2017 yılında yapılan 4. Dönem toplu sözleşme görüşmelerini OHAL koşullarında yapan siyasi iktidar adı kalksa da bir kez daha OHAL koşullarında 5. Dönem TİS görüşmelerini başlatmıştır.
Günlerdir, haftalardır sesimizi ve taleplerimizi duyurmak için yoğun bir çaba içerisinde olduk. Çünkü 3 milyon kamu emekçisinin, ailelileriyle birlikte 20 milyon vatandaşımızın önümüzdeki iki yılı bu masadan çıkacak kararlardan doğrudan etkilenecek. Hükümetin bir kez daha süreci bir oldubittiye getirmek istemesi karşısında çeşitli eylem ve etkinliklerle hem kamu emekçilerini hem de vatandaşlarımızı bilgilendirmek, kamuoyunu duyarlı hale getirmek istedik.
29 Temmuz’da Muğla, Edirne, Artvin ve Van’dan dört kol şeklinde yola çıkan Yürütme Kurulu üyelerimiz ve sendika MYK’larımızdan oluşan KESK’liler güzergâhlarındaki çok sayıda ile uğramış, taleplerimizi ve yaklaşımımızı açıklamışlardır. Van kolunun yapacağı açıklamanın engellenmesi Ankara’da yaşanacak müdahalenin de habercisi olmuştur. Ancak KESK’liler uğradıkları illerde emek ve demokrasi güçleri temsilcilerinin yanı sıra vatandaşlarımızın da yoğun ilgisi ile karşılaşmışlardır.
1 Ağustos Perşembe günü, saat 12.30’da, sendika MYK üyelerimiz, Genel Meclis üyelerimiz, sendikalarımızın şube yöneticileri, üyelerimiz, emek ve demokrasi güçleri temsilcileri, bazı CHP ve HDP milletvekillerinden oluşan kitle Ankara Bahçelievler TRT Arı Stüdyosu önünde toplanarak Bakanlık önüne yürümek istemiştir. Toplamda iki yüz metre olmayan bu yürüyüş sonunda Bakanlığa TİS sürecinde kamu emekçilerinin taleplerini dikkate alması çağrısında bulunulacaktı.
Ancak sonradan Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk’un açıklamalarından da anlaşılacağı üzere hükümetin talimatı sonucu KESK’liler toplanma yerinde polis ablukasına alınmıştır. Ankara Valiliğinin kararı ile yürüyüşümüzün yasaklandığı ve basın açıklamasına izin vermeyecekleri söylenmiştir. Toplanma ve gösteri hakkının anayasal bir hak olduğu, TİS sürecinde bile basın açıklamasına izin verilmemesinin hukuksuzlukta tam bir keyfiliğe denk düştüğü, yürüyüşümüzün engellenmesinin suç olduğu defalarca söylenmesine rağmen güvenlik güçleri oluşturdukları çemberi kaldırmamışlardır. Kısa süre sonra da gazla ve copla sınır tanımaksızın, aralarında görme engelli arkadaşımızın da olduğu birçok üyemiz, yöneticimiz darp edilmiş, yaralamışlardır.
Güvenlik güçlerinin müdahalesi anayasal güvence altında olan toplantı ve gösteri hakkının engellenmesidir ve açık bir ihlaldir. Saldırının emrini verenler ve emrin gereğini yerine getirenler suç işlemişlerdir. Hukuki girişimlerde bulunacak ve sorumluların hesap vermesi için sürecin takipçisi olacağız.
Müdahale sırasında Yürütme Kurulu üyemiz İlhan Yiğit, sendikamız TARIM ORKAM-SEN Genel Başkanı Hamit Kurt, SES Kadın Sekreteri Selma Atabey, HABER SEN Genel Sekreteri Burak Ustaoğlu (ağır yaralanmıştır), HABER SEN çalışanı Ayla Eyüpoğlu ile Uğur Çepe gözaltına alınmışlardır.
Bir süre sonra Kızılay Sakarya Meydanı’nda yeniden toplanan KESK üyeleri gözaltına alınan yönetici ve üyelerimiz serbest bırakılıncaya kadar bekleyeceklerini ifade etmişlerdir.
Burada Eş Genel Başkanımız Aysun Gezen kısa bir açıklama yapmıştır.
Eş Genel Başkanımız konuşmasında; “Savaş çığırtkanlarına, çocuk istismarcılarına, kadınlara şiddet uygulayanlara, tacizcilere, tecavüzcülere barikat kurmayanlar biz emekçilere barikat kurdular. Sırf vergi adaletsizliği ortadan kaldırılsın dediğimiz için, 3600 ek gösterge adaletsizliği ortadan kaldırılsın dediğimiz için, insanca yaşanacak bir ücret istiyoruz dediğimiz için, güvenceli iş güvenli gelecek dediğimiz için barikat kuruldu. O barikat emekçilere değil ülkeyi soyup soğana çevirenlere, yolsuzluk yapanlara, ülkenin tüm değerlerini sermayedarlara, emperyalistlere peşkeş çekenlere kurulsun. Biz haklarımız için, 3 milyon kamu emekçisinin ve 2 milyon kamu emeklisi ve aileleriyle birlikte 20 milyon insanın hakları için sokaklardayız. Taleplerimizi dile getirmek için Bakanlığa yürümeye çalışırken önümüze sadece barikatlar kurulmadı, polisler fişeklerle, gazlarla, coplarla, kalkanlarla, yakın mesafeden gaz sıkarak çok ciddi bir saldırı gerçekleştirdiler. Hepimiz bu saldırıya maruz kaldık. Altı arkadaşımız şu anda gözaltında. Arkadaşlarımızı alacağız, beraberce mücadelemize devam edeceğiz. Bugün burada gösterdiğimiz kararlılık bu ülkenin yurttaşları refah içinde yaşasın diye, emekçiler, emekten yana kesimler adil, demokratik bir çalışma yaşamına kavuşsun diye, demokratik, laik, barış içinde bir ülke kurulsun diyedir. Bizim mücadelemiz halkın mücadelesidir. Çünkü biz ekonomik kriz koşullarında ezilmeye, sefalete itilmeye karşı çıkıyoruz. Bizler ne bu koşulları kabul ediyoruz, ne de halklarımıza bu koşulların dayatılmasını kabul ediyoruz. Bu koşulları yaratan AKP iktidarıdır. Dışarıdan sıcak para girişine bu ülkeyi mecbur bıraktılar. Üretim değil tüketim ekonomisi kurdular. Geldiğimiz noktada krizin yegâne sebebi AKP’nin politik tercihleridir. Biz her şeye rağmen o masadayız. Tüm bu hukuksuzlukları, haksızlıkları, tüm bu şiddeti, sendikal ayrımcılığı teşhir etmeye, MEMUR SEN’in emekçilerin hak ve çıkarlarını nasıl sattığını göstermeye devam edeceğiz. Mücadelemiz burada bitmiyor. Masaya taşıdığımız tüm taleplerin adım adım takipçisi olacağız. Varsın saldırsınlar, varsın davalarla, baskılarla üzerimize gelsinler, varsın haksız hukuksuz ihraçlar yapsınlar bizler hak ve özgürlükler mücadelemize her koşul altında devam edeceğiz.” Demiştir.
Engelleme ve saldırı yaşanmamış olsaydı, yapılacak açıklama metni için tıklayınız.
Dışarıda bu saldırılar yaşanırken, bu esnada Bakanlıkta, TİS görüşmelerinin yapılacağı salonda bulunan Genel Sekreterimiz Ramazan Gürbüz basın emekçilerine yönelik kısa bir açıklamada bulunmuş, saldırıyı kınamış ve saldırının masaya gölge düşürdüğünü ifade etmiştir. Ne yazık ki, barışçıl ve demokratik bir etkinliğe yönelik saldırıyı kınaması gereken başta Büro Memur Sen Genel Başkanı olmak üzere kimi MEMUR SEN’liler Genel Sekreterimizin konuşmasını engellemeye çalışmış, salonda gerginlik yaratmışlardır.
Görüşmelere geçildiğinde Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanının açılış konuşması AKP hükümetlerinin alışageldik geçmiş yıllarda yapılan görüşmelere atıfta bulunarak ve örnekler vererek iktidar olarak çok sayıda olumlu gelişmenin önünü açtıkları üzerinden bir seyir izlemiştir. 5. Dönem toplu sözleşme görüşmesinin aynı zamanda cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçtikten sonra gerçekleşen ilk TİS olduğunu söyleyen Bakan karşılıklı anlayış ve nezaket içerisinde sürecin geçeceğini söylerken ilerleyen dakikalarda ise Konfederasyonumuz üyelerine yönelik saldırıyı ise onaylayan bir tutum takınmıştır!
Bakan, “konfederasyonların taleplerini sunarken mali ve sosyal haklar ile hükümetin kalkınma planı hedefleri doğrultusunda olmaları gerektiğini” söyleyerek daha baştan görüşmelere bir sınır koymak istemiştir. Bakanın “AKP döneminde kamu çalışanlarına enflasyon rakamları üzerinde artışlar sağlanmıştır” iddiası duymaya alışık olduğumuz gerçeklerle alakası olmayan iddialardan biri olmuştur.
MEMUR SEN Genel Başkanı Ali Yalçın, bir kez daha hükümetten ziyade diğer konfederasyonlara “ayar vermeye” çalışmış, ricacı bir üslupla taleplerini sıralamış, taleplerinin makul olduğunu, hükümet tarafından da makul görüleceğine olan inancını ifade etmiştir!
TÜRKİYE KAMU SEN Genel Başkanı Önder Kahveci konfederasyonu adına yaptığı genel değerlendirmeden sonra taleplerini sıralamıştır.
Konfederasyonumuz adına söz alan Genel sekreterimiz Ramazan Gürbüz konuşmasına dışarıda yaşanan saldırıyı kınayarak başlamıştır. Genel Sekreterimiz; “Sayın Bakanının konuşmasında ifade ettiği demokratik bir ülke ve demokratik bir toplum özlemi bizim de özlemimizdir ve tüm kamu emekçilerinin önceliğidir. Demokrasi dediğimiz şey ekmek, hava ve su gibidir. Bugün yöneticilerimiz ve üyelerimiz az sonra da ifade edeceğim TİS taleplerini Bakanlık binası önünde kamuoyu ile paylaşmak istedi. Ancak oldukça sert bir şekilde müdahale edildi. Yöneticilerimiz şu anda gözaltında. Bir ülke düşünün ki, çalışanlar Çalışma Bakanlığı önünde taleplerini dillendiremeyecekler, Konfederasyon yöneticileri gözaltına alınacaklar! Şu tabloya bakar mısınız? Sendikal anlamda buradaki diğer sendika temsilcileri ile aynı fikirde, aynı düşüncede olmayabiliriz. Aynı mücadele yöntemini benimsemeyebiliriz. Fakat barışçıl her tür eylem ve etkinlik anayasal güvence altındadır. Nüfusun dörtte birini birebir ilgilendiren bir konuda bu ülkenin ilk kurucu konfederasyonunun yetkilileri, bağlı sendikalarının yetkililerinin başkentte, Bakanlığın önünde gözaltına alınıyorsa bu saldırı hepimize, diğer sendikalara da yapılmıştır. Demokrasi konusunda ülkede ciddi sorun olduğunun görülmesi gerekiyor.”
Tam bu sırada Bakan “Bu noktada müdahale edeyim, birçok konfederasyon Bakanlığımız önünde açıklama yapıyor, hiçbir engelleme sözkonusu olmadı. Valilik sizinle defalarca görüşmüş, güzergâh belirlenmediği için böyle bir durum gerçekleşti. Siz kurallara uyduğunuz sürece Çalışma Bakanlığı önünde açıklama yapmakta, diğer sendikalar ve konfederasyonlarda olduğu gibi serbestsiniz” diyerek demokratik ilke ve normlar açısından facia ama bir o kadar da iktidarın yaklaşımını en net haliyle ifade eden bir değerlendirme yapmıştır.
Bakan bu konuşmasıyla konfederasyonumuza yönelik ayrımcılığı itiraf ettiği gibi kendi idari kararlarını anayasanın üzerinde gördüklerini de ifade etmiştir. “Kurallara uyduğunuz sürece” diyerek dayatılan hukuksuzluğa boyun eğmemizi de üstü örtülü şekilde dayatmıştır.
Genel Sekreterimiz Bakana bir kez daha toplantı, gösteri, düşünce ve ifade özgürlüğünün anayasal güvence altında olduğunu, genel TİS programımıza ilişkin İçişleri Bakanlığının bilgisi olduğunu, barışçıl ve demokratik her eylemimiz için Valiliklere yazı yazmak ya da izin almak gibi bir zorunluluğun olmadığını, Konfederasyonumuzun da öyle bir yaklaşım içinde olmayacağını söylemiştir. Genel Sekreterimiz, Bakanın “Bakanlık binamızın önü her tür açıklamaya açıktır” söylemine dikkat çekerek basın emekçilerinden de bunun takipçisi olmalarını istemiştir.
Genel sekreterimiz AKP hükümetlerinin her TİS’te hedeflenen enflasyon rakamlarını esas aldığını, 17 yıldır bu hedeflerin hiçbirinin tutmadığını, kamu emekçilerinin sürekli bu masalardan kayıplarla ayrıldığını, dolaysıyla yoksulluk sınırı üzerinden bir hesaplamanın ve toplu pazarlığın yapılması gerektiğinin altını çizmiştir.
Genel Sekreterimiz ardından Halktan Yana Bir Kamu Hizmeti, Güvenceli İstihdam ve Güvenli Gelecek, Demokratik, Adil Bir Çalışma Yaşamı, İnsanca Yaşamaya Yetecek Bir Ücret ve Gerçek Bir Toplu Pazarlık Hakkı gibi beş başlık altında toparladığımız taleplerimizi tek tek ifade etmiştir.
Haksız, hukuksuz ihraçlara yönelik geniş bir değerlendirme yapan Genel Sekreterimiz, masada iki eş genel başkanımızın bulunmasının Bakanlık tarafından engellenmesinin hukuksuzluğun devamı olduğunu, bunu kabul etmediğimizi dile getirmiştir.
Genel Sekreterimiz Ramazan Gürbüz’ün konuşmasının devamı için tıklayınız
Konfederasyon temsilcilerinin konuşmalarından sonra basın emekçileri dışarı alınmış, kısa bir ara verildikten sonra ise yetkili işkollarının taleplerinin dinlenmesine geçilmiştir.
Birinci gün oturumun sonunda Bakanlık TİS görüşme takvimini açıklamıştır. Buna göre:
- 4 Ağustos 2019 : Yerel Yönetimler Hizmetleri, Ulaştırma Hizmetleri, Kültür ve Sanat Hizmetleri İşkollarının toplu sözleşme değerlendirmesi
- 5 Ağustos 2019 : Bayındırlık, İnşaat ve Köy Hizmetleri, Basın Yayın ve İletişim Hizmetleri, Enerji, Sanayi ve Madencilik Hizmetleri İşkolları tekliflerinin değerlendirmesi
- 6 Ağustos 2019 : Tarım ve Ormancılık Hizmetleri, Diyanet ve Vakıf Hizmetleri İşkollarının tekliflerinin değerlendirilmesi
- 7 Ağustos 2019 : Kamu görevlilerinin geneline ilişkin komisyon çalışması
- 9 Ağustos 2019 : Altı hizmet koluna ilişkin komisyon raporlarının müzakere edilmesi
- 10-14 Ağustos 2019 : Kurban bayramı süresince toplu sözleşme müzakerelerine ara verilmesi
- 15 Ağustos 2019 : Beş hizmet koluna ilişkin komisyon raporlarının müzakere edilmesi
- 16 Ağustos 2019 : Kamu görevlilerinin geneline ilişkin komisyon raporunun müzakere edilmesi ve Kamu İşveren Heyetinin teklifini sunması
- 20 Ağustos 2019 : Toplu sözleşme müzakerelerinin sonuçlanması