Kamuda öldüren boyuta gelen mobbinge ilişkin Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına sorular yönelttik!
Kamu, neoliberal politikalar doğrultusunda AKP hükümetleri tarafından, parça parça torba yasalarla performansa dayalı, esnek ve sözleşmeli çalışma başta olmak üzere güvencesiz bir yapıya dönüştürüldü. Diğer yandan, yasal ve hukuki dayanağı olmayan, piyasa koşullarının vahşice işlediği özel sektörü dahi aratan, güvencesizlik temelinde baskı ve zora dayalı uygulamalar söz konusudur. Kamudaki bu planlı dönüşümün en önemli hedefi elbette ki, daha ucuz işgücüne imkân yaratmak ve kölece çalışmaya rıza üretmektir. İşsizlik oranlarının rekor seviyelere tırmandığı bugünlerde, işsiz kalma ve gelecek kaygısı eşitsizlik ve kölelik koşullarını dayatan önemli bir unsurdur.
Kamudaki dönüşüm, tüm emekçiler açısından artan oranda mobbing, eşitsizlik, ayrımcılık demek olurken, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bir sonucu olarak, kadın emekçileri çok daha, katmerli etkilemekte, kırılgan ve savunmasız hale getirmektedir.
Sözleşmeli olarak Türkçe öğretmenliği yapan Saadet H.‘nin (25), Kasım ayında yaşamına son vermeden önce sosyal medya hesabındaki “Ben yapamadım mobbinge uğramaktan… her gün pamuk ipliğine bağlısınız sözünden bıktım usandım” ile Antep’te Müze ve İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünde arkeolog olarak çalışırken Ocak ayında yaşamına son veren Merve K.’nin (33) abisinin “Baskı ve mobbing uygulaması kardeşimi duygusal yönden çöküntüye soktu ve intihara kadar sürükledi.” ifadeleri tüm gerçekliği gözler önüne sermektedir.
Saadet H. ve Merve K. yı yaşamlarına son verdirecek boyutta çıkmaza sürükleyen mobbing münferit değil politiktir ve oldukça yaygın yaşanmaktadır. Mobbingin ve mobbing nedeniyle yaşanan ölümlerin sorumlusu, gerekli önlem ve mekanizmaları oluşturmak bir yana, tüm uyarılarımıza rağmen, kamuyu güvencesizliğin, şiddettin mekanları haline dönüştürenlerdir.
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına, 19/03/2011 tarih ve 27879 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 2011/2 sayılı Başbakanlık Genelgesi kapsamında şimdiye dek mobbinge ilişkin yürüttükleri çalışmalar hakkında, toplumsal cinsiyet eşitsizliği boyutuyla önlem içeren politikalar geliştirilip geliştirilmediğini de içerecek biçimde 10 soru yönelttik.
Bakanlık tarafından sorularımıza cevaben hazırlanarak Konfederasyonumuza gönderilen metni olduğu gibi kamuoyu ile paylaşıyoruz. Bakanlığın cevap metninden, materyal çalışmaları dışında, mobbingin kamuda uygulanan politikalar nihayetiyle geldiği öldüren boyutuna denk bir gerçeklikte faaliyet ve eylem planı uygulanmamakta olduğu anlaşılmaktadır. Kamudaki dönüşüm politikalarına, istatistik bilgilerine ve sendikal örgütlenmenin engellenmesine ilişkin aşağıda yer alan 3 sorumuz ise görmezden gelinmiş ve cevap dahi verilmemiştir.
Bakanlığın cevaplamadığı sorularımız:
- Bakanlığınız güvencesiz, sözleşmeli ve performansa dayalı istihdam biçimlerinin mobbing zeminini güçlendirdiğini, vakaları artırdığını ve çalışma barışını bozduğunu düşünmekte midir? Düşünmekteyse hükümet neden hala sözleşmeli, güvencesiz ve performansa dayalı istihdamda ısrar etmektedir? Düşünmemekteyse bu tür istihdam biçimlerinin yoğun olduğu kamu ve özel sektörde mobbingin giderek yaygınlaşmasını nasıl izah etmektedir?
- Sendikal ayrımcılık politikalarının mobbing zeminini güçlendirdiği düşüncesine katılıyor musunuz? Katılmıyorsanız bu yönde artan mobbing ihlalleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Katılıyorsanız hükümetiniz niçin ısrarla sendikal ayrımcılıkta ısrar etmektedir?
- Genelgenin yayınlanmasından bu yana denetim elemanlarına kaç tane mobbing şikâyeti iletilmiştir? Şikâyetlerin kaçı, ne şekilde sonuçlandırılmıştır?
Diğer yandan; “Kadın emekçilerin daha fazla mobbinge uğradığı bir gerçek iken ve verilerle de doğrulanmış iken, toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik çalışmalar yapılması düşünülmekte midir? Düşünülüyor ise somut girişimler nelerdir?” şeklindeki sorumuz ise çalışma yaşamının eril karakteri dolayısıyla da mobbingin kadın emekçilere katmerli ve daha fazla etkisi perdelenerek, mobbing “herkesin başına gelebilecek bir olay” olarak nitelendirilmiştir.
Oysa, mobbing ve ayrımcılığın tüm kamu emekçilerini olumsuz etkilediği gerçekliğiyle birlikte, ataerkinin yarattığı toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklı olarak kadın emekçiler, daha çok mobbing ve ayrımcılığa uğrarken, etkilerini de daha ağır yaşamaktadır. Günümüzde uygulanan kadın düşmanı, cinsiyetçi, muhafazakâr, milliyetçi söylem ve politikalar var olan cinsiyet eşitsizliğini çok daha derinleştirmektedir. Kadınlar; kimliğinin, bedeninin ve emeğinin değersizleştirilmesi, ayrımcılık, söz kesme, giyim ve görünüşle dalga geçme, cinsel içerikli şakalar, cinsel tacize uzanan çeşitli biçimlerde çok daha katmerli olarak mobbing ve şiddetle karşılaşmaktadır. Hakeza evde de emek sömürüsü ve ağır iş yükü devam etmektedir. Taşeron, sözleşmeli, hukuksuz keyfi işten atma gibi güvencesiz çalışma koşulları, mobbing ve ayrımcılığı sineye çekmek zoruna bırakmakta, şikâyetin, örgütlenmenin ve hak aramanın da önüne geçmektedir.
Mobbinge en güçlü zemini sunan güvencesiz, performansa dayalı çalışma biçimlerine karşı yıllardır güçlü bir mücadele sürdüren Konfederasyonumuz, bu koşulların artırdığı sonuçlar itibarıyla da mobbinge ve ayrımcılığa karşı tutarlı ve kararlı politikalar, yasal düzenlemeler ile yerinde müdahale, denetim ve uygulamada süreklilik gerektiğini her platformda dile getirmeye devam edecektir.
Bu vesileyle bir kez daha güvencesizliğe, ayrımcılığa, mobbinge ve diğer her tür baskıya karşı emeğin kurtuluşu, ülkemizin demokratikleşmesi için tüm emekçileri, KESK’e bağlı sendikalarda örgütlenmeye, emeğin ve yaşamın korunması, özgürleşmesi için yürüttüğümüz mücadeleye katılmaya çağırıyoruz.