Tüm karşı çıkışlara rağmen hükümet ve sermaye ısrarla doğa katliamlarına her gün bir yenisini ekliyor. Cerattepe, Allianoi, Hasankeyf, Karadeniz dağları ve dereleri, Munzur Dağları, İznik ormanları, Salda Gölü, Kaz Dağları ve daha onlarca doğa harikasına rant ve para uğruna saldırıyorlar. Yaşam kaynaklarımız katledilmek üzere devlet eliyle sermayenin denetimine veriliyor. Ağaçları kesiyor, maden arama adı altında sularımızı ve derelerimizi kirletiyor, toprağımızı zehirliyorlar.
Kaz dağlarında 195 bin ağacı bir çırpıda kesenler “tam olarak o kadar değildi” diyerek ağaç katliamının boyutunu gizlemeye çalışırlarken kendi verdikleri rakamın bile korkunçluğunun zerre kadar ayırdında olmuyorlar. Çünkü gözlerini rant bürümüş…
Madencilik faaliyetleriyle ilgili alınan onlarca, yüzlerce yargı kararını hiçe sayıyor, her seferinde farklı yöntemlerle ormanlarımıza, yaylalarımıza iş makineleriyle, kimyasal maddelerle güvenlik güçlerinin korumasında yeniden yeniden girmeye çalışıyorlar.
Altın ve diğer metaller çıkarılırken doğaya zarar vermeden işleneceğini iddia ediyorlar. Oysa; Kaz Dağları ve civarı bırakın siyanürle altın aramayı, hiçbir şekilde dokunulmaması gereken bir coğrafyadır. Binlerce yıllık bir geçmişi olan Kaz Dağları bölgenin can damarıdır, nefes borusudur. Flora ve fauna olarak oldukça zengin içeriğe sahip bölgenin maden arama adı altında kıyıma uğraması ileride telafisi imkansız sonuçlar doğuracaktır. Bölgedeki madencilik faaliyeti yaşamsal öneme sahip olan su başta olmak üzere diğer kaynakları da doğrudan etkileyecektir. Hakeza Hasankeyf, gerek endemik bitki yapısıyla ve gerekse de binlerce yıl onlarca uygarlığa ev sahipliği yapmasıyla dünyada eşi benzeri olmayan, geçmişi bugüne bugünü geleceğe bağlayan bir tarih köprüsüdür.
Deresine, ormanına, dağına, yaylasına sahip çıkan insanlarımıza saldıranlar şunu bilmeli ki, tarihine ve coğrafyasına sahip çıkmayanlar asıl o zaman ölürler.
Bugün Kaz Dağlarına, Salda Gölüne, Hasankeyf’e, Munzur dağlarına sahip çıkanlar aynı zamanda emek ve demokrasi mücadelesi de vermektedirler. Çünkü biliyoruz ki, doğamıza saldıranlarla ekmeğimizi elimizden almak isteyenler aynı çevrelerdir, aynı güçlerdir.
Hükümet yetkilileri Kaz Dağlarındaki madencilik faaliyetinin etkileriyle ilgili olarak hem yargıyı hem de kamuoyunu yanıltacak açıklamalar yapmaktan vazgeçmeli, doğanın talanına son verilmelidir. Bizleri zehirleyecek, nefessiz bırakacak, doğamızı telafisi mümkün olmayacak zararlara uğratacak projeler derhal durdurulmalıdır. Bu tür projelerden rant sağlayan ve sağlamak isteyenlerin tüm ticari faaliyetleri yasaklanmalıdır.
KESK ve bağlı sendikalarımız olarak doğamıza ve tarihimize sahip çıkmaya devam edeceğiz. Bunun için verilen mücadelenin asli unsuru olacak; yaşlısı, genci, kadını, erkeği ile doğasına, yaylasına, ormanına, suyuna sahip çıkanlarla omuz omuza mücadele edeceğiz.
Kaz Dağlarına, Çocuklarımızın Geleceğine Dokunmayın…