Sayın Jean-Claude Juncker Avrupa Komisyonu Başkanı
Sayın Donald Tusk Avrupa [Devlet ve Hükümetler Başkanları] Konseyi Başkanı
Sayın Boyko Borissov Bulgaristan Başbakanı
[Bu mektup e-posta ile gönderilmiştir.][email protected] [email protected]
Brüksel, 23 Mart 2018
Sayın Başkanlar,
Sayın Başbakan,
ITUC ve ETUC 15 Temmuz 2016’daki başarısız darbe girişiminin ardından Türkiye’de yaşanan gelişmelerle ilgili derin kaygılarını sizlere çeşitli defalar doğrudan veya dolaylı olarak açıkladı.
ETUC 8 Mart 2017’de ‘olağanüstü hal ilan edildikten sonra Türkiye’de insan hakları ve sendikal haklar durumunun evrilişiyle ilgili bir çalışma’ yayınladı. Bu Çalışma Türk yetkililerin 15 Temmuz’dan sonraki Olağanüstü Hal kapsamında kabul ettiği kanun hükmünde kararnamelerin sadece uluslararası belgeleri (ILO Sözleşmeleri; Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme) değil ayrıca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi [AİHS] ve Avrupa Sosyal Şartı’nı (revize edilen) açıkça ihlal ettiğini üzücü bir şekilde göstermiştir. Bu kararnameler kanunilik, orantılılık, gereklilik, hukuk kurallarına uygunluk ve masumiyet karinesi prensiplerini ihlal etmektedir.
Ortak ETUC ve ITUC heyeti 3-5 Mayıs 2017’de Ankara’ya ikinci bir ziyaret gerçekleştirdi. Uluslararası ve Avrupa sendikal hareketi heyetinin amacı Türkiye’deki dört örgütümüzle [Türk-iş, Hak-iş, Disk ve Kesk] sendika üyelerinin durumuna ilişkin yeni gelişmeleri görüşmekti. Üye sendikaların farklı siyasi yaklaşımları olmasına rağmen ortak heyet bu ziyarette ortak bir analiz gerçekleştirdi ve ortak talepleri formüle etti. Ziyaretin sonunda dört üye sendikamız olağanüstü halin kaldırılması, keyfi ve yaygın ihraçların son bulması, gözaltında bulunan ve tutuklanan işçilerin serbest bırakılması, hakların hukuka uygun bir şekilde yeniden uygulamaya geçirilmesi ve ifade özgürlüğü hakkının geri götürülmesi çağrısı yapan ortak bir açıklama konusunda hem fikir oldu.
Şubat 2018’de Avrupa Parlamentosu ‘Türkiye’deki temel hak ve özgürlüklerine ilişkin devam eden kötüye gitme durumu ve yargı bağımsızılığının eksikliği konusunda derin kaygılarını’ ifade ederek tam olarak aynı kaygıları dile getiren bir karar tasarısı kabul etti.
BM iki gün önce ihraçlarla ilgili Türkiye üzerine hazırlanan bir rapor yayınladı. BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Zeid Ra’ad Al Hussein: “Rakamlar sadece şok edici: 18 aylık olağanüstü hal döneminde 160.000 civarında kişi gözaltına alındı; çoğunluluğu keyfi bir şekilde 152.000 kamu görevlisi ihraç edildi; öğretmenler, hakimler, avukatlar ihraç edildi veya yargılandı, basın kuruluşları kapatıldı ve websitelerinin erişimi engellendi-Türkiye’de ilan edilen [ve birbiri ardına uzatılan] olağanüstü hal çok sayıda kişinin insan haklarını keyfi ve ağır bir şekilde engellemek için kullanılmaktadır” dedi.
İhraç edilen işçilerin itiraz hakkı bulunmamaktadır ve diğer işlerde çalışamayacak şekilde kara listeye ekleniyorlar, pasaportları ellerinden alınmaktadır. Sempatizan, yönetici ve darbeye doğrudan katılanlar arasında herhangi bir ayrım yapılmamaktadır. Yalnızca 2017’de olağanüstü hal kapsamında beş grev yasaklanmıştır.
Uluslararası ve Avrupalı yetkililer ve kurumlar tarafından yayınlanan onlarca mesajlara rağmen 2018 yılı Mart ayı başı itibariyle Türk yetkililerin olağanüstü hali frenlediğini maalesef görmedik.
Esasen, Türkiye bu yılın Ocak ayında Suriye’ye yönelik saldırı başlattıktan sonra ifade özgürlüğüne yönelik baskı artmıştır. Geçen ay, tabipler birliğinin 300 üyesi gözaltına alınmıştır. KESK Merkez Yürütme Kurulu üyesi ve ITUC İnsan Hakları ve Sendikal Hakları Komitesi üyesi Sayın Elif Çuhadar dört yıl önce bir panelde yaptığı konuşma nedeniyle gözaltına alınmıştır. Geçen Cumartesi İzmir’de üç sendikacı Çağdaş Yazıcı, Recep Temel ve İdil Uğurlu gözaltına alınmıştır. Gözaltına alınma nedenleri bilinmiyor ve gözaltına alındıklarından beri ne avukatları ne aileleri onları görebilmiştir.
30’dan fazla kararname yayınlanmıştır, kış lastiği kullanımı veya (kamudaki) 1 milyon taşeron işçisinin çoğunun kadroya geçirilmesiyle ilgili olan son yayınlananların bazı maddelerinin “olağanüstü” ile hiçbir İLGİSİ bulunmamaktadır.
Türk yetkililerin Avrupa Konseyini yatıştırmak için sözünü verdiği (geçen yol 23 Ocak tarihli) Olağanüstü Hal İşlemlerini İnceleme Komisyonu çalışmaya başladı ancak komisyon ne şeffaf ne tarafsız. Bu nedenle bu Komisyonun kararları makul bir süre içerisinde yargı denetimine ve en son çare olarak Avrupa düzeyinde bağımsız, şeffaf ve etkili bir itiraz sürecine tabi olmalıdır.
Bu koşullarda ve AB-Türkiye zirvesinin 26 Mart’ta Varna’da yapılacağından hareketle, ITUC ve ETUC Komisyonu ve de Konseyini geride bıraktığımız aylarda temel hak ve özgürlüklerdeki artışı kınayan, hukukun üstünlüğüne, demokrasi ve adalete riayet edecek şekilde acilen dönme çağrısı yapan, AB aday ülkesi olarak Türkiye’yi Avrupa Şartına ve Sözleşmelerine uyması gerektiği ifade eden bir şekilde Türk hükümetine net, güçlü ama yapıcı bir mesaj vermeye teşvik eder.
Vakit ayırdığınız için şimdiden teşekkürler.
Saygılarımızla,
Sharan Burrow Luca Visentini
Genel Sekreter Genel Sekreter
ITUC ETUC ve PERC