HDP İzmir İl Binasını hedef alan ve Deniz Poyraz’ın öldürülmesiyle sonuçlanan, demokrasiyi, halk iradesini ve ülkemizin geleceğini hedef alan alçakça saldırıyı lanetliyor, Deniz Poyraz’ın yakınlarına, sevenlerine ve HDP’ye başsağlığı diliyoruz.
Saldırganın kimliği ve saldırının biçimi, bu ülke tarihini bilenler açısından hiç de şaşırtıcı değildir.
Tarihimizde hemen her kontrgerilla saldırısında gördüğümüz politik simgeler, uluslararası bağlantılar, kolluk güçlerinin “ihmalleri”, “kimseyle bağlantısı olmayan münferit bir meczup” olarak ilan edilen failler ve bir süre sonra saldırıya uğrayanları suçlama taktikleri bu saldırıda da aynen kendini göstermiştir.
İktidarın ve emrindeki medyanın kışkırtıcı, ayrıştırıcı, bölücü ve hedef gösteren söylemlerinin bu tür saldırıları azmettirici etkisi ortadadır. Ancak karşımızdaki tablo bundan daha tehlikeli bir yönelime işaret etmektedir.
Bu saldırı, kapısında her an polis bekleyen, “etrafında kuş uçurtulmayan” bir binada gerçekleşmiştir.
Bu saldırgan Suriye’de cihatçı çetelerin ve kontrgerillanın “operasyon” ve “egemenlik” bölgelerinde “görev” almıştır.
Bu saldırı, halkın tek başına iktidara son verdiği 7 Haziran 2015 seçimleri sonrası terör döneminin hatırlatıldığı; muhalif gazetecilere ve siyasetçilere saldıranların cezasız kaldığı hatta övüldüğü ve terfi ettirildiği; muhalefetin “bunlar iyi günleriniz, daha neler olacak” diye tehdit edildiği; iktidar-yargı-sermaye-mafya ve medya ilişkilerindeki kirli çamaşırların iç çatışmalar sonucu birer birer ortaya döküldüğü bir dönemde gerçekleşmiştir.
Manzaranın izaha gereksinimi yoktur. Bu karanlık tablodan sorumlu olanlar, bu cinayeti soruşturamaz, bu çürümüşlüğün hesabını soramaz.
Bütün yönleri ile çürüyen bu düzenin üzerimize çöküşünü beklemek de akılcı değildir. Çünkü bu düzen çökerken daha fazla acı, kan, gözyaşı, işsizlik, yoksulluk, adaletsizlik, savaş, baskı ve zulüm getirmektedir.
Türkiye bu karanlık gidişe mahkûm değildir!
Bu enkazın yıkıntıları arasından emeğin, barışın ve demokrasinin egemen olduğu bir ülkeyi, omuz omuza kardeşçe yeniden kurmak için kaybedilecek her vakit, çocuklarımızın ve ülkemizin geleceğinden çalınacaktır.
En önemli güvencemiz, bu ülkenin kültürel, bilimsel birikimi ve bu toprakların köklü emek, barış, demokrasi mücadelesi geleneğidir.
Ülkemizde tamamen yok edilen demokrasiyi acilen güçlü bir biçimde yeniden inşa etmek için ihtiyacımız acil birlik, acil dayanışma ve acil mücadeledir.
Bizler dört emek ve meslek örgütü olarak, yarın çok geç olmadan tüm emek, barış ve demokrasi güçlerini, tüm kişileri ve kurumları dayanışma içinde olmaya ve omuz omuza mücadeleye çağırıyoruz.