135 sayılı İşçi Temsilcileri ILO Sözleşmesinin
2016-2017 Döneminde Ülkemizdeki Uygulamasına İlişkin Görüşlerimiz
Türkiye, Uluslararası Çalışma Örgütünün (ILO) 135 sayılı İşçi Temsilcileri sözleşmesini 1993 yılında onaylamasına ve konuya ilişkin olarak mevzuat değişiklikleri yapılmasına rağmen sözleşmenin uygulanması konusunda yaşanan sorunlar artarak devam etmektedir. 135 sayılı İşçi Temsilcileri ILO sözleşmesinin uygulanmasına ilişkin yaşanan sorunlar daha çok sendika temsilcileri arasında ayrımcılık, sendika temsilciliklerini fiilen tanımama ve temsilcilerin sendikal faaliyetlerini rahatça yapabilecekleri koşulların sağlanması konularında ortaya çıkmaktadır.
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) 135 sayılı İşçi Temsilcileri sözleşmesinin Kamu emekçileri (memurlar) açısından nasıl uygulanacağı temel olarak 12.07.2001 Tarih ve 24460 sayılı Resmi Gazete yayımlanarak yürürlüğe giren 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu’nda düzenlenmiştir.
11 Nisan 2012 Tarih ve 28261 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6289 sayılı Kanunla 4688 sayılı kanununda kısmi değişiklikler yapılmıştır. Yapılan değişiklikler sonucu adı “Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu” olarak değiştirilen Kanunda sendika temsilcilerine ilişkin değişiklikler de yapılmıştır.
4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’nda konuya ilişkin olarak yapılan değişiklikleri gösteren düzenlemeler:
Tanımlar
Madde 3 – Bu Kanunun uygulanmasında;
- j) İşyeri sendika temsilcisi: Bir işyerinde en çok üye kaydetmiş sendikaca o işyerinden seçilen kamu görevlisini,
- k) Sendika işyeri temsilcisi: Bir işyerinde en çok üye kaydetmiş sendika dışındaki her bir sendika tarafından o işyerinden seçilen kamu görevlisini,
İfade eder.
Sendika üyelerinin ve yöneticilerinin güvencesi
Madde 18
Kamu işvereni, işyeri sendika temsilcisi, sendika işyeri temsilcisi, sendika il ve ilçe temsilcisi ile sendika ve sendika şube yöneticilerinin işyerini sebebini açık ve kesin şekilde belirtmedikçe değiştiremez.
İşyeri sendika temsilcileri ve sendika işyeri temsilcileri
Madde 23 – (Değişik: 4/4/2012-6289/16 md.)
İşyerlerinde 30 uncu madde uyarınca yapılan tespite göre kamu görevlilerinden en çok üye kaydetmiş sendika, işyeri sendika temsilcisi seçmeye yetkilidir. İşyerindeki kamu görevlisi sayısı 200’e kadar ise bir, 201-600 arasında ise en çok iki, 601-1000 arasında ise en çok üç, 1001-2000 arasında ise en çok dört, 2000’den fazla ise en çok beş işyeri sendika temsilcisi seçilebilir. Bu temsilcilerden biri ilgili sendika tarafından baştemsilci olarak görevlendirilebilir.
İşyeri sendika temsilcileri, işyerlerinde kamu görevlilerinin işveren veya işyeri ile ilgili sorunlarını dinlemek, ilgili yerlere iletmek ve kamu görevlileri ile işveren arasında iletişim sağlamak amacıyla işyerinden seçilir. İşyeri sendika temsilcileri bu görevlerini işyerinde, haftada dört saat olmak üzere yerine getirirler ve bu sürede izinli sayılırlar.
Bir işyerinde en çok üye kaydetmiş sendikanın dışında faaliyette bulunan sendikalar da, bu Kanun kapsamına giren sendikal faaliyetlerin yürütülmesi açısından koordinasyon görevini yürütmek üzere o işyerinden sendika işyeri temsilcisi belirleyebilirler.
Kamu işvereni, yönetim ve hizmetin işleyişini engellemeyecek biçimde sendika temsilcilerine çalışma saatleri içinde ve dışında görevlerini yapabilmeleri için imkânlar ölçüsünde kolaylıklar sağlar.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Kanun’da yukarıda sıraladığımız değişikliklerle:
- Bir işyerinde en çok üye kaydetmiş sendikanın dışında faaliyette bulunan sendikaların da sendika işyeri temsilcisi belirlemesine imkân sağlandığını,
- İşyeri sendika temsilcilerinin haftalık izin sürelerinin iki saatten dört saate çıkarıldığını,
- En çok üyeye sahip sendikalar tarafından belirlenen işyeri sendika temsilcilerinin sayısının azaltılarak, temsilinin güçlendirildiğini ifade etmektedir.
Oysa bilindiği üzere işyeri sendika temsilcisi seçme yetkisinin, en çok üye kaydetmiş olan sendikaya tanınması ve seçilecek temsilci sayısının belirlenmesi 87 sayılı ILO sözleşmesinin sendikal örgütlere “temsilcilerini serbestçe seçme hakkı” tanıyan 3. maddesinin 1. fıkrasına aykırıdır. Kanunda yapılan değişikliklerle bu aykırılık tamamen değil, kısmen ortadan kaldırılmıştır. Çünkü bir işyerinde en çok üye kaydetmiş sendikanın dışında faaliyette bulunan sendikalara sadece “sendikal faaliyetlerin yürütülmesi açısından koordinasyon görevini yürütmek üzere” sendika işyeri temsilcisi belirleme hakkı tanınmaktadır. Dolayısıyla iş yeri sendika temsilcileri ile sendika işyeri temsilcileri aynı haklara ve güvenceye sahip değildir.
Kanunda yapılan değişiklikle işyeri sendika temsilcisi görevlendirilmesi için işyerinde en az 20 kamu görevlisi bulunma şartının kaldırılması olumludur. Ancak sendika temsilcilerinin sayısının azaltılması temsili güçlendiren değil, zayıflatan bir adım olmuştur.
Daha önceki raporlarımızda da defalarca dikkat çektiğimiz üzere; ülkemizin ILO sözleşmelerini onaylaması ve onaylanan sözleşmelere ilişkin mevzuatında düzenlemeler yapması tek başına yeterli değildir. Çünkü yaşanan sorunların büyük bölümü uygulamadan kaynaklanmaktadır.
KONUYA İLİŞKİN UYGULAMADA YAŞANAN KİMİ TEMEL SORUNLAR
- Son yıllarda, başta 135, 87 ve 98 sayılı ILO sözleşmelerinden kaynaklanan, ülkemizde de anayasal güvence altında olan sendikal hak ve özgürlükler AKP hükümetleri tarafından fiilen kullanılamaz hale getirilmiştir. Anayasaya ve uluslararası hukuka aykırı olduğu açık olan 17 Şubat 2016 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan 2016/4 sayılı genelge ile mevcut hükümete muhalefet eden, demokratik haklarını kullanan tüm kamu emekçileri “legal görünüm altında illegal faaliyet yürüten kişiler” olarak ilan edilmiştir. Özellikle de 15 Temmuz darbe girişimi sonrası baskılar askeri darbe dönemlerini bile aşan niteliğe kavuşmuştur. Darbe girişimi bahane edilerek temel hak ve özgürlüklerin askıya alınmasıyla birlikte, sendikal faaliyet yürütmek adeta olanaksız hale gelmiştir.
AKP Hükümeti, “her kapıyı açan anahtar” niyetine politikalarına muhalefet eden tüm örgütlü kesimlerin çalışmalarını, eylem ve etkinliklerini, faaliyetlerini “terör faaliyeti” ya da “terör propagandası” olarak nitelemekte, engellemekte, kriminalize etmektedir. Son iki yılda neredeyse tüm alan etkinliklerimiz “kamu güvenliğini tehdit ettiği” gerekçesiyle, 2911 sayılı yasa kapsamında yasaklanmakta, engellenmektedir. Yüzlerce sendika yöneticimiz, üyemiz geçmişte katıldıkları sendikal etkinlikleri nedeniyle sorgulandı, gözaltına alındı ya da tutuklandı. Adli soruşturmalarda çoğu savcı üyelerimize “niçin KESK’e bağlı sendikalara üye oluyorsunuz” gibi sorular sorarak konfederasyonumuzu potansiyel suç odağı gibi gösterme çabası içerisindedir. Soruşturmalar, mobbing, ceza davaları vb. tüm baskı araçları kullanılarak var olan üyelerimiz istifa etmeye zorlanmakta, yeni üye yapmalar engellenmeye çalışılmaktadır.
Açığa alma, ihraç başta olmak üzere sendikalarımız yöneticileri bilinçli ve sistematik olarak hak ihlallerine maruz kalmaktadır. Konfederasyonumuzun Eş Genel Başkanları Mehmet Bozgeyik ve Aysun Gezen ile Kadın Sekreterimiz Gülistan Atasoy, bağlı sendikalarımızdan EĞİTİM SEN Kadın Sekreteri Derya Yulcu ve Mali Sekreteri Ahmet Karagöz, BES Genel Sekreteri Aziz Özkan, Kadın Sekreteri Banu Aykaç, TÜM BEL SEN Genel Sekreteri Yılmaz Yıldırımcı ve Kadın Sekreteri Semra Kıratlı, SES Genel Eğitim, Örgütlenme ve Basın Yayın Sekreteri Fikret Çalağan ile Kadın Sekreteri Selma Atabey, Tarım Orkam-Sen Mali Sekreteri Ahmet Keleş, ESM Kadın Sekreteri Özden Kaya, DİVES MYK üyeleri Şükrü Akılçağı, Yılmaz İşleyen, Süleyman Taşkın, Abdulcabbar Taştan ve Nurettin Kesici kamu görevlerinden ihraç edilmişlerdir. 2016-2017 döneminde aralarında KESK Yürütme Kurulu ve Genel Meclis üyeleri, sendika MYK üyeleri, sendika şube başkan ve yöneticileri, disiplin ve denetme kurulu üyeleri gibi en az 330 sendika yöneticisi KESK’li ihraç edilmişlerdir.
Neredeyse tüm sendika MYK üyelerimiz hakkında açılmış onlarca adli ve idari soruşturma söz konusudur. Siyasi iktidar OHAL ortamını kullanarak sendikal örgütlenmeyi hedef almakta, cezalandırmaktadır. Sendikal hak ve örgütlenme siyasi iktidarın tehdidi ve kuşatması altındadır. OHAL’in uygulandığı süre boyunca valilere, sendikaların kapalı veya açık toplantılarını, yayınlarını, yapacakları açıklamalarını durdurma, erteleme veya yasaklama yetkisi tanındığından OHAL döneminde birçok sendikal eylem ve etkinlik yasaklanmış, engellenmiş ya da kamera çekimi dayatmasında bulunulmuştur. Başta Van ve Diyarbakır olmak üzere KESK’e bağlı bazı sendikaların şube kongrelerinin yapılacağı binalar ablukaya alınmış, kamera çekimi yapılacağı bildirilmiştir.
31 Ağustos 2017 Pazartesi günü, okulların açılmasına günler kala, sendikamız EĞİTİM SEN üyelerine yönelik büyük bir sürgün furyası başlatılmıştır. Urfa 367, Diyarbakır 264, Mardin 112, Elazığ 72, Tunceli 62, Muş 58, G. Antep 51, Van 51, Bitlis 24, Siirt 22, Kars 12, Artvin 8, Batman 6 olmak üzere 1109 EĞİTİM SEN’li eğitim emekçisi farklı illere sürgün edilmiştir. 12 Eylül’de ve 90’lı yıllarda uygulanan baskı rejimleri dönemlerinde bile bir seferde bu kadar kamu emekçisi sürgün edilmemiştir. Mücadelemiz sonucu daha sonra bu sürgünlerin önemli kesimi durdurulmuş ise de sürgünler daha küçük sayılarla devam etmiştir.
Diğer bir örnek ise gerçekleştirdiğimiz grevlere ilişkin iktidarın geliştirdiği topyekün saldırıdır. On binlerce üyemiz 12-13 Ekim ve 29 Aralık 2015 tarihlerinde gerçekleştirdiğimiz grevler nedeniyle ilkin soruşturmalara maruz kalmış, ardından ihraçların ve açığa alınmaların temel gerekçesi olarak kullanılmıştır.
- Kamu emekçileri (memurlar) açısından mevzuatta yapılan kimi olumlu düzenlemelere rağmen sendika temsilcilerinin görevlerini yapabilmeleri için gerekli imkân ve kolaylıkların sağlandığını söylemek mümkün değildir.
- Kamu kurum ve kuruluşlarının büyük bölümünde sendika temsilcilikleri için ayrılan odaların fiziksel koşulları (genellikle zemin ve veya zemin altı katlarda) yeterli değildir.
- İşyeri Sendika Temsilcileri kanunla tanınan haftalık dört saatlik izin haklarını kullanma konusunda kamu işverenin engelleri devam etmektedir.
- Sendikalarımıza üye olmak sistematik baskılar nedeniyle “tehlikeli” olarak gösterilerek, bu algı oluşturularak istifa etmeleri sağlanmaya çalışılmaktadır.
İşyerlerinde yandaş sendikalara her tür kolaylık, iltimas sağlanması yoluyla ayrımcı politikalar uygulanmaktadır. İktidar uluslararası alanda kendi himayesinde ve kollamasında büyüttüğü yandaş sendikanın üye sayısını örnek göstererek ülkemizde sendikal örgütlenmenin gelişiminden bahsetmektedir! Oysa durum tam tersi olup bir yandan muhalif sendikalara sistematik devlet baskının geliştirilmesi bir yandan da bir partinin memur kolu şeklinde örgütlendirilen ucube bir yapı söz konusudur. Kamu işvereni (Siyasi iktidar), 135 sayılı İşçi Temsilcileri ILO Sözleşmesine ve kanuna aykırı olarak, iktidara yakınlığı ile bilinen konfederasyona bağlı sendikaların işyeri temsilcilerini kollarken özellikle KESK’e bağlı sendikaların işyeri temsilcilerine yönelik gittikçe artan baskı uygulamaya devam etmektedir.
- OHAL sonrası sendikal haklar büyük oranda askıya alınmış, ihraç olan sendika yöneticilerimizin sendika yöneticiliği yapamayacaklarına dair açılan davalar ve uygulamalarla eşine rastlanmayan bir politika hayata geçirilmiştir.