklarının, emekçilerinin ve gençlerinin yaşamlarına bir karabasan gibi çöken 12 Eylül karanlığı AKP iktidarı eliyle sürdürülüyor.

AKP iktidarı bir taraftan Evren’in mirası 1980 Anayasasına sırtını dayarken diğer taraftan ‘İç Güvenlik’ yasası gibi düzenlemelerle temel hak ve özgürlüklerimizi daha da sınırlandırarak faşizan düzenini pekiştiriyor. YÖK, RTÜK gibi 12 Eylül darbesinin tüm kurumlarını baskıcı, otoriter düzenine bağlarken adını değiştirse de daha da ağırlaştırarak devem ettirdiği DGM hukuku ile 12 Eylül’ün zihniyetinden besleniyor.

12 Eylül’ün devrimcilerin, demokratların, Kürtlerin siyaset yapma hakkının önüne diktiği yüzde on seçim barajı,  işçilerin gerçek temsilcilerine karşı koyduğu sendika barajı olduğu yerde duruyor.

12 Eylül darbesinin başta Kürt halkı ve Aleviler olmak üzere bu topraklarda yaşayan ezilen halkları, kimlikleri yok sayan politikası sürüyor.

O dönem yayılmaya başlanan Türk-İslam Sentezi bugün iktidarını bu senteze borçlu olan AKP iktidarının elinde ‘dindar ve kindar’ nesiller yetiştirmek için kullanılıyor. 12 Eylül’ün ürünü olan zorunlu din dersleri dayatması yoğunlaşarak sürerken ana dilinde eğitim yasağı yerinde sayıyor.

12 Eylül darbecileri ile AKP iktidarı söylemde de örtüşüyor.  

Kenan Evren, 17 sinde idam ettirdiği Erdal Eren için “Asmayalım da besleyelim mi” derken, Bugünün ‘tarafsız’ Cumhurbaşkanı “Kadın da olsa, çocuk da olsa gereken yapılacak” diyor.  Henüz 14’ünde polis tarafından katledilen Berkin Elvan’ın annesini mitinglerde yuhalatıyor. Gezi direnişinde kaybettiğimiz gençlerimize ‘terörist’ damgası vurmaya Roboski ve Reyhanlı katliamlarının üstünü örtmeye çalışıyor.

Evren, darbeden sonra meydanlarda Kur’an-ı Kerim’den ayetler okuması ile hafızlarda yer etmişti. Bugün,  Evren’den görevi teslim alan Erdoğan daha da ileri giderek ayrımcı, mezhepçi politikaları ile halkı kutuplaştırıyor. Dinci- muhafazakâr kesimleri kışkırtarak için seçim meydanlarını elinde Kürtçe Kur’an-ı Kerim’le dolaşıyor. İktidarının besleyip, silahlandırdığı katiller sürüsü Kobanê,  Suriye, Irak başta olmak üzere Orta Doğu’yu kana bulurken “Kobanê,  düştü düşecek” açıklaması ile yaptırdığı katliamları kutlamak için lokum dağıtan anlayışa öncülük ediyor.

Sadece bu sıraladıklarımız bile Kenan Evren’in 12 Eylül darbesi ile kurduğu düzenin tüm kokuşmuşluğu ile AKP iktidarında varlığını sürdürdüğünü fazlasıyla göstermektedir.

AKP iktidarı yetkilileri, Evren’in cenaze törenine katılmamakla iktidarlarını onun kurduğu düzene borçlu olduklarını unutturabileceklerini sanıyorlar. Oysa 12 Eylül’ün ruhu AKP’nin temel politikalarına, iliklerine kadar sinmiştir. İşçileri, emekçileri, yoksullaştırılmış ve tüm haklarından yoksunlaştırılmış halkı ağlatırken “gülme” hakkını sadece kendinde gören iktidar anlayışı AKP’nin daha da arttırdığı sömürü düzeninde yaşamaktadır.

Bugün, halkın büyük çoğunluğunun yoksulluk ve sefalet içinde yaşadığı, özgürlüklerinin kısıtlandığı, gençlerin gelecek umutlarının yok edildiği, gericiliğin toplumsal alanı kuşattığı,  siyasi, ekonomik ve askeri bakımından emperyalizme daha da bağımlı bir ülkede yaşıyorsak, bu 12 Eylül ile birlikte kurulan ve bugün AKP iktidarı tarafından sürdürülen sömürü düzeninin bir sonucudur.

Kenan Evren’le, ya da öncülük ettiği 12 Eylül düzeni ile hesaplaşmak bu sömürü ve baskı düzenini sürdürenlerle hesaplaşmaktır. Bunun da yolu ülkemizin eşit-özgür-demokratik bir ülke olması için, bir arada yaşamı savunmak için mücadele etmekten geçmektedir. Bu mücadele başarıya ulaşmadıkça Kenan Evrenler bu topraklarda hakimiyetini sürdürmeye devam edecektir. KESK olarak,  Evren’in ölümü vesilesiyle demokratik bir toplum için, emeğin hakları için, halkların kardeşliği için mücadelemizi sürdüreceğimizi bir kez daha ilan ediyoruz.

Print Friendly, PDF & Email


İLİŞKİLİ YAZILAR

TÜRKİYE SPOR YAZARLARI DERNEĞİ’NE KAYYUM ATANMASINI ANTİDEMOKRATİK

Gazetecilik toplumun doğru bilgiyle donanabilmesi ve demokrasimizin denge içinde işleyebilmesi için vazgeçilmezdir. Gazetecilerin, bu önemli ...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

fourteen − 10 =

Örnek Resim