Karalama, itibarsızlaştırma, kriminalize etme AKP iktidarında muhalefeti ve toplumsal olayları etkisizleştirme, bastırma ve cezalandırmada temel yöntemler olarak kullanılagelmiştir. Bu yöntemler kimi zaman barış akademisyenlerine, kimi zaman KESK’li kamu emekçilerine, kimi zaman aydınlara, gazetecilere, kimi zaman muhalefet partilerine karşı çeşitli yol ve biçimlerde uygulanmıştır.
Gezi direnişi ve sonrasında bu kirli yöntemlerin hepsi devreye sokulmuş, AKP’nin kutuplaştırıcı, her şeyi metalaştıran, saldırgan neo liberal politikalarına toplumsal bir tepki olarak ortaya çıkan Gezi dış mihraklara bağlanmaya çalışılmış, o bilindik söylem seferber edilmiştir. Gezi direnişinin parçası olan herkes AKP iktidarının hedefi haline gelmiş; iktidar ve yandaş medya, direnişi destekleyen sanatçı, aydın, yazarlara dönük linç kampanyası yürütmüştür. Bugün duruşmalarına başlanan Gezi davası da bu kampanyanın bir parçasıdır ve linç devam ettirilmek istenmektedir.
Gezi, yaşam tarzına müdahaleye, inşaat adı altında dayatılan betonlaşmaya ve kentlerimizin ruhsuzlaştırılmasına, kültüründen, tarihinden koparılmasına, bitmek bilmeyen baskılara karşı bir dip hareketi, bir demokrasi çığlığıdır.
Bu ülke tarihinin en barışçıl, en yaratıcı, en katılımcı, en kapsayıcı, en kitlesel hareketidir. Hep birlikte konuşup karar vermenin, fikri ve hayatı paylaşmanın, yaşama her boyutu ile sahip çıkmanın somut örneğidir. Daha öncesinde hiçbir platformda bir araya gelmemiş kesimlerin dahi demokrasi, barış, eşitlik, özgürlük, ekolojik dengenin korunması talepleriyle günlerce dayanışmanın en saf halini yaşamalarının adıdır. Ölümcül, yıkıcı polis şiddetine karşı her şehirde yankılanan barışçıl haklı tepkinin dışa vurumudur. “Sağlıklı kentleşme ve yaşanılır kent” talebinin kısa sürede ülkemizin dört bir yanında yankılanmasıdır Gezi.
Sendikalı/sendikasız, güvenceli/güvencesiz, ücretli ya da işsiz, ülke, yaşam ve emek üzerinden hak talep eden inşaat işçisinden plaza çalışanına binlerce emekçinin 2013 Mayıs’ının son günlerinden başlayıp Haziran boyunca parklarına ve meydanlarına, emeklerine, kamusal alana sahip çıkmak için verdikleri mücadeledir Gezi. Emekten, yoksuldan, doğadan, ezilmişten, ötekileştirilenden, kadından, laikten, barıştan yana herkesin ortak haykırışı, ortak türküsüdür.
Gezi; Ethem Sarısülük’tür, Medeni Yıldırım’dır, Ali İsmail Korkmaz’dır, Abdullah Cömert-Ahmet Atakan- Hasan Ferit-Mehmet Ayvalıtaş’tır. Gülüşü gaz fişeğiyle solan Berkin Elvan’dır Gezi.
Bugün Silivri’de başlayan duruşma Gezi’nin de talepleri olan barış, demokrasi, özgürlük, eşitlik, doğa ve yaşam tarzlarımıza müdahale edilmemesi gibi taleplerimize karşı iktidarın bu taleplerimizi kriminalize etme girişimidir. Gezi Direnişi, hukuka ve gerçeğe aykırı bir iddianameyle karalanmaya, temel hak talepleri suç unsuru gibi gösterilmeye, barışçıl direniş, tarihsel ve meşru gerçeklik çarpıtılmaya ve Gezi yeniden yargılanmaya çalışılmaktadır.
Kendi yurttaşlarının taleplerinin gereklerini yerine getirmek yerine, tam tersine suç icat etme, ülkenin en demokratik eyleminden darbe ve suç örgütü çıkarma girişimleri bu ülkeye ve demokrasiye yapılacak en büyük kötülüktür.
GEZİ; güncel siyasal gelişmelere, iktidarda kalma hesaplarına sığdırılamaz, uluslararası ilişkilerde taviz koparma aracına dönüştürülemez.
Asgari hukuki nitelikten uzak, hayali senaryolara dayanan suçlamalarla, insanları iddianame bile olmadan aylarca yıllarca tutuklu bırakmakla, akademisyenleri ve sivil toplum gönüllülerini gözaltında sorgulayıp tutuklamakla olmayan bir suç üretilemez, Gezi direnişi unutturulamaz.
Gezi sürecine dair dava edilmesi, yargılanması gereken birileri varsa, amansızca ve kural tanımadan bu ölümlere ve yaralanmalara neden olanlardır. Bu emirleri verenler, koruyanlar, yargı sürecini sürüncemede bırakanlardır.
Buradan bir kez daha çağrıda bulunuyoruz; bu ülkenin geleceğine sahip çıkan demokrasi ve özgürlük çığlığı olan Gezi’yi lekelemeye yönelik beyhude çabanızdan artık vazgeçin. Gezi yargılanamaz, hiçbir şekilde suç kapsamına sokulamaz, hakkında şaibe yaratılamaz!
Ezilen-sömürülen-horlanan-aşağılanan- ötekileştirilen herkesin özgürlük, eşitlik çığlığı olan Gezi’yi yargılamaya hiç kimsenin gücü yetmez.
Bizler kamu emekçileri olarak eşitliğin, özgürlüğün, barışın, laikliğin, dayanışmanın imkânsız bir ütopya olmadığını gösteren Gezi direnişinin ışığında sömürüsüz, savaşsız, eşit, özgür bir gelecek için mücadeleyi sürdüreceğiz.