Van, Mardin ve Diyarbakır Büyükşehir Eş Başkanlarının görevden alınarak yerlerine kayyum (kayyım) atanması Cumhurbaşkanı ve mevcut Hükümet’in ihtiyaçlarının hukuk, anayasa ve yargı kararlarının üzerinde görüldüğü bir rejimde yaşadığımızın en çıplak göstergesidir.
Demokrasinin değer ve kurumlarının hiçe sayıldığı, devletin tüm olanaklarının iktidar partisinin hizmetine sunulduğu OHAL uygulamalarının bu son örneğinde; yüzlerce Belediye Meclis üyesi gözaltına alınmış, aralarında çok sayıda sendika üyesinin de olduğu belediye çalışanı ya açığa alınmış ya da görevden uzaklaştırılarak yerlerine jet hızıyla atamalar yapılmıştır. Diğer vahim bir uygulama ise ancak Danıştay kararı ile fesih edilebilecek Belediye Meclislerinin, kayyum olarak atanan Valiler tarafından tümden feshedilmesidir!
DİSK, KESK, TMMOB, TTB olarak bu uygulamayı şiddetle kınıyor, bir an önce sivil darbe uygulamasından vazgeçilmesini ve görevden alınan Diyarbakır, Van ve Mardin Büyükşehir Belediye Eş Genel Başkanlarının ve Belediye Meclis üyelerinin görevlerine iade edilmesini istiyoruz.
Evrensel hukuk normlarına, AHİM içtihatlarına aykırı, hukuksal olmaktan çok bir partinin ya da ittifakın ihtiyaçları ve anti demokratik anlayışının ürünü olan bu uygulamaların halkın büyük çoğunluğunun vicdanında da onay almadığını görüyoruz
Örneğine ancak Ortadoğu monarşi ve totaliter rejimlerinde rastlanabilecek bu uygulamalarda ısrar edilmesi ülkemizin geleceği açısından kaygı vericidir. Cumhurbaşkanı ve partisinin kararlarının, halkın iradesinden üstün görüldüğü bu anlayış, benzerlerini darbe dönemlerinde gördüğümüz faşizan bir yönetim zihniyetinin ürünüdür.
Hiç kimsenin ülkemizdeki asgari demokrasi işleyişini yok etmeye, halkın demokratik iradesine ipotek koymaya, yurttaşların demokrasiye ve seçimlere olan inancına darbe vurmaya hakkı yoktur.
Diyarbakır, Van ve Mardin’de yaşayan milyonlarca insanın oyları ile işbaşına gelen Belediye Başkanlarının, atanmış bir İçişleri Bakanı tarafından görevden alınarak yerlerine, “partili cumhurbaşkanlığı sisteminin partili valilerini” kayyum olarak atamak demokrasi cinayetidir. İçişleri Bakanı’nın “Mahkeme kararını bekleyemezdik” söyleminin asgari demokrasi ilkelerinde dahi karşılığı olmadığı gibi, bu söylem ortada hukuki bir sürecin değil siyasi bir darbenin olduğunun itirafıdır.
Emek ve meslek örgütleri olarak; baskıcı, dayatmacı, otoriter, halk ve emek karşıtı bu “kayyumcu anlayışı” sadece belediyelerde değil, mücadele ettiğimiz her alanda karşımıza çıktığı için çok iyi tanıyoruz.
Yüzbinlerce kamu işçisini yoksulluğa sürükleyen, taşeron işçilerini sözleşmeye bile dahil etmeyen sözleşme masalarında “açık kalan mikrofonlarda”, milyonlarca kamu çalışanı ve emeklisinin emeğini hükümet tekliflerini meşrulaştırmakla görevli hakem kuruluna teslim eden “samimiyetsiz söylemlerde”, Kaz dağları başta olmak üzere ülkenin yer altını ve yer üstünü yağmalamakta beis görmeyen talancı zihniyette aynı “kayyumcu” anlayışın farklı yüzlerini görebiliyoruz.
Van, Diyarbakır ve Mardin’deki halkın seçim iradesini gasp eden anlayış; Kocaeli’ndeki işçinin, Ankara’daki kamu emekçisinin emeğini gasp eden anlayışın bizzatihi kendisidir.
İktidara 31 Mart ve 23 Haziran 2019 yerel seçimlerinde halklarımızın ve emekçilerin;
– Tek Adam rejimini,
– Baskı politikalarını,
– İnançlarına ve etnik kökenlerine göre insanları ayırıp birbirine kırdıracak her türlü uygulamayı, tüm şoven yaklaşımları
– Ekonomik krize yol açan neo liberal politikaları,
– Kayyum uygulamalarıyla sandığa yansıyan iradesinin gasp edilmesini,
ret ettiğini, onaylamadığını hatırlatmak istiyoruz.
Bu açık iradeye ve mesaja rağmen hukuksuzluğu ve baskı politikalarını derinleştirme çabası, sonucu beğenilmeyen seçimleri tekrarlamanın ya da seçilenlerin yerine kayyum atamanın olağan hale getirildiği bir rejim inşa edilmek istendiğini düşündürtmektedir.
Sandıkta kaybedileni demokrasi dışı yollarla gasp etmeye çalışmak, bunu alışkanlık haline getirmek, rejimin siyasal ahlak düzeyinin de göstergesidir.
Kaldı ki, geçtiğimiz dönemde aynı belediyelere atanan kayyumların yerel yönetimleri uğrattıkları zararın, yolsuzlukların ve şatafatın bilançosu ortadadır. Kayyumlar sadece demokrasiye değil, atandıkları yerel yönetimlere de büyük ve kalıcı zararlar vermektedir.
Biliyoruz ki, kayyum politikası ülkede demokrasiden, barıştan, emekten yana olan herkese verilmiş bir gözdağıdır. Geçen dönem atanmış olan belediye kayyumları “görevden alma, mobbing, görev değişikliği, imzalanan toplu sözleşmelerin iptal edilmesi, sendikal ayrımcılık” gibi birçok baskıcı ve keyfi uygulaması ile hafızalardaki yerlerini korumaktadır.
Bir kez daha çağrıda bulunuyoruz; halk iradesine vurulan bu darbeden derhal vazgeçilmelidir. Hukuk dışı yollarla, baskı ve zor yöntemleriyle muhalif siyasetçileri etkisizleştirme anlayışı terk edilmelidir.
Görevden alınan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Adnan Selçuk Mızraklı, Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk ve Van Büyükşehir Belediye Başkanı Bedia Özgökçe Ertan derhal görevlerine iade edilmelidir.
DİSK (TÜRKİYE DEVRİMCİ İŞÇİ SENDİKALARI KONFEDERASYONU)
KESK (KAMU EMEKÇİLERİ SENDİKALARI KONFEDERASYONU)
TMMOB (TÜRK MÜHENDİS VE MİMAR ODALARI BİRLİĞİ)
TTB (TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ)