Anasayfa / Basın Açıklamaları / KESK Açıklamalar / Kamu Emekçilerinin Salgın Döneminde Yaşadığı Sorunları Ve Taleplerini KPDK Gündemine Taşıdık!

Kamu Emekçilerinin Salgın Döneminde Yaşadığı Sorunları Ve Taleplerini KPDK Gündemine Taşıdık!

Pandemi nedeniyle ertelenen Kamu Personeli Danışma Kurulu (KPDK)  toplantısı bugün (15 Eylül 2020 Salı)  COVID-19 salgını döneminde kamu personel uygulamalarının değerlendirilmesi” gündemi ile toplandı.

KPDK toplantısına konfederasyonumuzu temsilen katılan Genel Sekreterimiz özellikle son haftalarda vaka sayılarında ve hayatını kaybeden vatandaşların sayısında yaşanan artışa dikkat çekerek gelinen aşamada sorumluluğu sadece vatandaşlara yükleyen maske,  fiziksel mesafe ve hijyenle sınırlı önlemlerin salgınla mücadele etmeye yetmeyeceğinin artık görülmesi gerektiğini, hem kamuda hem özel sektörde bütünlüklü önlemler alınmasının kaçınılmaz hale geldiğini vurguladı.

Mart ayında yapılması gereken, ancak pandemi nedeni ile ertelenen Kamu Personeli Danışma Kurulu (KPDK) bugün Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Reşat Moralı Toplantı Salonu’nda gerçekleştirildi. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, KESK, KAMU SEN, MEMUR-SEN konfederasyonlarının ve yetkili sendikaların temsilcileri ve KPDK’da temsilcisi bulunan kurumların-bakanlıkların bürokratlarının katılımı ile gerçekleştirilen toplantı görüntü almasının ardından basına kapalı olarak gerçekleştirildi.

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk’un pandemi sürecinde çalışma hayatına ilişkin alınan önlemler çerçevesinde yaptığı açılış konuşmasının ardından konfederasyon temsilcilerinin konuşmalarına geçildi.

Toplantıya konfederasyonumuz KESK adına katılan Genel Sekreterimiz Ramazan Gürbüz sözlerine pandemi sürecinde hayatını kaybeden başta sağlık emekçileri olmak üzere tüm kamu emekçilerinin ailelerine ve yakınlarına başsağlığı dileyerek başladı.

Genel Sekreterimiz,  “Ne yazık ki 1 Eylül tarihine kadar olan dönemde salgın nedeni ile hayatını kaybeden sağlık çalışanlarının sayısı 60’ın üzerine çıkmış bulunuyor.Hayatını kaybedenlerin yarısına yakını hekim arkadaşlarımız. KESK olarak, halkın sağlığı için salgına karşı gecesini gecesine katarak mücadele ederken hayatını kaybeden sağlık emekçilerinin ailelerine, tüm yakınlarına başsağlığı diliyor, acılarını paylaşıyoruz. Ne yazık ki sağlık alanında yeterli personel ihtiyacı yıllardır karşılanmadığı için çok sınırlı imkanlara rağmen salgınla mücadele etmek için hayatını ortaya koyarak çalışan sağlık emekçileri tükenmişlik sendromu yaşar bir noktaya gelmiş bulunuyor. 

Hepimiz biliyoruz ki toplum sağlığı sağlık çalışanlarının sağlığı korunduğu ölçüde korunabilir. Buradan bir kez daha başta Sağlık Bakanlığı ve Çalışma Bakanlığı yetkilileri olmak üzere tüm yetkilileri tükenmişlik sendromu yaşayan, ‘ölüyoruz’ diye haykıran sağlık emekçilerinin sesine kulak vermeye, taleplerini karşılamaya çağırıyoruz” diye konuştu.

KPDK toplantılarının bundan sonra gündemli yapılacak olmasının önemli olduğunu kaydeden Genel Sekreterimiz,

“Bugün 16. KPDK toplantısı için bir aradayız. Kamu emekçilerinin yaşadığı sorunların pandemi ile gittikçe ağırlaştığı koşullarda KPDK toplantılarının gündemli yapılmasından daha önemli olan bu sorunların çözülmesine yönelik adımların bir an önce atılmasıdır.  Aksi takdirde gündemli de olsa adeta suya yazı yazılan KPDK toplantıları devam eder. Bu nedenle KESK olarak hükümetin, bakanlığın bu toplantıda ifade ettiğimiz sorunları ve talepleri dikkate almasını ve hiç vakit kaybetmeksizin bunlara ilişkin çözüm odaklı bir politikalar geliştirmesini bekliyoruz”  diye konuştu.

 

Tehlike Büyüyor, Bütünlüklü-Bilimsel Önlemler Yakıcı Hale Geldi

Genel Sekreterimiz son haftalarda hem vaka sayılarında hem de salgın nedeni ile hayatını kaybeden vatandaşlarımızın sayısında ciddi bir artış yaşandığını kaydederek,  

“1 Haziran itibari ile geçilen, ‘yeni normal’ olarak ifade edilen süreçle birlikte kısıtlamaların da kaldırılması sonucunda gittikçe ağırlaşan bir tablo ile karşı karşıyayız. Karşımızdaki tablo ne yazık ki resmi verilere yansıyanın çok ötesinde olan bir tablo.

1 Haziran tarihine kadar belli bir aşamaya gelmiş bulunan salgınla mücadelenin kararlılıkla sürdürülmesi gerekiyordu. Ancak, hesapsızca geçilen ‘normalleşme süreci’ ile kısıtlamaların hızlı bir şekilde ardı ardına kaldırılması salgının tüm ülkeye yayılmasını, vaka sayılarının ve hayatını kaybeden vatandaşlarımızın sayısının hızla artmasını da beraberinde getirmiştir. Bugün geldiğimiz noktada sorumluluğu sadece vatandaşlara yükleyen maske,  fiziksel mesafe ve hijyenle sınırlı önlemlerin salgınla mücadele  yetmeyeceğini artık görmemiz gerekiyor. Tüm fabrikalarda, iş yerlerinde üretim hizmet sürerken, toplu taşımalarda servislerde işe gidip gelinirken, sadece kamuda dönüşümlü uzaktan çalışma, 65 yaş üstüne ve 18 yaş veya 20 yaş altına sokağa çıkma kısıtlamaları gibi geçici tedbirlerin geldiğimiz noktada yetersiz kaldığını artık görmemiz gerekiyor.

Geldiğimiz noktada, hem kamuda hem özel sektörde tüm çalışanları kapsayan,  hiçbir vatandaşımızı ekmek parası ile salgın arasında bırakmayan, sosyal devlet olmanın gereğinin yerine getirildiği, kapsayıcı, bütünlüklü, bilimsel önlemlere olan ihtiyaç yakıcı hale gelmiştir” diye konuştu.

 

Genelgeler, Önlemler Kağıt Üstünde Kalmamalı!

Genel Sekreterimiz,  Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk’un açılış konuşmasında bugüne kadar salgına ilişkin olarak çıkarılan Genelgeleri, alınan önlemleri ifade ettiğine işaret ederek;

“Evet bugüne kadar çeşitli Genelgeler çıkarıldı, önemler açıklandı. Ancak konfederasyonların, sendikaların görüşleri alınmadan çıkarılan Genelgelerin, önemlerin önemli bir kısmının da kağıt üstünde kaldığını, hayata geçirilmediğine tanık olduk.

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığınca belirtilen Covid-19 salgınına karşı alınması gereken tedbirlerin pek çok kamu kurumunda uygulanmasında hala sorunlar yaşanıyor. 

Çok çeşitli kamu işyerlerinde çalışmakta olan kamu emekçilerinin konfederasyonumuzla, sendikalarımızla paylaştığı bilgilere göre; kamuda pek çok işyerinde vatandaş ile fiziksel mesafeyi korumaya uygun planlamanın yapılmadığı, 10 ve daha fazla personel çalışanı bulunan işyerlerinde COVID-19’dan sorumlu bir personel görevlendirilmesi önlemine uyulmadığı, çalışma alanlarına giren vatandaş ve personelin ateş ölçümlerinin yapılmadığı, ateşi 38 derecenin üstünde olanların sağlık kurumuna yönlendirilmesinde sorunlar yaşandığı, risk değerlendirmesinin yapılmadığı görülmektedir” diye konuştu.

 

Alınan Önlemlerin Kamu İdarecilerinin Vicdanına Bırakılmasından Vazgeçilmeli

Genel Sekreterimiz konuşmasının devamında bugüne kadar çıkarılan genelgeler kapsamında alınacak önemlerin bir kısmının da kamu idarecilerinin,  inisiyatifine bırakıldığını ifade etti.

 Özellikle 26 Ağustos’ta yayımlanan, “COVID-19 Kapsamında Kamu Çalışanlarına Yönelik Tedbirler” konulu Cumhurbaşkanlığı Genelgesine ilişkin olarak yaşanan sorunların arttığını kaydeden Genel Sekreterimiz, 

“Biz KESK olarak kamuda uzaktan çalışma ve dönüşümlü çalışma gibi esnek çalışma yöntemlerinin sadece pandemi dönemi ile sınırlanması gerektiğini, kamu emekçilerinin hak kayıpları yaşamasının önünü açan söz konusu modellerin kalıcı hale getirilmesine karşı olduğumuzu her platformda ifade ettik, etmeye devam ediyoruz. Öte yandan uzaktan çalışma ve dönüşümlü çalışma konularında yetki devrini çok geniş tutan söz konusu Cumhurbaşkanlığı Genelgesinin kamu idarecilerinin keyfi tutumlarına yol açma tehlikesi barındırdığının altını daha ilk gün çizmiştik. Son birkaç gündür çeşitli illerde görev yapmakta olan kamu emekçileri tarafından konfederasyonumuza ulaştırılan bilgiler ne yazık ki bizi haklı çıkarıyor.  

Uzaktan çalışma ve dönüşümlü çalışmayı düzenleyen Cumhurbaşkanlığı Genelgesi merkezde bakanlıkların, taşrada ise valilerin, belediye başkanların, üst düzey yöneticilerin inisiyatifine hatta vicdanına bırakılmış durumda.  Kimi illerde hiç uygulanmıyor, kimisi de ise kısmen uygulanıyor.

Bu durumda başta özellikle kronik rahatsızlığı bulunan, sağlık sorunları yaşayan kamu emekçileri, küçük yaşta çocuğu olan ve pandemi nedeni ile kamu kreşlerinin kapalı olması soncunda çocuklarını bırakacak yer bulmakta zorlanan kamu emekçileri ciddi sıkıntılar yaşıyorlar.  

Ayrıca söz konusu Cumhurbaşkanlığı Genelgesi ile kurumların özgün yapılarının da göz ardı edildiği görülmektedir. Örneğin salgının tekrar yükselişe geçtiği bugünlerde Devlet Opera ve Balesi, Devlet Tiyatroları, Koro ve Topluluklar konser, oyun ve temsil programları yapmaya devam etmektedir.  Dolayısıyla sanat emekçileri büyük risk altındadır.

Kamu emekçilerinin mağduriyetinin giderilmesi için bir an önce keyfiyete yol açmayan, uygulama birliğini-bütünlüğünü sağlamaya dönük düzenlemeler bir an önce hayata geçirilmelidir. Ayrıca devletin sanat kurumları tarafından gerçekleştirilen veya gerçekleştirilmesi planlanan konser, oyun ve temsil programları sadece çalışanların değil,  halkın sağlığını da korumak için iptal edilmelidir” diye konuştu.

 

Sağlığımızı Tehlikeye Atan Algoritma Güncellemelerinden Vazgeçilmelidir

Genel Sekreterimiz, Sağlık Bakanlığı’nın salgın kapsamında hem hasta takibi ve yatışı, hem pozitif vaka ve temaslı izlem takibi, hem de bunların sağlık emekçileri için nasıl uygulanacağına yönelik çeşitli algoritmalar (belirlenmiş yöntemler) hazırladığını kaydederek, söz konusu algoritmalarda 3 Eylül ve 5 Eylül tarihlerinde arka arkaya yapılan güncellemelerle sadece sağlık emekçilerinin değil, tüm çalışanların sağlığının tehlikeye atıldığını vurguladı. 

Söz konusu güncellemeler ile hem izolasyon sürelerinin 14 günden 10 güne indirilerek kısaltıldığını,  hem de izolasyon sonrası sürecin sonlanması için test yapılması şartının kaldırıldığını kaydeden Genel Sekreterimiz,

“Zaten bugün halihazırda uygulamada pozitif sağlık emekçileri çalıştırılmakta, temaslı sağlık emekçileri çalıştırmaktadır. Şimdi bu yeni algoritma ile pozitif sağlık emekçileri, iyileştikleri test yolu ile kesinleşmeden, testleri negatife dönmeden, bulaştırıcılık süreleri sonlanmadan çalıştırılmaya başlatılacaktır. Bu ise, hem pozitif sağlık emekçilerinin iyileşme haklarını ortadan kaldırmak anlamına gelmektedir; hem de birlikte çalıştıkları sağlık emekçilerini ve hizmet alanlar için bulaşı artıracak önemli bir risk oluşturacaktır.  

Söz konusu durum sadece sağlık çalışanları için değil, tüm emekçiler için geçerlidir. Yani düzenleme fabrikalarda, sanayi havzalarında, kamu iş yerlerinde, özel sektörde her yerde çalışan tüm emekçileri kapsamaktadır. Salgınla mücadeleyi daha da zorlaştıracağı açık olan, çalışanların ve halkın sağlığını göz göre göre tehdit eden söz konusu algoritma güncellemesinden derhal vazgeçilmelidir diye konuştu.

 

Kamuda İSG Önlemleri Artırılmalıdır

Genel Sekreterimiz konuşmasının devamında, pandemi koşullarının tehlikeli ve çok tehlikeli sınıflarda çalışanlar başta olmak üzere tüm kamu emekçilerinin İşçi Sağlığı ve Güvenliği’ne (İSG) olan ihtiyacını çok daha yakıcı hale getirdiğine dikkat çekerek, buna karşın iki ay önce TBMM’den kabul edilen bir torba yasa ile kamuda İş Güvenliği Uzmanı ve İşyeri Hekimi çalıştırılması zorunluluğunun 2024 yılına kadar ertelendiğini kaydetti.

Söz konusu ertelemenin 6331 sayılı yasa çıktığından beri dördüncü erteleme olduğuna dikkat çeken Genel Sekreterimiz,

“6331 İş Sağlığı ve İş Güvenliği Kanunu 2012 yılının Haziran ayında yayımlandı. Ancak o günden beri söz konusu kanunun omurgası niteliğindeki iki maddesinin, ‘İş sağlığı ve güvenliği hizmetleri’  başlıklı 6. Maddesinin ve ‘İş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin desteklenmesi’ başlıklı 7. Maddesinin kamuda yürürlüğe girmesi sürekli ertelenmiştir. Üstelik son yapılan ertelemeye gerekçe olarak pandemi koşulları nedeni ile İŞ Güvenliği uzmanlarının eğitiminin aksaması ve ilgili sınavların gerçekleştirilememesi gösterilmesinin hiçbir inandırıcılığı yoktur. Sekiz yılda çözülemeyen İş Güvenliği Uzmanı ve İş yeri Hekimi açığına gerekçe olarak 5 aydır süren pandeminin gösterilmesini kabul etmek mümkün değildir.

İş Güvenliği Uzmanı ve İşyeri Hekimi çalıştırılması zorunluluğunun ertelendiği koşullarda İş Sağlığı ve Güvenliği Kurullarının (İSGK)  ve Risk Değerlendirme komisyonlarının-birimlerinin çalışmalarından beklenen verimi almak mümkün değildir.

Dolayısıyla tehlike tanımlamadan, risk değerlendirmeye, plan yapmadan gerekli önlemleri almaya kadar pek çok görevi bulunan İş Sağlığı ve Güvenliği Kurullarının kağıt üstünde kalmaması için bir an önce bu ertelemeden geri dönülmeli ve kamuda yeterli sayıda İş Güvenliği Uzmanı ve İşyeri Hekimi istihdamı sağlanmalıdır” diye konuştu.

Kamuda Güvencesiz- Sözleşmeli İstihdama Son Verilmelidir. 

Tüm Kamu Personeline Kadrolu-Güvenceli Çalışma Koşulları Sağlanmalıdır.

Genel Sekreterimiz pandemi ile birlikte devlet eli ile verilen kamu hizmetlerinin ve bu hizmetleri veren kamu emekçilerinin güvenceli, kadrolu istihdam edilmesinin çok daha önemli bir hale geldiğini kaydederek,  buna rağmen pandemi döneminde de sözleşmeli istihdamda ısrar edildiğine dikkat çekti.

Çalışma Bakanının hemen her toplantıda kamu emekçilerinin sayısında yaşanan artışa ilişkin rakamları paylaştığına işaret eden Genel Sekreterimiz, “Yıllar içinde artan nüfusumuzla birlikte kamu emekçilerinin sayısı da elbette ki artmıştır.  Ancak bugün hala Türkiye’de kamu emekçisi istihdamı OECD ortalamasının altındadır. Sayın Bakan hep kamu emekçilerinin sayısını arttığını ifade ediyor. Ama sözleşmeli istihdam edilen kamu emekçilerinin sayısını veya örneğin asgari ücretin altında çalıştırılan ücretli öğretmenlerin sayısı hakkında hiç bilgi vermiyor. Onu da biz verelim.  Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı verilerine göre 2015 yılı Mart ayı itibari ile 23 bin olan sözleşmeli personel sayısı 2020 Haziran ayı itibari yaklaşık 22 kat artarak 500 bini aşmış bulunuyor. Bu muazzam bir artıştır. Son iki üç ayda alınan sözleşmeli personel de bu rakamlara henüz dahil edilmemiştir. Yine asgari ücretin altında çalışan ücretli öğretmen sayısının 80 bin civarında olduğu tahmin edilmektedir.

Tekrar altını çiziyoruz. Salgına karşı etkin bir mücadele için, nitelikli kamu hizmeti için kamuda hangi ad altında olursa olsun tüm güvencesiz ve sözleşmeli istihdam biçimlerine derhal son verilmelidir. Tüm kamu personeline kadrolu-güvenceli çalışma koşulları sağlanmalıdır” diye konuştu.

Tükenmişlik Sendromu Yaşayan Sağlık Çalışanlarımızın Sorunları Derhal Çözülmelidir.

Salgının ilk günlerinden beri herkesin insanüstü bir caba ile gecesini gündüzüne katarak çalışan sağlık emekçilerini takdir ettiğini ifade eden Genel Sekreterimiz ancak son dönemde salgının etkisinin tekrar yükselişe geçmesi ile birlikte sağlık çalışanlarımız tükenmişlik sendromuna itildiğini vurguladı.

Toplum sağlığının korunmasının sağlık çalışanlarının sağlığının korunmasından geçtiğini vurgulayan Genel Sekreterimiz, sağlık alanında yeterli sayıda kadrolu-güvenceli personel istihdamından izin ve dinlenme haklarına, Kişisel Koruyucu Ekipman (KKE) temininden Covid-19’un sağlık çalışanları için meslek hastalığı olduğu kabul edilmesine kadar tüm taleplerin ivedilikle karşılanması gerektiğini ifade etti.  

Genel Sekreterimiz  sağlık alanı için özel bir parantez açtığı, Salgına  Karşı Mücadelede Alınması Gereken Temel Önlemleri sıralayarak konuşmasını tamamladı.

 

SALGINA KARŞI MÜCADELEDE ALINMASI GEREKEN DİĞER TEMEL ÖNLEMLER

A-        İşleri ve Personel Sayısını Sınırlayıcı Önlemler

Bakanlıklar, hastaneler, adliyeler, vergi daireleri, Sosyal Güvenlik Kurumları, posta işlem merkezleri, iş ve işçi bulma kurumları başta olmak üzere kamu işyerlerinin büyük çoğunluğu yüzlerce hatta binlerce personelin ve hizmet almaya gelen vatandaşların yoğun olarak bulunduğu mekanların başında gelmektedir.

Dolayısıyla salgının yayılmasını engellemek için kamu işyerlerindeki yoğunluğu azaltamaya,  fiziksel mesafenin korunmasını sağlamaya yönelik önlemeleri hayata geçirmek son derece önemlidir.

Bu kapsamda;

  • İşyerinde mümkün olduğu kadar az sayıda çalışanın bulunması için mutlaka o iş kolundaki sendikaların görüşleri alınarak-öncelikle kritik işler ve bu işleri yapacak personel belirlenmelidir.
  • Kritik işlerin örneğin Sağlık, Gıda, İlaç, Temizlik, Enerji ve İletişim alanında yapılan işlerin-hizmetlerin yerine getirilmesinde asgari seviyede personel belirlenmeli, söz konusu personelin günlük azami 5 saat mesai veya dönüşümlü tam gün mesai gibi yönetmelerle işyerinde bulunacakları süreler sınırlanmalıdır.
  • Kritik olma sırlaması gözetilerek tüm personeli kapsayan işlere geçiş aşamaları kontrollü bir şekilde yapılmalıdır. Söz konusu aşamalarda herhangi bir olumsuz durumla karşılaşılması durumunda diğer aşamalara-işlere geçiş tehlike ortadan kalkıncaya kadar askıya alınmalıdır.
  • Tıkanıklığı azaltmak için mümkünse bazı personelin işe erken başlayıp erken çıkmasını, bazılarının da daha geç gelip daha geç çıkmasını sağlayan kademeli vardiya veya kademeli giriş ve çıkış zamanları düzenlenmelidir.
  • İş vardiyalarında bir vardiyanın geliş saati ile bir diğerinin ayrılma saati arasında yeteri kadar süre boşluğu bırakılmalıdır.

B-Uzaktan Çalışacak Personelin Belirlenmesi Konusunda Alınacak Önlemler

  • Hamile,
  • Süt izninde olan,
  • Engelli,
  • Bağışıklık sistemi hastalığı, diabet, kalp-damar, astım, KOAH, hipertansiyon, akciğer-karaciğer hastalığı böbrek yetmezliği gibi kronik hastalığa veya zayıf bağışıklık sistemine sahip olan,
  • 60 yaşın üstünde olan dolaysıyla COVID-19 enfeksiyonu risk grubunda bulunan,
  • Bakmakla yükümlü olduğu anne veya babası bulunan,
  • Kreşe gitme çağında, ilköğrenim çağında çocuğu bulunan kamu personeline, eşlerden her ikisi de kamu personeli ise birisine

 Kritik işler-hizmetler de dahil olmak tüm alanlarda mevcut hakları korunmak şartı ile uzaktan çalışma yaptırılmalıdır. 

 

B- Sağlık Emekçilerinin Sorunlarının Çözümü İçin

  • Sağlık personelinin üzerindeki yükün hafifletilmesi için bir an önce yeterli sayıda personel istidam edilmelidir.

Sağlık emekçi sayısı Türkiye’de yetersizdir. OECD ülkeleri ile karşılaştırıldığında en az 75 bin doktor, 605 bin hemşire açığı vardır. Salgın koşulları da eklendiğinde daha fazla sağlık emekçisine ihtiyaç olduğu açıktır.

Sağlık Bakanlığı vakit kaybetmeden, en azından OECD ortalamalarına uygun sayıya ulaşacak sağlık emekçisi istihdam edilmesi için bir an önce adım atılmalıdır.

Yeni yapılacak tüm atamalar kadrolu- güvenceli şekilde yapılmalı; sağlık alanında çalışan herkes istisnasız kadroya alınarak güvencesiz çalışma kaldırılmalıdır.

  • Sağlık emekçilerine rutin test uygulaması bir an önce başlatılmalıdır.
  • Pozitif çıkan sağlık emekçileri hiç bir koşul altında çalışmaya zorlanmamalıdır. Tedavileri bittikten sonra 14 günlük karantina süresini bitirmeden çalışmaya zorlanmamalıdır.
  • Temaslı sağlık emekçilerinin tamamına, semptom gösterip göstermediğine bakmaksızın test yapılmalı. gerekli tedavi ve izolasyon sağlanmalıdır.
  • Covid servislerinden diğer servislere geçen sağlık emekçileri test uygulamadan servislerde çalışmaya zorlanmamalıdır.
  • 60 yaş ve üzerinde olan, kronik hastalığı olan, gebelik tespitinden itibaren tüm hamileler, süt izninde olan, engelli olan tüm sağlık emekçilerinin idari izinli sayılması için gereken düzenlemeler bir an önce hayata geçirilmelidir. Bunun için Sağlık Bakanlığının 1 Haziran sonrasında kısıtlamalar getirerek yayınladığı salgında çalıştırılmayacak kronik hastalıklar listesi genişletilerek tekrar düzenlenmelidir.
  • Kişisel Koruyucu Ekipman (KKE) temininde ne yazık ki halen sorunlar yaşanmaktadır. 1 Haziran sonrasında KKE sağlanmasında sorunlar daha da artmıştır. Tüm sağlık emekçilerine yeterli-uygun nitelikte ve kalitede KKE teminini sağlanmalıdır. KKE sağlanamayan sağlık emekçileri çalışmaya zorlanmamalıdır.
  • Covid-19’un sağlık çalışanları için meslek hastalığı, diğer kamu emekçileri için iş kazası olduğu kabul edilmelidir. Enfekte olan kamu emekçilerinin iş kazası-meslek hastalığı bildirimi yapması önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.
  • Sağlık emekçilerinin yeterli dinlenme haklarını yok sayılmamalıdır. Bunun için ilk adım olarak sağlık kurumlarında 1 Haziran’dan itibaren kaldırılan dönüşümlü çalışma uygulaması kamu idarecilerinin insiyatifine bırakılmadan tüm sağlık kuruluşlarında tekrar başlatılmalıdır..
  • Sağlık emekçilerine salgın gerekçesi ile görevleri dışında keyfi- yazılı ya da yazılı olmayan görevlendirmeler yapılmasını engellenmeli, angarya iş yüklenmemelidir.
  • Sağlık emekçilerinin yıllık izinleri sınırlandırılmamalı, iptal edilmemelidir.
  • Döner Sermaye Ödemelerinde Yaşanan Adaletsizlik Giderilmelidir.

Salgının başından itibaren sağlık emekçilerine tavandan verileceği söylenen edilen döner sermaye ödemelerinde çok ciddi eşitsizlikler, adaletsizlikler ve ödenmeme durumları yaşanmıştır. Haziran sonrasında bu eksik ödemeler ise tamamen kaldırılmıştır. Dönüşümlü çalışmadan kaynaklanan İdari/senelik izin, nöbet ücreti vb. hakları verilmemiştir.

Son haftalarda aile hekimlerini de kapsayan yeni bir düzenleme yapılmıştır. Ancak bu da belirli şartlara bağlandığı ve sağlık çalışanları arasındaki adaletsizlikleri gidermediği için yeterli bir düzenleme değildir. Söz konusu adaletsizlikleri gideren bir düzenleme ivedilikle yapılarak hayata geçirilmelidir.

D- Tüm Kamu Emekçileri İçin İnsanca Yaşamaya Yetecek Temel Ücret

Sağlık emekçileri başta olmak üzere tüm kamu emekçilerinin ayrım gözetmeksizin tamamının insanca yaşayacakları, emeklerinin karşılığı olacak temel ücret alabilmeleri, en düşük temel ücretin yoksulluk sınırının üzerine çıkartılması için acilen düzenleme yapılmalıdır.

AYRICA:

  • OECD ortalamasının altında olan kamu istihdamı güvenceli-kadrolu istihdamla giderilmelidir. Haksız/hukuksuz bir şekilde KHK’lerle  ihraç edilen KESK’e bağlı sendikaların üyeleri derhal işlerine iade edilmelidir.
  • Başta sağlık emekçileri olmak üzere tüm kamu emekçileri için yeterli Kişisel Koruyucu Ekipman (KKE) ve hijyen malzemesi temin edilmeli veya söz konusu ekipman ve malzemelerin temini için çalışanlara ödenek tahsis edilmelidir. İşyerleri rutin olarak dezenfekte edilmelidir.
  • Personelin işyerlerine girişi sırasında kullanılan parmak okutma kartlı geçiş, imza dosyaları gibi uygumlalar salgın tehlikesi tamamen ortadan kalkıncaya kadar devre dışı bırakılmalıdır.
  • Vatandaşlarla en çok temas halinde olunan;  PTT, İŞKUR, SGK, Vergi Daireleri, Tapu ve Kadastro Müdürlükleri gibi kurumlarda çalışanlardan başlamak üzere tüm kamu emekçilerine düzenli test yapılmalı, söz konusu test masrafları için kurum bütçelerinden ödenek ayrılmalıdır.
  • Dönüşümlü veya uzaktan çalışan, karantinada olan kamu emekçilerinin hiçbir hak kaybı yaşamaması sağlanmalıdır.
  • Karantinada olan veya tedavi gören öğretmenlerin ek ders ücretinin kesilmesi uygulamasına son verilmelidir.
  • Öğretmenler ve diğer tüm eğitim emekçilerine dönük meslek dışı ve resen yapılan görevlendirmelere son verilmelidir.
  • Okullarda İŞKUR aracılığıyla çalışan emekçilerin yaşadıkları ekonomik ve özlük sorunlar çözülmeli, söz konusu emekçilerin aynı-benzer işi yaptıkları diğer kamu emekçileri ile eşit haklara sahip olmamaları sağlamalıdır.
  • İdari, yardımcı hizmetli ve teknik personelin dönüşümlü ve uzaktan çalışmasında yaşanan sorunlar giderilmelidir.
  • PTT şubeleri kapatılmalı, personel merkeze çekilmelidir.PTT’de gönderi ve kargo kabullerinin azaltılması için planlama yapılmalıdır.
  • PTT’ye acil olarak yeterli sayıda personel alınmalıdır. Pozitif vakaların yaşandığı PTT işyerleri kapatılmalıdır. Bir fiil PTT çalışanlarına ek ödemeye devam edilmelidir. PTT dağıtıcılarına tam teşekkülü koruyucu malzeme verilmelidir. PTT merkezlerinde çalışan personelin koruyucu mesafe olacak şekilde vatandaşla teması engellenecek şekilde işyerleri teknik olarak dizayn edilmelidir.
  • Pandeminin en başından beri özveri ile sahada çalışan TRT yayın personeline (yaklaşık bin kişi) birçok kurumda uygulanan ikramiye verilmelidir.
  • Ulaştırma iş kolunda özellikle tren ve sahada çalışan personele yeteri kadar temizlik ve hijyen malzemesinin dağıtımında yaşanan aksaklıklar acilen giderilmelidir. Lokomotiflerinin içinin ve çalışma iş sahalarının dezenfekte edilmesi gerekli- zorunlu tedbirler alınmalıdır.
Print Friendly, PDF & Email


İLİŞKİLİ YAZILAR

PTT’NİN HUKUKSUZ UYGULAMALARI DÜNYADAKI BÜTÜN POSTACILARIN GÜNDEMİNDE OLACAK

UNI Avrupa Posta & Lojistik Komite Toplantısı HABER-SEN olarak üye ve yöneticilerimizin meşru sendikal faaliyetleri ...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

4 × one =

Örnek Resim