Merhaba;
Eski günler ne güzeldi…
Çok değil yaklaşık 20 sene öncesinden söz ediyorum…
20 sene öncesini hatırlatarak başlamamın nedeni çok derin siyasi analizler,hiç kimsenin aklına gelmeyen saptamalar yapmak değil. Gelişen teknolojilerle beraber, değişen/farklılaşan birbirimizle, işyerimizde ve alanda kurduğumuz/kuramadığımız iletişimden söz etmek istiyorum.
2000’li yılların başı, özelleştirmelerin en yoğun yaşandığı aynı zamanda sendikal örgütlenmelerin, tartışmaların, iş yeri çalışmalarının daha aktif yaşandığı, sendikalara sığmayan temsilciler toplantılarının olduğu günlerdi. Henüz cep telefonu, e-mail adresi olmayan arkadaşlarımızın bulunduğu, iletişimi işyerlerinde kendi aramızda yüz yüze gerçekleştirdiğimiz, ertesi gün yapılacak bir basın açıklamasına insanları davet etmek için bile ayrı ayrı grupların işyerlerini ziyaret ettiği günler yani.
Sonrasında, baş döndürücü bir şekilde gelişen iletişim teknolojisi, kendisine karşı olup, direnmeye çalışanların dahi yaşamını doğrudan etkilemeye başladı; İnternet, cep telefonu ‘vazgeçilmez’ olarak yaşamımıza girdi. Değişime ayak uydurmak, teknolojinin bize dayattığı ortama uyum sağlamak zorundaydık.
Aynı dönemde hayatımıza, örgütsel işleyişimize yeni bir iletişim yöntemi girdi: Elektronik Mesaj ya da hepimizin kullandığı adıyla ‘MESAJ’
Basın açıklamaları, mitingler, toplantılar gibi eylem ve etkinlikler için artık ‘grup mesajları’ yöntemini kullanıyorduk. İşyerlerimizde oda oda dolaşıp, üyelerimize veya bize destek verebilecek olanlara tek tek ulaşmamıza gerek kalmamıştı. Oturduğumuz yerden yazdığımız bir mesajı, yorulmadan(!), tek bir parmak hareketiyle, listemizdeki herkese gönderebiliyorduk; ne büyük kolaylıktı(!?).
İlk dönemde fark etmemiş ve hepimiz bu ‘kolaylık’tan yararlanmış olsak da bugün aslında bu ‘kolaylığın’(?) işyerlerinden çekilme, üyelerimizden/birbirimizden uzaklaşma anlamına gelip-gelmediğini tartışma zamanının geldiğine inanıyorum.
Kimse teknoloji düşmanı olduğumu, -gerçekten ihtiyaç olduğunda- örgütlü mücadelede teknolojiden yararlanmaya karşı olduğumu düşünmesin. Sadece bir soruna/sıkıntıya dikkat çekmek istiyorum.
Sanal ortamdaki iletişime ilişkin, geçmişten bugüne tartışmaya açık birçok cümle kurmak mümkün; amacım bu değil. Sadece bireysel,örgütsel olarak geldiğimiz noktayı tartışmak istiyorum:
Son zamanlarda farklı elektronik iletişim ortamlarında ( facebook,twitter,whatsappvb.) paylaşımlar yapıyoruz (iletişim kuruyoruz/haberleşiyoruz).
İletişim ile ilgili ortalama tanım;
‘İletilmek istenen bilginin hem gönderici hem de alıcı tarafından anlaşıldığı ortamda, bilginin bir göndericiden bir alıcıya aktarılma sürecidir. Organizmaların çeşitli yöntemlerle bilgi alışverişi yapmalarına olanak tanıyan bir süreçtir. İletişim tüm tarafların üzerinden bilgi alışverişi yapılacak ortak bir dili anlamalarına ihtiyaç duyar’
Bu tanıma göre, ‘Gönderici’, duygu düşünce ve isteğin aktarılmasında sözü söyleyen kişi veya topluluklara deniliyor. İletilen sözü alan kişi veya topluluk ise ‘Alıcı’ olarak tanımlanıyor. Aynı şekilde ‘ileti’, gönderici ile alıcı arasında aktarılmakta olan duygu, düşünce ya da isteğe deniliyor. Bu temel iletişimin gerçekleştiği ortam ‘kanal’; gönderici ile alıcı arasındaki iletinin gönderilme şekli yani gönderilen iletinin alıcı tarafından doğru algılanabilmesi ise‘bağlam’sözcüğüyle tanımlanıyor. Eğer varsa iletiye verilen her türlü yanıt da ‘dönüt’ olarak adlandırılıyor.
Üyesi olduğumuz,‘sosyal paylaşım alanları’ olarak adlandırılan ve birer iletişim aracı olarak kullandığımız ‘iletişim ortamları’nda yukarıda yer verdiğim tanımlara da bakarak, sağlıklı bir iletişim sürecini ne kadar tamamlayabildiğimizi tartışmaya sunmak istiyorum.
Paylaşımlarımızda/mesajlarımızda, gerçek duygu ve düşüncelerimizi, sadece yazı ile yeterince doğru ifade edebiliyor muyuz?
Kendimizi kaptırıp coşkuyla yaptığımız ve birkaç kişiden karşılık bulan kimi paylaşımlarımızın, topluluktaki diğer alıcıları rahatsız ettiğinin/edebileceğinin farkında mıyız? Salt bu nedenle gruptan ayrılanlar olduğu gerçeğini yadsıyabilir miyiz?
Kullandığımız dil ve üslup konusunda yeterince özen gösteriyor muyuz?
Ve belki hepsinden önemlisi, örgütsel ortak paylaşım platformlarındaki paylaşımlarımızın içeriğinden memnun muyuz? (Örneğin, başsağlığı, doğum günü kutlama, terfi kutlama, geçmiş olsun dileği gibi kişiye özel paylaşımlarımızı, ortak platformda değil de doğrudan kişiye yönelik yöntemle yapmamız daha doğru olmaz mı?)
Sonuç olarak, bu olağanüstü süreçte, birbirimizle,çevremizle,işyerlerimizle ilişkimizi, yüz yüze, göz göze, dokunarak, hissederek daha yoğun paylaşarak, daha sık bir araya gelerek sürdürmemiz gerektiği kanaatindeyim. Elektronik ortamdaki iletişimin ise özellikle ortak platformlarda, daha verimli, daha anlamlı, daha özenli ve -örgütsel birliğimize/dayanışmamıza zarar vermeyecek biçimde-daha dikkatli yapılabileceğine inanıyorum.
İçten sevgi ve saygılarımla.
Korhan RÜZGAR
Haber-Sen MYK üyesi