15 Temmuz darbe girişimini iktidarına karşı en küçük bir itirazı dahi susturmanın aracına dönüştüren AKP iktidarının saldırılarına her gün bir yenisi ekleniyor. Son olarak dün akşam yayımlanan 686 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile onlarca kamu kurumundan toplam 4 bin 464 kamu personeli daha ‘memuriyetten çıkarılmış’ yani ihraç edilmiştir.
Söz konusu KHK ile bir kez daha görülmüştür ki siyasal iktidarın darbe ile darbecilerle hesaplaşma gibi bir derdi yoktur. Çünkü OHAL’i kendine ilan ettiğini iddia eden iktidar tam tersine OHAL’i kalıcı hale getirecek tek adam sultasını tesis etmek için elinden geleni ardına koymamaktadır.
Bunun için yoksullaştırdığı halkı enflasyona ezdirmekten işçinin grevini yasaklamaya, kamu emekçilerinin sınırlı iş güvencesini yok ederek kapı kuluna çevirmekten, emeği ile geçinen kesimlerden aldığı vergileri, işsizlik fonunu, halkın-kamunun kaynaklarını, varlık fonu adı altında patronlara teşvik kıyağı olarak aktarmaya kadar elimizde kalan son haklarımıza, son kuruşumuza dahi göz diken saldırı dalgasının aradı arkası kesilmemektedir.
Kısacası AKP iktidarının tek derdi OHAL-KHK rejimini kalıcı hale getirecek olan tek adama dayalı otoriter sisteme geçişin önünde en küçük bir engel dahi bırakmamaktır. Temel hedef tüm toplumu tek adam iktidarına biat eden kullara dönüştürmektir. Özellikle dün akşam yayımlanan 686 sayılı KHK, bugüne kadar ardı ardına çıkarılan KHK’lerin bu hedefe ulaşmada bir silah olarak kullanıldığını bir kez daha kanıtlamıştır.
Siyasal iktidar son KHK ile yıllardır eğitimin dinselleştirilmesine ve ticarileştirilmesine direnen, laik-bilimsel eğitimi savunan, emek, barış ve demokrasi mücadelesi yürüten eğitim emekçilerinden, ülkede akan kanın durması için Barış Bildirisine imza atan yüzlerce akademisyenden intikam alırcasına hareket etmeyi sürdürmüştür. AKP, ömrü darbelere karşı mücadele ile geçen Marmara Üniversitesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu’nu dahi KHK ile ihraç edecek kadar gözünü karartmıştır. Bilimin, sanatın ve sanatın yeniden üretiminde temel işleve sahip olan üniversitelerde aydın, demokrat, halkçı akademisyenlerin ihracı ile boşaltılan kadroların kimlerle doldurulacağı ise aşikârdır.
Öte yandan söz konusu KHK ile iktidarın en önemli hedeflerinin başında konfederasyonumuz KESK olduğu bir kez daha ispatlamıştır. Özellikle Milli Eğitim Bakanlığından ihraç edilen personelin ve Yükseköğretim kurumlarından ihraç edilen akademisyenlerin önemli bir bölümü bağlı sendikamız EĞİTİM SEN üyesidir. İhraç edilenler arasında EĞİTİM SEN Genel Sekreteri Mesut Fırat başta olmak üzere, çeşitli şubelerimizden yönetici ve üyelerimizin bulunması örgütlü mücadelemize tasfiye girişiminin tüm hızı ile sürdüğünü gözler önüne sermektedir.
KESK olarak 78 milyon vatandaşın kamu hizmeti alma hakkı için, 3 milyon kamu emekçisinin hak ettiği insanca yaşam için mücadele ediyoruz. Bunun için en başından beri emek ve demokrasi karşıtlarının hedefinde olduk. Bugün de, 15 Temmuz sonrasında KESK’i “darbe destekçisi” olarak itham edemeyeceklerini bilenler yıllardır kararlılıkla sürdürdüğümüz emek ve demokrasi mücadelemizi “suç” gibi göstermektedir.
Tekrar üstüne basa basa vurguluyoruz. Bir sendikanın, konfederasyonun; anayasa ile yasalarla, ülkemizin altında imzası bulunan uluslar arası sözleşme ve anlaşmalarla güvence altına alınmış bulunan sendikal hak ve özgürlükleri kullanması “suç” değildir. Sendikal hak ve özgürlükler mücadelesi yürüttüğü için açığa alınan, ihraç edilen yönetici ve üyelerimiz de “suçlu” değil, kamu emekçileri mücadelesinin onurudur.
KESK’e bağlı sendikaların yönetici ve üyelerini haksız, hukuksuz tamamen keyfi olarak ihraç edenlerin, açığa alanların tek bir kriteri vardır. O da başta kamu emekçileri olmak üzere tüm emekçi kesimlerin hak ve özgürlüklerini savunmamıza, emeğin hakları ile demokrasi ve barış mücadelesi arasında köprüler kurmamıza duydukları kindir. Gerisi lafügüzaftır.
KESK olarak, hukukun en temel ilkelerini ayaklar altına alarak intikam hırsıyla KHK listelerini oluşturanların ve hazırlanmasına katkı sunanların peşini bırakmayacağız.
Nereden ya da kimden gelirse gelsin, örgütlü mücadelemizi hedef alan, her türlü yasa dışı girişim ve saldırıya rağmen, hukuksal ve örgütlü mücadeleden asla vazgeçmeyeceğiz.
İhraç edilen, açığa alınan tüm üyelerimiz tekrar görevlerine dönene kadar dayanışmayı daha da büyüterek mücadelemizi kesintisiz sürdüreceğiz.
Tüm bu antidemokratik ihraç kararlarına, baskılara karşın bu ülkenin onurlu ve mücadeleci kamu emekçileri olarak boyun eğmeyeceğiz.
BİZ KAZANCAĞIZ!