01 Ağustos’ta başlayan “toplu sözleşme” görüşmelerinde bugün Kamu İşveren Heyeti, 2018-2019 yıllarını kapsayan Toplu Sözleşmeye ilişkin maaş artışı teklifini sundu.
Kamu İşveren Heyeti başkanı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Jülide Sarıeroğlu tarafından açıklanan teklife göre; Kamu emekçilerinin ve kamu emekçisi emeklilerinin maaşlarında 2018 yılı için yüzde 3+3, 2019 yılı içinde yüzde 3+3 artış önerilmiştir.
Teklifi sunan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ayrıca büyük bir lütufmuş gibi” altı aylık dönemler için enflasyon farkı ödeyeceğiz” demiştir.
Hükümet, her toplu sözleşme döneminde olduğu gibi, konfederasyonlardan, sendikalardan toplu sözleşme teklifini 24 Temmuz’da almış ancak kendi teklifini bugüne kadar sunmamıştır. Bugün yaptığı teklif ile deyim yerinde ise dağ fare bile doğurmamıştır.
Öncelikle bu teklif ciddiyetten yoksun, 3 milyon kamu emekçisi ve 2 milyon kamu emekçisi emeklisi ile dalga geçilen bir tekliftir. Bu haliyle bu bir teklif değil, açlık sınırının 1.700, yoksulluk sınırının 4.955 TL’ye dayandığı koşullarda, maaş artışları yıllardır hedeflenen enflasyona göre yapılan, büyümeden pay verilmeyen kamu emekçileri ve emeklilerle alay etmektir.
Bilindiği üzere AKP hükümetleri yıllardır “kamu emekçilerini, emeklikleri enflasyona ezdirmedik” masalları anlatmaktadır. Oysa bu ülkede TÜİK’in resmi enflasyon rakamlarının gerçeği yansıtmadığını bilmeyen yoktur. Dolayısıyla TÜİK’in resmi enflasyon rakamlarına hükümet dışında itibar eden de yoktur. Dar gelirli, asgari ücretli, emekli, kamu emekçisi TÜİK’in resmi enflasyonu ile yaşanan gerçek enflasyon arasındaki farkı her gün gittikçe eriyen maaşlarında, ücretlerinde iliklerine kadar yaşamaktadır. Bu durumda “işçiyi, memuru enflasyona ezdirmedik” diyenlere “Hangi enflasyona, sizin Ali Cengiz oyunları ile hesapladığınız resmi enflasyona mı, yaşanan gerçek enflasyona mı?” diye sormak gerekiyor.
Kamu Emekçilerinin Maaşları 15 Yılda En Az %60 Erimiştir!
Kamu emekçilerinin maaş artışlarında gerçekleşen değil, hedeflenen enflasyon temel alınmaktadır. Oysa hükümetin hedeflediği enflasyon ile gerçekleşen enflasyonu tutturduğu henüz görülememiştir. Öyle ki hedeflenen enflasyon ile gerçekleşen enflasyon arasında yaşanan sapma 2006 yılından itibaren ortalama %70’lara varmıştır.
Diğer taraftan TÜİK ana harcama gruplarının ağırlığında istediği gibi oynayarak yaşanan gerçek enflasyonu perdelemektedir. Kamu emekçilerinin ve emeklilerin de içinde yer aldığı dar gelirlilerin harcamalarında önemli yeri olan gıdanın payı son altı yılda %27,6 dan %21,77’ye düşürülmüştür. Konut-kira giderinin ağırlığı ise %16,83 ten %14,85’e çekilmiştir.
Buna rağmen kamu emekçilerinin maaş artışları TÜİK’in resmi enflasyonuna endekslenmiştir. Hatta 2014 yılında olduğu gibi kamu emekçilerinin maaş artışları TÜİK’in resmi enflasyonun altında dahi kaldığı olmuştur.
Hatırlanacağı üzere kamu emekçilerinin 2014 yılı maaşlarında net 123 TL artış yapılmış, enflasyon farkı bile verilmemiştir. Böylece bir “tarihi başarıya” daha imza atan malum konfederasyon yönetimi “en düşük memur maaşımda %8,3 artış oldu” açıklaması yapmıştır. Öte yandan 2014 yılında yıllık resmi enflasyon %8,17 olarak gerçekleşmiştir.
Bu durumda Devlet Personel Başkanlığı resmi rakamlarına göre 15. Derecenin 1. Kademesindeki en düşük maaşı alan sadece 49 kamu emekçisi dışındaki tüm kamu emekçileri 2014 yılını kayıpla kapatmıştır.
Enflasyon farkı verilmeyen dolayısıyla maaş katsayısına bağlı eş yardımı, çocuk yardımı, ek ders ücreti, mesai ücreti pek çok kalemde artış yapılmayan 2014 yılında kamu emekçilerinin ezici bölümü yılı bir maaş kayıpla kapatmıştır. O dönemde dikkat çektiğimiz üzere kamu emekçileri 2014 yılında 12 ay çalışıp 11 ay maaş almışlardır.
Üstelik kamu emekçilerine büyümeden de pay verilmemektedir. Her fırsatta büyüme rakamlarından dem vuran hükümet sıra kamu emekçilerinin, işçilerin maaş artışlarına geldiğinde birden bire küçülmektedir.
Tüm bunların sonucunda her yıl yoksulluk sınırından daha da uzaklaştırıp açlık sınırına daha fazla yakınlaştıran kamu emekçilerinin maaşları reel olarak 15 yıllık dönemde en az %60 erimiştir.
Konfederasyonumuz bu nedenle, en düşük maaş alan kamu emekçisinin maaşının yoksulluk sınırına çekilmesini talep etmiş, bu tutarın eş, çocuk, kira, yakıt yardımı hariç 3.450 TL’ye çıkarılmasını talep etmiştir.
Yetkilendirilen konfederasyon yönetimi ise sanki kamu emekçilerinin yıllardır yaşadığı kayıplar karşılanmış gibi, 2018 yılı için birinci Altı Ayda %10, ikinci Altı Ayda %6, 2019 yılı için: Birinci Altı Ayda %10, ikinci Altı Ayda %8 artış talep etmiştir. Bize göre bu teklif kamu emekçilerinin yıllardır yaşadığı, yaşamaya devam ettiği reel kayıpları karşılamaktan uzaktır.
Malum Konfederasyon Yönetimi Umarız Bizi Bir Kez Olsun Yanıltır!
Malum konfederasyon yönetimi, bizimde yıllardır vurguladığımız bir noktaya dikkat çekerek “enflasyon oranında yapılacak artış sıfır zamdır” demekte ve talebinde ısrarcı olacağını vurgulamaktadır. Öte yandan söz konusu konfederasyon yönteminin bugüne kadar sergilediği pratik tüm kamuoyunun malumudur.
Önümüzdeki birkaç gün malum konfederasyon yönetiminin taleplerinde ne kadar ısrarcı olacağını, geçtiğimiz toplu sözleşmelerde olduğu gibi %1 hatta %0,5 puanlık artışlar karşısında sözlerini unutup unutmayacağını, “helal gıda sertifikası, hac izni” gibi taleplerinin karşılanması durumunda maaş artışlarını ikinci plana atıp atmayacağını tüm kamuoyu görecektir.
KESK olarak, 16 yıldır siyasi iktidarın kanatları altında büyütülen, enflasyon oranı altındaki rakamlara imza atan, kamu emekçilerinin yıllardır çözülmeyen ek ödemelerin emekliliğe yansıtılması, 4/C liler başta olmak üzere tüm güvencesizlerin kadroya alınması, gelir vergisi dilimlerindeki adaletsizliğin giderilmesi, fiili hizmet tazminatı konularından önce kendi üyeleri için iki kat toplu sözleşme ikramiyesi isteyen, helal gıda sertifikası talebi ile toplu sözleşme masasına dondurma getirip belli firmaların çıkarını gözetmekten geri durmayan, malum konfederasyon yönetiminin mücadelede değil ama kamu emekçilerini yanıltmada sınır tanımayan ısrarına defalarca şahit olduk. Umarız bu kez bizi yanıltırlar.
Demokrasinin Olmadığı Yerde Emeğin Hakkı Olmaz!
KESK olarak en başından beri bir ülkede emeğin haklarını korumanın, kazanımlarını kalıcı hale getirmenin biricik yolunun o ülkede demokrasinin, barışın, adaletin, hukukun üstünlüğünün tesis edilmesinden geçtiğini vurguluyoruz.
Demokrasinin, adaletin, hukukun ayaklar altına alındığı bir yerde emeğin haklarından bahsetmenin mümkün olmadığına dikkat çekiyoruz.
OHAL’in işçilerin, emekçilerin hak alma mücadelesine set çekmek için sürdürüldüğünün tüm açıklığı ile itiraf edildiği koşullarda gerçek bir toplu sözleşmeden söz etmenin mümkün olmadığının altını bir kez daha çiziyoruz.
Siyasi iktidar bugün OHAL-KHK rejimine sırtını dayamanın rahatlığı içindedir. Sendikal hak ve özgürlüklerimizi kullanamaz hale getiren OHAL-KHK rejiminin gölgesi toplu sözleşme görüşmelerine de düşmüştür.
Kamu emekçilerinin güne “acaba bugün de bir KHK çıkacak mı, beni de ihraç edecekler mi” tedirginliği ile başladığı koşulları fırsata çeviren siyasi iktidar kamu emekçileri ile dalga geçen teklifler sunmaktan çekinmemektedir. Bunun adı ölümü gösterip sıtmaya razı etme politikasıdır.
İnsanca Yaşamaya Yetecek Ücret, Güvenceli Çalışma- Güvenli Gelecek İçin…
Bugün emeğin, emekçilerin önündeki en büyük engel OHAL-KHK rejimidir. Bu nedenle tüm kamu emekçilerini öncelikle önümüzdeki en büyük engel olan OHAL-KHK rejimine karşı mücadeleye etmeye çağırıyoruz.
Siyasi iktidar tozpembe tablolar çizmeye, malum konfederasyon yönetimi “tarihi başarı” nutukları atmaya devam etmektedir. Ancak kamu emekçileri açısından ortada ne bir pembe tablo, ne de tarihi başarılar vardır. Tam tersine kamu emekçileri olarak hangi sendikaya üye olursak olalım aslında hepimiz yıllardır kaybediyoruz. Bunu değiştirmenin yolu siyasi iktidardan icazet bekleyenlerle değil, kamu emekçilerinin ortak talepleri için mücadele edenlerle yürümekten geçmektedir. Bunun için KESK olarak sendikalı, sendikasız tüm kamu emekçilerini insanca yaşamaya yetecek ücret, güvenceli çalışma ve güvenli gelecek için verilecek mücadelede yan yana, omuz omuza olmaya çağırıyoruz.