Anasayfa / MANŞET / “İnsanca Bir Yaşam, Demokratik Bir Türkiye İstiyoruz!“ İzmir Mitingimizde Onbinlerle Bir Aradaydık!

“İnsanca Bir Yaşam, Demokratik Bir Türkiye İstiyoruz!“ İzmir Mitingimizde Onbinlerle Bir Aradaydık!

Krizin faturasının emekçi kesimler başta olmak üzere halka yıkılmasına karşı sürdürdüğümüz mücadele kapsamında;

8 Aralık 2019 İstanbul, 21 Aralık 2019 Mersin, 22 Aralık 2019 Diyarbakır Mitinglerimizin ardından  bugün emek örgütlerinin ve demokrasi güçlerinin katılımı ile bugün (11 Ocak) İzmir Gündoğdu Meydanı’nda, “İNSANCA BİR YAŞAM, DEMOKRATİK BİR TÜRKİYE İSTİYORUZ!” mitingimizi  gerçekleştirdik.

Eş Genel Başkanımız Aysun Gezen’in miting konuşma metni ve  fotoğraflar aşağıdadır:

İnsanca bir yaşam ve demokratik bir ülke mücadelesi için Gündoğdu’da buluşanlar,

Emeği ve alın teri ile tüm değerleri üreten, gelecek güzel günlerin filizlerini yeşertenler, Merhaba!

Bu sömürü düzenine itirazı olan, bu düzenin, bu iktidarın yarattığı krizin faturasını ödemeyi reddeden işçiler, kamu emekçileri, emeklikler, gençler, kadınlar merhaba..

Emek ve demokrasi mücadelesinde her zaman yan yana omuz omuza olmaktan gurur duyduğumuz dostlarımız merhaba, hoş geldiniz.

Hepinizi Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu adına, KESK adına sevgi ve saygı ile selamlıyorum.

Dünyanın dört bir yanında bu adaletsiz düzene karşı mücadele eden tüm halklara İzmir Gündoğdu Meydanı’ndan, emeğin kürsüsünden selam gönderiyoruz.

Selam olsun! İş yerlerini, fabrikaları, meydanları haklarını kazanmak için mücadele ve direniş alanına çeviren işçilere, emekçilere..

Selam Olsun her türlü baskıya rağmen alanlardan çekilmeyen, suçlarını tecavüzcülerin yüzlerine haykıran kadınlara..

Selam olsun OHAL zulmüne, ihraçlara, baskı, sürgün, soruşturma, tutuklamalara rağmen asla geri atmayan,  her zaman alanlarda olan, işyeri işyeri sokak sokak, emeği, eşitliği, özgürlüğü, barışı, laikliği örgütlemeye çalışanlara..

Doğasına, kentlerine, iradesine sahip çıkanlara selam olsun..

Sömürü, talan, yağma ve baskı düzenine kitap ile iş ile tırnak ile diş ile umut ile sevda ile düş ile direnenlere bin selam olsun..

Sevgili Dostlar,

Ülkemizin adım adım içine itildiği ekonomik, siyasal, toplumsal bunalım gittikçe derinleşiyor. Bir avuç mutlu azınlığın dışında kalan herkesin, hepimizin geleceğe ilişkin umutları karartılmak isteniyor. AKP iktidarının bile isteye seçtiği, uygulamak üzere iktidara geldiği, IMF tavsiyelerine göre belirlediği ekonomi politik tercihleri bu ülkeyi her gün biraz daha fazla uçuruma sürüklüyor.

Yeni bir yıla yine rekor üstüne rekor kıran işsizlik oranlarıyla, geçinmeyi giderek imkansız hale getiren yüksek enflasyonla, hayat pahalılığıyla girdik. Ülkemizi uluslararası mali sermayenin yağmasına açanlar, ucuz iş gücü cenneti yaratanlar emekçiler için ise cehennemin taşlarını döşediler.

KHK’ler eliyle bir gecede on binlerce kamu emekçisi çalışma hakkından, işinden, ekmeğinden edilirken, iş güvencesinin ortadan kaldırılması, sözleşmeli, esnek, güvencesiz istihdamın temel istihdam haline getirilmesinde büyük bir adım attılar. Ağaç kökü yesinler dedikleri KHK’lilerin seyahat, eğitim hakkını gasp ettiler, banka hesabı açmayı dahi yasakladılar. Seçme ve seçilme hakları gasp edildi, halkın iradesini yok sayarak atadıkları kayyumlar eliyle emekçiler işlerinden edildi.

Yetmedi, güvenlik soruşturması, arşiv kaydı araştırması, mülakat gibi uygulamalarla kamuda torpilin, kayırmanın önü sonuna kadar açıldı; güvencesizlik ve işsizlik derinleşti. Her dört gençten, her iki kadından birinin işsiz olduğu ülkemizde, işsizlik fonunu yağmalayıp sermayeye kaynak aktardılar, kıdem tazminatına göz diktiler, kamusal emeklilik hakkını ortadan kaldırmanın adımlarını attılar.  Yasada geriye doğru yapılan değişiklikle 4 milyonluk bir EYT kitlesi yarattılar, emeklilikte de payımıza sefaletin, geçim derdinin düşmesine karşı haklarımızı yük olarak gördüler.

Emekçilerin, işçilerin başta grev hakkı olmak üzere sendikal hak ve özgürlüklerini engelleyip kent meydanlarını bizlere, işçilere, emekçiler yasakladılar, her tür hak arayışına zor aygıtlarıyla, şiddetle karşılık verdiler.

Değerli Dostlar,

Borçlanmaya, dış finansmana, ranta, spekülasyona, betonlaşmaya dayalı ekonomik model çöktü. Şimdi de enkazını, kendi yarattıkları krizin faturasını tamamen biz emekçilerin ve halkların sırtına yıkmak istiyorlar.

Bir yanda 50 kişilik bir kahvaltıya neredeyse 1,5 milyon TL harcayan bakanlık, diğer yanda evine götürecek ekmek dahi alamadığı için intihar eden vatandaşlar…

Bir yanda bir yılda beslenme, gıda, mutfak harcamaları neredeyse 5,5 milyonu bulan Saray, diğer yanda beslenme, ucuz yemek hakları ellerinden alınmak istenen öğrenciler…

Bir yanda Sarayın bir dakikalık masrafına aktarılan neredeyse bir asgari ücret tutarı, diğer yanda dakikası bir TL bile etmeyen asgari ücretle çalışmak zorunda olan en az %60’lık bir kesim..

Bir yanda torpille aile efradını kamu kurum ve kuruluşlarına dolduranlar, diğer yanda kaymakamın iş istediği için sırtını sıvazlayıp ‘peçete sat’ diye onuru ile oynadığı emekçiler…

Bir yanda hiç işe gitmeden, iş yerini bile bilmeden milyonlarca TL maaş bağlanan hısım akraba; diğer yanda ağır iş yükü altında ezilen ve açlık sınırına mahkum edilen ücretliler…

Bir yanda Ağaoğullarını simit saraylarını kurtarmak için seferber edilen kamu bankaları, kredi destekleri diğer yanda kuru bir simit satıp geçinmeye çalışan yurttaşlara tezgahına el konması…

Bir yanda lükse, şatafata, saraylara, altın varaklara, kamu kaynakları ile yapılan düğün, sünnet törenlerine akıtılan milyonlar; diğer yanda elektriğe gelen zamlar yüzünden su çekemeyen, mahsulü kuruyan, icralık olup hapis tehlikesi ile karşı karşıya kalan çiftçiler…

Sevgili Dostlar,

Bu adaletsiz tablo uzar gider, daha onlarca örneğini her gün yaşıyoruz. Bu ülkede en yüksek gelire sahip %20’lik dilimin toplam gelirden aldığı pay %50’lere dayandı, en düşük gelire sahip %20’lik kesimin tam 8 katı!

Paran varsa sağlık, eğitim hakkın var; paran varsa ulaşım, haberleşme hakkın var anlayışını yerleştirdiler…bu ülkede 5 milyon yurttaşımız GSS primini dahi ödeyemez duruma getirildi.

Toplumsal ilişkilerin tümünü dinselleştirmeye çalışanların imam hatipleşme politikalarıyla, bilimi yok sayan, eleştirel düşünceyi ortadan kaldıran tutumlarıyla, yoksullaştırılmış halkın çocukları gerici vakıf, cemaat ve tarikatlara mecbur bırakıldı.

En temel kamusal hizmetler piyasaya açıldı, insanlar piyasanın acımasız koşullarına terk edildi..geçmediğimiz köprülerin, yolların, gidemediğimiz şehir hastanelerinin parasını cebimizden alıp müteahhitlere, yandaşa peşkeş çekmeye devam ediyorlar.

Dostlar,

Son bir yıl içinde elektriğe yüzde 45, doğalgaza yüzde 44, peynir, süt, yoğurt gibi süt ürünlerine yüzde 35, çaya yüzde 32, köprü geçiş ücretlerine yüzde 47, toplu taşıma ve ulaşıma, tütün ürünlerine ve bebek mamasına yüzde 40, bebek bezine yüzde 35, akaryakıta yüzde 22 zam yapıldı. Son iki yıl içinde ise elektriğe yapılan zam oranı yüzde 75’i, doğalgaza yapılan zam oranı ise yüzde 65’i geçti.

Yılın daha ilk haftasında Osmangazi ve Yavuz Sultan Selim Köprülerinin geçiş ücretlerine yüzde 14 zam yapıldı. İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere büyük şehirlerde ekmeğin fiyatı son sekiz ayda yüzde 50 zamlandı. Çarşı, pazar el yakıyor.

Ama damadın şirketine dönüşen TÜİK’e bakarsanız 2019 yılı resmi enflasyonu yüzde 11,84!  Buna inanmamızı bekliyorlar.

Oysa 2020 yılından itibaren vergi, harç ve cezaların yüzde 22,58 artırılması sadece bizim değil, hükümetin de kendi açıkladığı resmi enflasyon rakamlarına inanmadığını ispatlıyor. Buna rağmen alırken %22,58, verirken %11,84’lük enflasyonla, IMF politikalarına uygun olarak, emekçi sınıfların maaş artışları düşük tutuluyor.

Bunun için halkın yaşadığı gerçek enflasyonu TÜİK vasıtası ile perdeleseler de siyasi iktidarın ‘işçiyi, memuru, emekliyi enflasyona ezdirmedik’ nutuklarına, “ekonomi tıkırında” yalanlarına artık hiç kimse inanmıyor. Ve ne hikmetse her maaş artış döneminde enflasyon düşüveriyor!

Bu ülkede neredeyse her iki kişiden birinin asgari ücretle çalıştığı, asgari ücretin ise açlık sınırının altında olduğu yetmiyormuş gibi asgari ücretten de vergi kesiliyor.

Sevgili dostlar,

Bu ülkenin tüm değerlerini yaratanlar olarak doğrudan ücretlerimizden kesilen vergilerle, tükettiğimiz her şeyden alınan vergilerle bütçeyi biz emeğimizle, alın terimizle oluşturuyoruz. Fakat emeği ve yoksullaştırılan halkı hedef almaya devam eden iktidar 2020 bütçesinde yine az kazanandan çok, çok kazanandan az vergi almaya, vergi adaletsizliğini derinleştirmeye devam ediyor. Yetmiyor, doymuyor; yeni vergiler getiriyor.

Bizim yarattığımız kaynakları, ihtiyaçlarımızı ve taleplerimizi karşılamak yerine vergi afları, alınmaktan vazgeçilen vergi tutarları ve teşviklerle sermayedarlara peşkeş çekiyor. Güvenlik ve savunma sanayi harcamaları adı altında silahlanmaya, savaş politikalarına aktarıyor. Yatırım yok, üretim yok, istihdam, iş güvencesi yok, insanca yaşanacak bir ücret yok. Toplumsal cinsiyet eşitliği körü bu bütçede bir tek bu bütçeyi oluşturanlara pay YOK!

Sevgili dostlar;

AKP artık yönetemiyor, rıza üretemiyor. Ekonomik, toplumsal, siyasal krizini aşmak için ise baskı, şiddet ve savaş politikalarına başvurmaktan çekinmiyor. Yeni Osmanlıcılık hayalleriyle girdiği Ortadoğu’da paylaşım savaşlarından pay kapmak, içeride ise kendi ömrünü uzatıp emekçilerin asıl gündemini perdelemek için Libya tezkeresine sarılıyor.

Milliyetçi, gerici, şoven politikalarla bizleri birbirimizin düşmanı haline getirerek bu ülkenin asıl gündemini, işsizliği, yoksulluğu, güvencesizliği, geçim derdini, hayat pahalılığını, KHKleri, hukuksuzlukları konuşulamaz hale getirmeye çalışıyor.

Yine Cumhurbaşkanının çılgın hayalleri peşinde maceradan maceraya koşturuluyoruz; Kanal İstanbul projesi ile birileri arsa zengini yapılırken, kamusal araziler birilerine peşkeş çekilirken doğa katliamlarına bir yenisini eklemenin peşine düşüyorlar. Yaşama, doğaya, sanata, bilime, güzel olan ne varsa her şeye düşman iktidar hiçbir bilimselliği olmayan, finansal krizini aşmaya yönelik bir emlak projesiyle çıkageliyor.

Değerli dostlar,

Bizden toplanan kaynakların, yandaşa, %1’e, sermayeye, savaşa aktarılmasına dayalı, istihdam ve üretim yaratmayan, toplumsal cinsiyet körü bu bütçeyi kabul etmiyoruz.

TALEPLERİMİZ AÇIK VE NET:

Bizler öncelikle herkese güvenceli iş ve güvenli bir gelecek sağlanmasını istiyoruz.

Bunun için;

  • Kriz bahanesi ile yaşanan işten çıkarmalara, ücretsiz izinlere
  • İş güvencemizi ortadan kaldırmayı hedefleyen her türlü güvencesiz istihdam uygulamasına son verilmesini istiyoruz.
  • Kadınların sürekli ve güvenceli işlerde istihdam edilmesinin önündeki tüm engellerin kaldırılmasını,
  • Kamuya alımlarda eşitsizliği artıran, torpilin, kayırmanın, kadrolaşmanın önünü açan mülakat, sözlü sınav, güvenlik araştırması ve arşiv kaydı uygulamasına son verilmesini istiyoruz.
  • Elektrik, doğalgaz, su, akaryakıt, ekmek, toplu taşıma gibi temel ihtiyaçlara yapılan zamlar geri alınmalı,
  • Tüm emekçilerin ücretlerinin insanca yaşanacak bir seviyeye çekilmesi için ek zam yapılmalı,
  • Hem kamu emekçilerinin hem işçilerin TÜİK’in resmi hedeflenen enflasyon rakamlarını temel alan toplu sözleşmeleri hükmünü çoktan hükmünü yitirmiştir. Bu toplu sözleşmeler derhal yenilenmeli, maaşlarımızda-ücretlerimizde yaşanan gerçek enflasyon oranında, satın alma gücümüzdeki azalma ve ekonomik büyüme oranları dikkate alınarak artış yapılmalıdır.
  • Demokrasiyi yok eden tüm uygulamalara, hukuksuzluklara, kayyumlara son verilmeli, halkın iradesi tanınmalı,
  • KHK ile ihraç edilenler tüm haklarıyla iade edilmelidir.

Vergide adalet için, emekçilerin, halkın üzerindeki vergi yükünün azaltılması için

  • Kar, faiz ve servet gelirlerine tanınan ayrıcalıklar kaldırılmalı,
  • Asgari ücret vergi dışı bırakılmalı,
  • Temel tüketim maddelerinden alınan KDV sıfırlanmalı,
  • Birinci vergi dilimi %15 ten % 10’a düşürülerek, yoksulluk sınırına kadar olan maaşlar-ücretler birinci vergi diliminde sabitlenmelidir.

Kısacası az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınacak adil bir sistemin kurulmasını istiyoruz.

 

Toplanan vergilerin emekçilere, halka geri dönmesi için

  • Kamu kaynaklarının kimlerden toplanacağına, hangi ihtiyaçlar için harcanacağına halkın, sendikaların, demokratik kitle örgütlerinin katılımıyla karar verilmeli; süreç açık, şeffaf yürütülmeli ve denetlenebilir olmalı.
  • Toplumsal cinsiyet eşitliği hayatın her alanında olduğu gibi yarattığımız kaynakların harcanmasında esas alınmalı.
  • Özelleştirme soygununa, kamu hizmetlerinin piyasalaştırılmasına, yağma ve talana son verilmeli,
  • Temel kamusal hizmetlerin herkes tarafından eşit, ulaşılabilir, nitelikli bir şekilde sunulmasına öncelik verilmeli,
  • Savunma ve güvenliğin daha fazla silahlanmaktan değil, demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla işletilmesinden, adaletin tesisinden geçtiği gerçeğinden hareketle kaynaklarımız barış ve demokrasi için kullanılmalıdır.

 Değerli dostlar,

Bu talepler tüm halkın talepleridir. Bizler bu ülkenin tüm değerlerini yaratan %99luk kesim olarak ödediğimiz her bir kuruş verginin hesabını soracağız.

Biz yarattığımız değerlerin, oluşturduğumuz kaynakların insanca bir yaşam, çalışma koşulları ve iş güvencesi, parasız kamusal hizmet olarak geri dönmesini istiyoruz.

Biz, eşit ve özgür, laik, demokratik bir ülkede barış içinde bir arada yaşamak istiyoruz.

Düşlediğimiz ülkeyi kuracak olanlar bizleriz, çare biziz. Yeter ki yan yana gelelim, yeter ki birlikte omuz omuza demokratik ve adil bir ülke ve emek mücadelesini yükseltelim.

Buradan hep beraber haykıralım..Örgütlü bir halkı hiçbir kuvvet yenemez!

Selam olsun dünyanın her yanında bu köhnemiş düzene karşı mücadele verenlere!

Hepinizi Konfederasyonum KESK adına dirençle, güzel, aydınlık yarınlara olan inancımızla selamlıyorum.

Print Friendly, PDF & Email


İLİŞKİLİ YAZILAR

TÜRKİYE SPOR YAZARLARI DERNEĞİ’NE KAYYUM ATANMASINI ANTİDEMOKRATİK

Gazetecilik toplumun doğru bilgiyle donanabilmesi ve demokrasimizin denge içinde işleyebilmesi için vazgeçilmezdir. Gazetecilerin, bu önemli ...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

twelve + five =

Örnek Resim