Anasayfa / Basın Açıklamaları / RADYO EVİMİZ, VERMİYORUZ

RADYO EVİMİZ, VERMİYORUZ

19.11.02012 Pazertesi günü İstanbul Radyoevi binası önünde 14.00 başlayan etkinlikte kurulan ses düzeni ile sanatçılar mini konser verdi. Haber-sen, Birlik Haber Sen ve Türk Haber-Sen’ın organize ettiği eylemde “Radyo evimiz vermiyoruz”, “ Satanlara yuh, yuhhh”, “Saz ile, söz ile, hep birlikte nice yıllara”, diye pankartlar taşındı.

Basın Açıklamasını Haber-Sen İstanbul Beyoğlu Şube üyemiz Radyo spikeri Özlem Merter okudu.

526338_463492623686484_1317497333_n

“RADYO EVİMİZ, VERMİYORUZ” KONSERİ – AÇILIŞ METNİ

 

Şu anda hepimiz, 63 yıllık bir taş binanın önünde, bu binanın doğum gününü kutlamak için bulunuyoruz. Burası radyo binası olarak tasarlanmış, özel bir mimariye sahip, kentin sembol binalarından biri. Ama yalnızca bir taş bina da değil. Kurulduğu günden bu yana radyoevi işlevini sürdüren, yaşayan bir kültür kurumu. Aslında hepimiz hafızamızı korumak için buradayız. O hafızadaki tarihi, o tarihteki bizi korumak için.

Türkiye’de ilk radyo yayını 6 Mayıs 1927’de İstanbul’da başladı. Büyük Postane’nin kapısı üzerine yerleştirilen bir vericiden yapılan yayın, 19 Kasım 1949’da asıl yerine, evine kavuştu. Açılan proje yarışmasında yüksek mühendis ve mimar Doğan Erginbaş, Ömer Güney ve İsmail Utkular’ın ortak çalışması birinci oldu.

O zamandan beri, 63 yıldır, hâlâ içinde görev yaptığımız bu bina, tüm görkemiyle İstanbulluları selamlıyor.

Burada söylenen her şarkı, her söz, yapılan her haber, her program yılların birikiminden, geleneğinden geliyor. Burada çalışan herkes, hepimiz bir zamanlar Münir Nurettin’in, Zeki Müren’in, Muzaffer Sarısözen’in, Şecaattin Tanyerli’nin, Erol Günaydın’ın, Müşfik Kenter’in aynı stüdyolarda çalıştığını biliyoruz.

Bunun getirdiği sorumlulukla ve duyarlılıkla İstanbul Radyoevi binasına sahip çıkıyoruz. Sadece bugün için değil, geçmiş ve gelecek için… Radyoevine sahip çıkmak, hem radyoyu radyo yapan ustalara karşı sorumluluğumuz, hem de böyle bir kültür hazinesini tanıması gereken genç kuşaklara karşı görevimiz.

Burası sadece radyocuların değil, dinleyicilerin de radyoevi. Harbiye’den her geçen mutlaka bir kez dönüp bakar binamıza. Mesut Cemil Stüdyosu’ndaki bir konser için büyük kapıdan içeri her giren tarih kokusunu alır.

Bugün de o güzel konser günlerinden biri. Bugün, Türkiye’nin en büyük karma korosuyla radyoevimizin açılışının 63’ncü yılını radyoevimizin önünde kutluyoruz. Ama bir sebebi daha var burada toplanmamızın:

Bilindiği ve kamuoyuna da duyurduğumuz gibi Radyoevimiz son yıllarda işlevinin dışında kullanılmak üzere bizlerden alınmak isteniyor. Önce, 2005 yılında Türsab tarafından otel yapılmak istendiği gazetelerde yazıldı. Biz o zaman da çok güçlü bir biçimde tepkimizi dile getirdik, bu kapının önünde yine şarkılarımızla ve sözlerimizle sizlerle buluştuk. Son olarak da gazeteler, binamızın Birleşmiş Milletler’e verilmek istendiğini yazdı. Bu haberi duyar duymaz biz yine sizlerle birlikte, sizlerin sayesinde kamuoyuna tepkimizi güçlü bir biçimde yansıttık.

Verdiğimiz onca tepkiye rağmen Dışişleri Bakanlığı ve Birleşmiş Milletler heyetlerinin biri geldi biri gitti geçtiğimiz günlerde. Radyoevimizi incelediler, raporlar hazırladılar. Ancak bize resmi bir açıklama yapmadılar bugüne dek.

Bu süreçte bir yandan sürekli işleyen fısıltı gazetesi bize yöneticilerimizin bu binayı gözden çıkardığını söylerken, bir yandan da yine yöneticilerle yapılan kimi gayri resmi görüşmelerde bize Birleşmiş Milletler’in binamızı istemekten vazgeçtiği söylendi.

Eğer öyle ise, TRT yönetimi ve Birleşmiş Milletler yetkilileri neden kamuoyuna bu konuda bilgilendirici bir açıklama yapmıyor?

Ve en önemli sorumuz: İstanbul Radyoevi medyada sürekli neden bu biçimde gündeme geliyor?

İstanbul Radyoevi’ni, büyük stüdyolarıyla tamamen bir radyo binası olarak inşa edilmiş bu güzel tarihi yapıyı tıpkı Avrupa’daki benzerleri gibi korumaya devam etmek neden bu kadar zor?

Bir sözümüz de Kültür ve Turizm Bakanlığı’na…

Radyoevimizi Birleşmiş Milletlere vermek isteyerek Dışişleri Bakanlığı ya da bir başka bakanlık yanlış yapıyor olabilir; ama buna Kültür Bakanlığı neden sessiz kalıyor?

Sayın Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, çıkın ve sesimize ses katın; “İstanbul Radyoevi bu şehrin ve bu ülkenin kültür mirasıdır, bu miras yok edilemez” deyin ve artık Radyoevi’ne sahip çıktığınızı bize ve kamuoyuna gösterin.

Şu iyi bilinmelidir ki bizler kararlıyız.

TRT Yurttan Sesler Korosu, TRT Türk Sanat Müziği Korosu, TRT Hafif Müzik ve Caz Orkestrası, TRT İstanbul Radyosu ve Haber Merkezi çalışanları, dinleyicilerimiz, musiki cemiyetleri, medya mensupları, radyoevini korumak isteyen sivil toplum örgütleri ve bireyler bugün yine bir aradayız.

Bir kez daha, şarkılarla, türkülerle, “Radyo evimiz, vermeyiz” diyoruz, “Kültür belleğimizi yitirmek istemiyoruz” diyoruz.

Biz radyo evimizi vermiyoruz, mazimizi vermiyoruz. Çünkü geleceğimizin geçmişimizle bağlarını koparmasını istemiyoruz. Yıllar boyu Türkiye’nin tüm seslerinin İstanbul Radyosu stüdyolarından yükselmesini umuyor ve bunun için mücadele edeceğimizi buradan tüm dünyaya bir kez daha ilan ediyoruz.

Bizler kararlıyız:

Tarihimize ve kültür belleğimize sahip çıkıyoruz.

Kim isterse istesin, hangi amaçla istenirse istensin biz Radyoevimizi vermiyoruz!

Çünkü burası bizim evimiz, burası radyoya gönül veren milyonların gönül evi, burası İstanbul Radyoevi!

Radyoevimizin 63’ncü yaşı kutlu olsun! Hep birlikte sazımızla, sözümüzle nice nice yıllara…

Print Friendly, PDF & Email


İLİŞKİLİ YAZILAR

PTT’NİN HUKUKSUZ UYGULAMALARI DÜNYADAKI BÜTÜN POSTACILARIN GÜNDEMİNDE OLACAK

UNI Avrupa Posta & Lojistik Komite Toplantısı HABER-SEN olarak üye ve yöneticilerimizin meşru sendikal faaliyetleri ...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

5 + eighteen =

Örnek Resim