Milyonlarca kamu emekçisini, emeklisini yakından ilgilendiren toplu sözleşme görüşmeleri KESK’lileri hedef alan polis saldırısı ile başladı.
Toplu Sözleşme sürecine ilişkin yaklaşımlarımızı ve taleplerimizi ifade etmek ve Konfederasyonumuz heyetini kitlesel olarak toplantıya uğurlamak üzere Ankara’ya gelen Genel Meclis üyelerimiz, bağlı sendikalarımızın yönetici ve üyeleri daha yürüyüş başlamadan polis şiddeti ile karşı karşıya kalmıştır. Polisin gazlı, coplu orantısız ve sert müdahalesi sonrasında KESK Eğitim Örgütlenme ve Basın Yayın Sekreterimiz İlhan Yiğit ve BES üyesi Sinan Ok gözaltına alınırken onlarca yönetici ve üyemiz yaralanmıştır. Yaralılardan EĞİTİM SEN MYK üyesi İsmail Sağdıç, SES Eş Genel Başkanı İbrahim Kara, MYK üyeleri Belkıs Yurtseven, Davut Çiftçi, BTS MYK üyesi Bülent Çuhadar hastaneye kaldırılmıştır.
Bugüne kadar işçilerin grev kararlarını “milli güvenlik” engeliyle durduranlar, işçilerin ve emekçilerin değil, patronların hakkını korumayı ilke edinenler, bugün de kamu emekçilerinin toplu sözleşme masasını adeta “özel güvenlik bölgesi” ilan ederek demokratik hakkımızı kullanmamızı bile engellemek istemişlerdir. Demokratik haklarını kullanarak bakanlık önüne yürümek isteyen üye ve yöneticilerimizi hedef alan saldırı tüm açıklığı ile ortada iken AKP yandaşı basın her zaman olduğu gibi yine konfederasyonumuzu hedef göstermiştir.
Polisin tüm saldırı ve baskısına rağmen kararlı bir duruş sergileyen yönetici ve üyelerimiz ÇSGB önüne yürüyerek burada basın açıklaması yapmışlar, gözaltına alınan arkadaşlarımız serbest bırakılmıştır.
Milyonlarca kamu emekçisinin sesi olan KESK`e yönelik takınılan faşizan tutumum ardında, görüşmelerin Ekim ayında yapılması talebimizin kamu emekçileri nezdinde karşılık bulması yatmaktadır.
2012 yılında 4688 sayılı yasada değişiklik yapılması sürecinde, TİS görüşmelerinin Eylül ayında yapılmasına dair her üç konfederasyonun ortak talebine yer verilen bakanlık tutanağının daha mürekkebi kurumadan “dün dündür bugün bugün” siyasetine sığınan Memur Sen yönetimi alelacele yürütülen “pazarlıkla” yeni bir satış sözleşmesinin önünü açmayı hedeflemektedirler.
Dolayısıyla başta öğretmenler olmak üzere kamu emekçilerinin önemli bir bölümünün izinli olduğu Ağustos ayında, yetkisiz geçici bir hükümetle alelacele yürütülen bu sürecin ikinci bir satış sözleşmesine kurban edilmemesi için yürüttüğümüz mücadele, AKP hükümetini ve yandaş konfederasyon yönetimini rahatsız etmiştir. Nitekim 27 Temmuzda kameralar karşısına geçen Memur Sen Genel Başkanı, “Kamu Sen ve KESK’in toplu sözleşme masasındaki varlıkları kanuni olsa da meşru değildir, hukuki değildir” diyerek bu rahatsızlığı itiraf etmiştir.
KESK kamu emekçileri tarihine sendikal örgütlüğü kazandırmak için her türlü baskı ve saldırıya rağmen filli ve meşru mücadelesini sürdürürken “memurun da sendikası mı olur” diyenler bugün meşruluğu tersinden tarif etmeye çalışmaktadır. Oysa “sendika” sıfatı kazanmalarını, ambulansı takip eden taksi misali, KESK’in bedeller ödeyerek verdiği mücadeleye borçlu olanların meşruluğu ağızlarına dahi almaya hakkı yoktur.
Onların meşruluktan anladığı tek şey siyasi iktidara, kamu idaresine sırtını dayamaktan, kişisel çıkarları adına kamu emekçilerinin haklarını gasp eden satış sözleşmelerine imza atmaktan ibarettir. Bunun için, siyasi iktidarın her türlü baskısına, üyelerini hedef alan sendikal hak ihlallerine rağmen boyun eğmeden, diz çökmeden 2,5 milyon kamu emekçisinin, 2 milyon emeklinin hak ve özgürlükleri için mücadele eden KESK’in toplu sözleşme masasında olmasına bile tahammül edememektedirler.
KESK’in mücadelesine karşı duydukları bu tahammülsüzlük bugün yapılan “Toplu Sözleşme” görüşmesine de yansımıştır. Konfederasyon heyetimizin toplantıya katılma ve söz hakkı Memur Sen ve bağlı sendikalarının yöneticileri tarafından sınırlandırılmak istenmiştir.
Tekrar altını çiziyoruz. Kamu emekçilerinin, emeklilerinin hak ve özgürlüklerini genişletmeyi hedefleyen mücadele yoluna karşı AKP iktidarı ile “beraber yürüdük biz bu yollarda” nakaratını tutturan Memur Sen yönetiminin tek yetkili kılındığı söz konusu pazarlıktan kamu emekçilerinin sorunlarına kalıcı çözümler üretilmesini beklemek en naif tabirle hayalperestliktir. Gündemin ve ekonomik verilerin hızla değiştiği, yarın ne olacağının dahi kestirilemediği, savaş borazanlarının her gün daha gür çalındığı bir dönemde, yetkisiz-geçici-savaş hükümeti ve yandaş konfederasyon yönetimi arasında yapılacak pazarlıktan emekçilerin alın terlerinin karşılığını alma ihtimali yoktur. Nitekim bugün yapılan toplantının içeriği de yeni bir satış sözleşmesi ile karşı karşıya olduğumuzu doğrulamaktadır.
Halinden “Memnun Sen” yönetiminin geçici-yetkisiz-savaş hükümetinin, emekçilerin sorunlarını ve hak kayıplarını gözetmeyen bir uzlaşmaya imza atması ne meşrudur ne de hukukidir. Kendisi dışındaki diğer konfederasyonların masaya oturmasını meşru görmeyenler bilmelidir ki emekçilerin birliği her türlü satış sözleşmesini yırtıp atacak kudrete sahiptir!
KESK olarak bütün kamu emekçilerinin hakları doğrultusunda fiili meşru mücadelesine devam edeceğimizin altını bir kez daha çizerken bütün kamu emekçilerini taleplerine sahip çıkmaya, yeni bir “satış sözleşmesine” karşı işyerlerimizden başlayarak daha güçlü bir mücadele için birleşmeye çağırıyoruz.