Anasayfa / Basın Açıklamaları / KESK Açıklamalar / Tanzim Edilmiş Enflasyon Hayat Pahalılığını Gizleyemez!

Tanzim Edilmiş Enflasyon Hayat Pahalılığını Gizleyemez!

2018 yılının sonbahar aylarından itibaren tüm açıklığı ile ortaya çıkan ekonomik kriz ile birlikte artan hayat pahalılığı ve işsizlik milyonlarca emekçinin yaşamını alt üst etmeye devam ediyor. Temel ekonomik göstergeler büyümenin yavaşladığını,  sanayi başta olmak üzere her alanda üretimin daraldığını, artan hayat pahalılığı sonucu halkın tüketiminin alabildiğine kısıldığını, döviz kurundaki dalgalanmanın sürdüğünü, halkın ekonominin geleceğine ilişkin güveninin yerlerde süründüğünü gösteriyor.

Hükümet ise yaşanan hayata pahalılığına, işsizliğe kalıcı çözüm üretmek yerine yaklaşan seçimlere kadar tanzim satış mağazası açma, işsizlik fonunu yağmalama gibi geçici önlemlere başvurmaya, üstelik bu geçici önlemleri yaşanan gerçek enflasyonu ve işsizliği manipüle etmenin aracı olarak kullanmaya devam ediyor.

Seçimlere Endeksli-Tanzim Edilmiş Enflasyon!

Dün TÜİK tarafından açıklanan enflasyon rakamları da ülkeyi tozpembe göstermeyi hedefleyen bu manipülasyon politikasının bir üründür.

TÜİK tarafından dün açıklanan verilere göre Şubat ayı enflasyonu bir önceki aya göre sadece %0,16,  yıllık enflasyon ise %19,67 artmıştır. Söz konusu TÜİK verilerine göre aylık en yüksek artış %2,48 ile sağlık grubunda olurken, sağlık enflasyonunu sırası ile %1,64 ile eğitim, %0,90 ile gıda ve alkolsüz içecekler, %0,87 ile lokanta ve oteller, %0,71 ile ulaştırma grupları izlemiştir.

Öncelikle enflasyon sepetinde yer alan başta gıda ve sağlık ürünleri olmak üzere tüm ürünlerin fiyatları artmaya devam ettiği koşullarda açıklanan TÜİK verileri her zaman olduğu gibi gerçeği yansıtmaktan uzaktır. Örneğin sebze ve meyve başta olmak üzere gıdada enflasyon artmıştır. En basitinden bir adet marulun fiyatı 6 TL’yi, bir demet maydanozun fiyatı 2 TL’yi görmüştür. Üstelik mevsimlik meyve ve sebze fiyatları da el yakmaktadır. 1 adet karnabaharın fiyatı 10 TL, , pırasanın kilogramı 9 TL, brokolinin kilogramı 10 TL’ dir. Sağlık enflasyonu ise 19 Şubat’ta ilaçlara yapılan %26,4’lük zam sonrası dün açıklanan oranın çok daha üstüne çıkmıştır.

Buna rağmen dün kameraların karşısına geçen Hazine ve Maliye Bakanı gerçek hayat pahalılığını yansıtmayan TÜİK rakamlarından yola çıkarak enflasyonun beklentilerin altında gerçekleştiğini ifade ederek,  “Şubat ayı enflasyon rakamı alınan tedbirlerin etkisini gösteriyor. Enflasyon gerilemeye devam edecek” diye konuşmuştur.

Her şeyden önce 2018 yılı Eylül ayı TÜİK enflasyon verilerini  “piyasa beklentilerinin çok üzerinde” diyerek yorumlayan ve ilk iş olarak enflasyon hesaplama biriminden sorumu olan TÜİK Başkan Yardımcısını görevden alıp yerine Enerji Bakanlığı döneminden mesai arkadaşını getirenlerin dün açıklanan TÜİK rakamları ile  “beklentilerin altında kaldı” diyerek övünmesi manidardır.

Öte yandan Tanzim Satış Mağazalarının açıldığı dönmede söz konusu mağazaların enflasyon rakamlarını düşük göstermenin aracı olarak kullanacağı yönündeki kaygılar ne yazık ki haklı çıkmıştır. Nitekim Hazine ve Maliye Bakanı dün yaptığı açıklamada “Gıda enflasyonun mevsimsel olumsuz etkiye rağmen, beklentilerin altında kalması Tanzim Satış kararının gıda fiyatlarını baskılamadaki başarısını göstermiştir”  demiştir.

İlki 10 Şubat’ta İstanbul’da olmak üzere, bugüne kadar sadece büyük şehirlerde sınırlı sayıda açılan, üstelik kotalı satış yapılan Tanzim Satış Çadırlarının 82 milyonluk ülkenin gıda enflasyonunu düşürdüğünü iddia etmek halkın aklıyla dalga geçmektir. Kaldı ki dün açıklanan TÜİK verilerine göre gıda enflasyonun yıllık %29,25 oranı ile yıllık %19,67 olan genel enflasyonun yaklaşık 10 puan üzerindedir.

Dar Gelirlilerin Enflasyonu Çok Daha Yüksek

Bilindiği üzere Konfederasyonumuz en başından beri TÜİK tarafından açıklanan resmi enflasyon rakamlarının yaşanan gerçek enflasyonu perdelemeye yönelik olarak hazırlandığına dikkat çekmektedir.

Her şeyden önce TÜİK resmi enflasyonun hesabında multi milyoner ile asgari ücretlinin tüketim kalıplarının aynı olduğu,  belli gruplara eşit oranda harcama yaptıkları temel alınmaktadır.  Buna göre örneğin bir asgari ücretlinin de multi milyoner de gelirinin %23,29’nu Gıda ve Alkolsüz İçecekler grubuna,  %15,16’sını Konut ve Kira harcamalarına, %7,86’sını Lokanta ve Otellere ayırdığı temel alınarak enflasyon hesaplaması yapılmaktadır.

Oysa dar gelirli kesimler gelirlerinin çok büyük bölümünü gıda ve konut-kira harcamalarına ayırmaktadır.

Nitekim TÜİK tarafından en son açıklanan 2017 Hanehalkı Bütçe Araştırması gelir gruplarının harcama türlerinin önemli farklılıklar gösterdiğini, düşük gelir gruplarının gıda, konut ve kira kalemlerine daha çok pay ayırmak zorunda kaldığını dolayısıyla bu kalemlerde yaşanan enflasyon artışından yüksek gelirlilere göre çok daha fazla etkilendiğini ispatlamaktadır.

Tablo: En Düşük-En Yüksel Gelire Sahip Gruplarda Tüketim Harcamalarının Dağılımı (%)

Harcama Türü 1.     %20En Düşük Gelir Grubu 5.  %20En Yüksek Gelir Grubu
Gıda ve alkolsüz içecekler 28,6 14,6
Alkollü içecekler, sigara ve tütün 5,4 3,6
Giyim ve ayakkabı 4 5,4
Konut ve kira 31,9 20,9
Mobilya, ev aletleri ve ev bakım hizmetleri 5,7 6,7
Sağlık 2,2 2,3
Ulaştırma 10,2 23,9
Haberleşme 2,7 3,3
Eğlence ve kültür 1,5 3,4
Eğitim hizmetleri 0,7 3,9
Lokanta ve oteller 4,5 7,1
Çeşitli mal ve hizmetler 2,7 5,1
Toplam hanehalkı tüketim harcaması 100 100

Kaynak: TÜİK -2017 Hanehalkı Bütçe Araştırması

Yukarıda, TÜİK – 2017 Hanehalkı Bütçe Araştırması verilerinden yararlanılarak hazırlanan tabloya göre toplumun en yoksul yüzde yirmisi (1. %20) toplam gelirinin %28,6’sını gıda ve alkolsüz içeceklere, %31,9’nu ise kira ve konut giderlerine (elektrik, doğalgaz, su, tüp gaz) ayırmaktadır. Yani toplam harcamasının %60,5 ‘ini sadece iki ana harcama kaleminde kullanmaktadır.

En zengin %20 ise (5. %20) gelirinin sadece %14,6’sını yani en yoksul kesimin ayırdığının yarısını gıda ve alkolsüz içecekler kalemine ayırırken, kira ve konut kalemine ise gelirinin %20,9’nu ayırmaktadır. Buna karşın gelirinin %23,9’nu ulaştırmaya,  %3,9 ile en yoksul kesimin ayırdığının beş katından fazlasını ise eğitime ayırmaktadır.

Bu durumda Şubat 2019 verilerine göre resmi gıda enflasyonun yılık  %29.25 olduğu, gerçekte ise meyve ve sebze fiyatlarında ortalama %40 artışın yaşandığı koşullar en çok toplumun dar gelirli, yoksul kesimlerini vurmaktadır. Yine elektrik, doğalgaz, suya yapılan zamlar ve kira artışlarının en çok etkilediği kesimin de kamu emekçilerinin de içinde bulunduğu dar gelirliler olduğu açıktır.

Kısacası gelirinin önemli bir bölümünü gıda ürünlerine kira, elektrik, su, doğalgaz gibi temel tüketim maddelerine kalanını ise eğitim ve sağlığa ayırmak zorunda kalan dar gelirli milyonların yaşadığı enflasyon TÜİK’in resmi enflasyonun çok daha üstündedir.

Buna rağmen yukarıda dikkat çektiğimiz üzere toplumun gelir gruplarına göre enflasyon rakamları açıklamak yerine TÜİK’in asgari ücretli ve multi milyoneri aynı kefeye koyan enflasyon hesaplama yönetimine devam edilmektedir.  Üstelik ana harcama gruplarının ağırlığının değiştirmesinden, enflasyon sepetine yeni ürünler eklenip çıkarılmasına,  ürünlerin ağırlığının değiştirilmesine kadar pek çok hesap oyununa başvurulmaktadır. Tüm bunların soncunda özellikle kamu emekçilerinin, işçilerin, asgari ücretlilerin maaş artış dönemlerinde resmi enflasyon oranlarının nasıl düşüşe geçtiğine tüm kamuoyu defalarca şahit olmuştur.

 

Adaletsiz Gelir Vergisi Dilimleri Ücretlilerin Mali Kayıpları Daha Da Artırıyor!

Tüm bunlara ek olarak ücret geliri ile geçinen kamu emekçilerinin ve işçilerin üzerindeki gelir vergisi yükü de gittikçe artırılmaktadır. 31 Aralık 2018 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan, aşağıdaki Gelir Vergisi Tarifesi tablosu ücretli kesimler üzerindeki vergi yükünü daha da artırmıştır.

Tablo: 2019 Yılı Gelir Vergisi Tarifesi

2019 Takvim Yılı Gelir Vergisi Tarifesi (G.V.K. Madde 103)
1.Dilim 18.000 TL’ye kadar %15
2.Dilim 40.000 TL’nin 18.000 TL’si için 2.700 TL, fazlası %20
3.Dilim 98.000 TL’nin 40.000 TL’si için 7.100 TL, fazlası(ücret gelirlerinde148.000 TL’nin 40.000 TL’si için 7.100 TL, fazlası) %27
4.Dilim 98.000 TL’den fazlasının 98.000 TL’si için 22.760 TL, fazlası(ücret gelirlerinde 148.000 TL’den fazlasının 148.000 TL’si için 36.260 TL, fazlası) %35

Yukarıdaki tabloya göre özellikle geçtiğimiz yıl 34 bin TL olan ikinci dilim sınırının sadece  %17,6 artışla 40 bin TL’ye çıkarılması ile zaten adaletsiz olan gelir vergisi tarifesi daha da adaletsiz bir hale getirilmiştir. Dolayısıyla milyonlarca işçi ve kamu emekçisi bu yıl bir üst vergi dilimine daha erken girecektir. Ceplerinden çıkan gelir vergisi tutarı artarken ücretler-maaşlar azalacaktır.

Buna göre başta gelir vergisi matrahından nerdeyse hiçbir indirim yapılmayan 399 sayılı KHK’ye tabi olarak çalışan sözleşmeli personel yılın üçüncü ayından, ortalama maaş alan kamu emekçileri yılın beşinci ayından, düşük maaş alanlar ise en geç yedinci aydan itibaren %20’lik ikinci vergi dilimine girecektir. Dolayısıyla enflasyon farkı ve maaş zammı daha ceplere girmeden vergiye gidecektir.

Tüm bunlara rağmen dün açkılanan enflasyon rakamlarına ilişkin olarak Hazine ve Maliye Bakanı tarafından yapılan ibretlik açıklama hem Saray’ın hem hükümetin hayat pahalılığını, işsizliği düşük göstermeyi hedefleyen manipülasyonlarını sürdüreceğini göstermektedir.

KESK olarak, başta kamu emekçileri olmak üzere ücreti ile yaşam mücadelesi veren tüm kesimleri hayat pahalılığını, işsizliği olduğundan düşük göstermeyi hedefleyen manipülasyonlara itibar etmemeye, insanca yaşama yetecek bir ücret ve güvenceli bir çalışma için yan yana mücadele etmeye çağırıyoruz.

KESK Yürütme Kurulu

Print Friendly, PDF & Email


İLİŞKİLİ YAZILAR

PTT’NİN HUKUKSUZ UYGULAMALARI DÜNYADAKI BÜTÜN POSTACILARIN GÜNDEMİNDE OLACAK

UNI Avrupa Posta & Lojistik Komite Toplantısı HABER-SEN olarak üye ve yöneticilerimizin meşru sendikal faaliyetleri ...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

15 + twenty =

Örnek Resim