Anasayfa / MANŞET / Krizin Sorumluları Hesap Vermekten Kurtulamayacak!

Krizin Sorumluları Hesap Vermekten Kurtulamayacak!

Siyasal ve ekonomik kriz derinleşiyor. Krizin derinleşmesi ne sürpriz ne de oyundur. Krizin sebebi “bu gidişat ile 2019 yılına gidemeyiz” diyerek baskın seçim kararını alan iktidarın bizzat kendisidir. Bugün çıkıp döviz kurlarındaki artışı kendilerine karşı bir küresel oyun olarak nitelemek bir kez daha mağdurları oynayarak oy devşirme kurnazlığından başka bir şey değildir.

Ortada küresel bir oyun varsa 16 yıldır küresel güçlerin/emperyalistlerin ekonomik reçetelerini milim şaşmadan uygulayan, özelleştirmelerle kamu kaynaklarını küresel güçlerin hizmetine sunan, BOP projesine eş başkanlık yapanlar bu oyunun as oyuncularıdır.

Anayasanın, temel hak ve özgürlüklerin askıya alındığı, yasama, yürütme, yargı yetkisinin tek ağızda toplandığı, hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti ilkelerinin yerle bir edildiği, baskı ve şiddetin OHAL ile tahkim edildiği, ekonomiden siyasete, kültürden tarıma hemen her konuda söz/yetkinin tek adamda toplandığı, ülkenin yarısının hain ilan edildiği, rantın, yolsuzluğun, rüşvetin devletin yönetilme biçimi haline geldiği bir ortamda krizin yaşanması kaçınılmazdır. Krizi öteleyen kaynağının belirsiz bir takım sıcak para girdileri olduğu da artık bir sır olmaktan çıkmıştır.

OHAL’in kendisi bile tek başına krize davetiye çıkarmanın adı olmuştur. Krizin arkasında 16 yıllık iktidarı boyunca neoliberal politikaları derinleştiren ve 22 aydır ülkeyi OHAL ile yönetenler vardır.

İronik şekilde ittifaklarının adını Cumhur koyanlar krizin tüm faturasını cumhura, halka yüklüyorlar. Halk, ekonomik krizi yaşamın her alanında her gün daha yakıcı bir biçimde hissediyor. Geçinemeyenler seslerini duyurmak için kendi canlarını ortaya koyuyor. “Taşerona kadro” yalanlarının ortaya çıkmasıyla binlerce işçi kadro beklerken işsiz kalıyor. İş güvencemiz, geleceğimiz gün be gün elimizden alınıyor, esnek, güvencesiz istihdam yaygınlaşıyor. Özellikle bu politikalarla kadınlar eve kapatılmaya çalışılıyor. Kamusal varlıklarımız ve kamusal olması gereken hizmetler özelleştiriliyor, parası olmayan ne sağlık hizmeti ne eğitim hizmeti alabiliyor, tüm kamusal varlıklarımız emperyalistlere ve yerli işbirlikçilerine peşkeş çekiliyor.

İktidara geldiklerinde 1 dolar 1,679 Türk lirası iken bugün 5 TL’ye dayandı. Yılbaşından bu güne kadar ise TL yaklaşık yüzde 20 değer kaybetti.

Dövizdeki bu eşi görülmemiş artış ve TL’deki değer kaybı daha fazla yoksulluk ve açlık demektir ve bu durum emeğiyle geçinmek zorunda olan emekçilere günlük olarak yansıyor.

Enflasyon aldı başını gidiyor. İşsizlik rakamları her ay rekorunu tazeliyor.

Yandaş konfederasyonun satış sözleşmesinin ağır sonuçları gün geçtikçe katlanılamaz hale geliyor.

Ürünün gramajını, litresini,  paket içindeki adedini düşürerek örtülü zam yapma yolunu seçseler de, petrol ürünlerinde devasa artışı seçimlere kadar ÖTV indirimi ile kapatmaya çalışsalar da ekonomideki iflası ve bunun emekçilere yansımasını gizlemek mümkün değildir.

Saray ve iktidardakiler tüm aileleri ile birlikte her gün biraz daha zenginleşirken, tütün üreticilerinin artan vergiler ve bir takım sorunlardan dolayı ürünlerini maliyetlerinin altına sattıkları gerçeğini yandaş medyaya rağmen sağır sultanlar bile duyuyor. Şeker fabrikalarını tekelci sermayeye satmalarının üzerinden bir ay geçmeden şimdi küresel güçlerden bahsetmelerinin arkasındaki sinizmi her gün toplumun daha geniş bir kesimi görüyor, anlıyor.

Emekçiler, ezilenler ellerini ceplerimizden çekmeyenlerin, bütün yükü sırtımıza yükleyenlerin biat kültürüne, dayatmalarına teslim olmayacaktır. Krizin faturasını krize neden olanlar ödemelidir.

Enflasyondan, adaletsiz vergi dilimlerinden, yandaş konfederasyon ile imzalanan satış sözleşmesinden ve döviz kurundaki yaşanan artış nedeniyle maaşlarımızın erimesinden kaynaklanan kayıplarımız derhal karşılanmalıdır.

Satış sözleşmesi derhal feshedilmelidir. Grevli ve başta Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) temel sözleşmeleri olmak üzere ülkemiz tarafından onaylanan sözleşmelerin gereği olan evrensel-gerçek bir toplu sözleşme sistemi hayata geçirilmelidir. Bu koşullar oluşturularak emekçilerin gerçek temsilcileriyle TİS masasına oturulmalıdır.

Özelleştirmeler ve talan düzenine son verilmelidir.

İnsanca bir yaşam ve güvenceli iş koşulları sağlanmalıdır.

OHAL rejimi derhal kaldırılmalı, bütün KHK’lar iptal edilmelidir.

Kriz koşullarında yaşam mücadelesi veren, hukuksuzca işten atılan emekçiler işlerine geri döndürülmelidir.

16 yıldır ülkeyi bu hale getirenler sorunun parçasıdırlar ve sorunun parçası olanlar çözüm olamazlar!

Kamu emekçileri fiili ve meşru mücadelesini sürdürecek, 24 Haziran’da sandıklara giderek ve sandık güvenliği için üzerine düşen sorumluluğu yerine getirerek, krizin sorumlularından sandıkta da hesap soracaktır.

KESK YÜRÜTME KURULU

Print Friendly, PDF & Email


İLİŞKİLİ YAZILAR

TÜRKİYE SPOR YAZARLARI DERNEĞİ’NE KAYYUM ATANMASINI ANTİDEMOKRATİK

Gazetecilik toplumun doğru bilgiyle donanabilmesi ve demokrasimizin denge içinde işleyebilmesi için vazgeçilmezdir. Gazetecilerin, bu önemli ...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

six + 2 =

Örnek Resim