Tüm dünya aylardır yüz binlerce insanın hayatına mal olan COVİD-19 adı verilen virüsle boğuşuyor. Dünyanın pandemi ile sarsıldığı olağanüstü dönemde İşçi Sağlığı ve Güvenliği (İSG) çok daha önemli hale gelmiştir.
Buna rağmen ülkemizde 14 Temmuz Salı günü TBMM’ye sunulan bir yasa teklifi siyasal iktidarın milyonlarca kamu emekçinin ve işçinin sağılığını ve güvenliğini pandemi koşullarında bile yok saymaya devam ettiğini göstermektedir.
Bilindiği üzere siyasal iktidar 2012 yılında yürürlüğe giren 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası ile kamu emekçileri de dahil olmak üzere tüm çalışanların İSG hakkının korunacağını iddia etmiştir. Ancak yasanın kapsamı yıllardır yapılan değişiklikler ve ertelemeler nedeniyle dar bırakılmasına devam edilmiştir.
Öncelikle ev hizmetlerinde çalışanlar, afet ve acil durum birimlerinin müdahale faaliyetlerinde çalışanlar, Türk Silahlı Kuvvetlerinde ve genel kolluk kuvvetlerinde çalışanlar gibi milyonlarca çalışan daha baştan 6331 sayılı yasanın kapsam dışında bırakılmıştır.
Geriye kalanlar için ise tehlike sınıflarına, çalışan sayısına, kamu-özel ayrımına göre aşamalı bir geçiş öngörülmüştür. Ancak söz konusu geçiş aşamalarının tarihleri sürekli ertelenmiştir. Buna göre yasanın kamu kurumlarında ve 50’den az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri için yürürlüğe giriş tarihi sekiz yılda tam üç kez ertelenmiştir.
30 Haziran 2012 tarihli resmi gazetede yayımlanan 6331 sayılı yasanın ilk halinde; kanunun kamu kurumları ile 50’den az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri için yayımı tarihinden itibaren iki yıl sonra yani 1 Temmuz 2014 tarihinden itibaren yürürlüğe gireceği düzenlenmiştir. Ancak 1 Temmuz 2014 yılında yürürlüğe girecek hükümler önce 6495 sayılı yasa ile 1 Temmuz 2016’ya ertelenmiştir. Ardından 6745 sayılı yasa ile 1 Temmuz 2017 tarihine ertelenen hükümlerin yürürlüğe giriş tarihi en son 7033 sayılı yasa ile üç yıl sonrasına, 1 Temmuz 2020 tarihine ertelenmiştir.
Kısacası milyonlarca kamu emekçisi ve işçi sekiz yıldır en temel hakları olan işçi sağlığı ve güvenliği hakkından OHAL dönemi ürünü torba yasalarla mahrum bırakılmıştır. Böylece sağlık hizmetleri başta olmak üzere kamu kurumları tarafından verilen bazı hizmetler tehlikeli ya da çok tehlikeli olarak sınıflanmış olmasına rağmen, kamuda çalışan milyonlarca emekçinin sağlık ve güvenliği görmezden gelinmiştir.
İktidar kanadı her ertelemeden sonra “ Kamuda sadece 6. ve 7. Maddelerin yürürlük tarihi ertelendi. Kanunun geri kalan maddeleri uygulanacak” gibi geçiştirici açıklamalar yapmayı sürdürmüştür. Oysa KESK olarak en başından beri dikkat çektiğimiz üzere sekiz yıldır ertelenen “İş sağlığı ve güvenliği hizmetleri’ başlıklı 6. Madde ve ‘İş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin desteklenmesi’ başlıklı 7. Madde 6331 sayılı yasanın omurgasını teşkil eden düzenlemeleri içeren maddelerdir. İşyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanının yanı sıra sağlık personeli görevlendirilmesi başta olmak üzere pek çok önemli düzenlemeyi içeren söz konusu iki maddenin yürürlüğe girmesinin sekiz yıldır ertelendiği koşullarda geriye kalan maddelerin uygulanma alanı da kendiliğinden ortadan kalkmaktadır.
Nitekim 6331 sayılı yasanın 22. Maddesine göre elli ve daha fazla çalışanın bulunduğu ve altı aydan fazla süren sürekli işlerin yapıldığı işyerlerinde işvenler İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulu (İSGK) oluşturmak ve söz konusu kurulun İSG mevzuatına uygun kararlarını uygulamakla yükümlüdür. İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulları Hakkında Yönetmeliğin “Kurulun oluşumu” başlıklı 6. Maddesinde ise işyeri hekiminin ve iş güvenliği uzmanı söz konusu kurulun 7 üyesi arasında sayılmaktadır.
Ancak ertelenen düzenlemeler sonucunda kamu işyerlerinde yıllardır İSGK’ların olduğu ancak işyeri hekimlerinin ve iş güvenliği uzmanlarının olmadığı tezat bir durum yaşanmaktadır. Bu durumda işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı gibi alanında yetkin İSGK üyelerinin boşluğunun işveren vekilleri tarafından doldurulmaya çalışıldığı, dolayısıyla tehlike tanımlamadan, risk değerlendirmeye, plan yapmadan gerekli önlemleri almaya kadar pek çok görevi bulunan İSGK’ların çalışmalarının kağıt üstünde kaldığı garip bir tablo yıllardır sürdürülmektedir.
Milyonlarca kamu emekçisi ve işçi sekiz yıldır mahrum bırakıldıkları İSG’ye 1 Temmuz 2020 tarihi itibari ile kavuşmayı beklerken iki gün önce TBMM’ye sunulan yasa teklifi tepkiyle karşılanmıştır. Çünkü AKP milletvekillerince TBMM’ye verilen “İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi” adlı teklifle yeni bir erteleme daha gündeme getirilmek istenmektedir.
Son ertelemenin bittiği 01 Temmuz tarihinden tam 14 gün sonra parlamentoya sunulan söz konusu teklifin 8. Maddesi ile milyonlarca kamu emekçisine ve işçiye “3 yıl daha bekleyin” denilmektedir.
Üstelik madde gerekçesinde “Yeni koronavirüs (Covid-19) salgını nedeniyle eğitimlerin aksaması ve ilgili sınavların gerçekleştirilememesinden kaynaklı olarak oluşacak uzman ve hekim açıklarını önlemek adına İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 50’den az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri ile kamuya ait işyerlerinde iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi görevlendirilmesine ilişkin hükmün yürürlüğünün ötelenmesi amaçlanmaktadır” denilerek milyonlarca çalışan ile dalga geçilmektedir.
Oysa pandemi koşulları tehlikeli ve çok tehlikeli sınıflarda aylardır gecelerini gündüzlerine katarak fedakârca çalışan sağlık emekçileri başta olmak üzere tüm kamu emekçilerinin İSG’ye olan ihtiyacını çok daha yakıcı hale getirmiştir. Dolayısıyla her İSG ertelemesinde iş güvenliği uzmanı ve iş yeri hekimi açığı gerekçesinin ardına saklananların sekiz yılda çözemedikleri sorunun sebebi olarak 5 aydır süren pandemiyi göstermelerini kabul etmek mümkün değildir.
Öte yandan mevut 6331 sayılı yasanın tek sorunu elbette ki yıllardır kapsama alınacak çalışanlara ilişkin yapılan ertelemelerden ibaret değildir.
6331 sayılı yasanın yürürlüğe girmesinden bugüne geçen sekiz yılda özelleştirme, sendikasızlaştırma, kayıt dışı çalıştırma, taşeronlaştırma, esnek çalışma gibi emek düşmanı politikalarla ucuz ve güvencesiz emek üzerinden üretim yapmaya dayalı sistemin daha da güçlendirilmesi İSG alanında yaşanan sorunları da içinden çıkılmaz bir hale getirmiştir.
Sekiz yıl boyunca 6331 sayılı yasada yapılan her değişiklikte İSG’yi bir maliyet olarak gören işverenlerin çıkarları temel alınmıştır. Buna karşın söz konusu yasanın İSG’yi bir kamu hizmeti olmaktan çıkarıp piyasalaştıran, denetimsizliği artıran, cezasızlığı besleyen, sorumluluğu işverene bağlı çalışmak zorunda bırakılan iş güvenliği uzmanı ve iş yeri hekimine yıkan düzenlemeleri başta olmak üzere emek düşmanı hiçbir düzenlemeden geri adım atılmamıştır. Dolayısıyla yıllardır çalışanların sağlığının ve güvenliğinin değil, sermayenin-patronların çıkarlarının temel alınması Türkiye’yi iş kazalarının kitlesel iş cinayetleri boyutlarına dönüştüğü bir ülke haline getirmiştir.
Buna rağmen siyasal iktidar yaşanan iş cinayetlerini “kader, fıtrat” olarak nitelendirmeye, gerekli önlemleri almayan işverenleri değil, hayatını kaybeden işçileri-çalışanları suçlayıcı açıklamalar yapmaya devam etmektedir.
Bir kez daha altını çiziyoruz. Çalışma hayatını daha fazla kuralsızlaştıran, çalışanları korumasız bırakan dolayısıyla yapısal olarak zaten iş cinayeti, meslek hastalığı üreten emek düşmanı sistemin özüne dokunmayan 6331 sayılı yasanın İSG alanında yaşanan sorunlara çözüm olamayacağı sekiz yıllık dönemde defalarca ispatlanmıştır.
KESK olarak öncelikle iktidarı dünyayı saran pandemi koşullarında milyonlarca kamu emekçisinin ve işçinin sağlığını ve güvenliğini göz göre göre tehlikeye atan, iş kazalarına davetiye çıkaran yasa teklifini derhal geri çekmeye, çalışanları daha fazla korumasız hale getiren politikalara son vermeye çağırıyoruz.
İSG sorunlarını çözmekten, iş cinayetlerini ve meslek hastalıklarını durdurmaktan uzak 6331 sayılı yasa yerine konfederasyonların, sendikaların, emek ve meslek örgütlerinin katılımı ile çalışanların ihtiyaçlarına cevap verebilecek yeni bir mevzuat ve yasa yapım sürecinin başlatması için ilgili tüm tarafları göreve davet ediyoruz.
YÜRÜTME KURULU